Hukuka göre, tam yargı davalarının konusu, kamu gücünün neden olduğu zararın tazmini talebidir.
İdare tarafından yürütülen faaliyetler, kamu gücünün kullanılması sonucunda kişilerin zarar görebileceği durumlardan biridir. İdari işlemler, eylemler ve sözleşmeler, idari fonksiyon olarak da adlandırılan bu faaliyetleri gerçekleştirmek için kullanılır. İdarenin idari olmayan bazı faaliyetleri vardır, ancak özel hukuka ve adli yargıya tabi olan bu faaliyetler konumuzun dışında kalmaktadır. Keza idarenin idari faaliyetlerinden, yani idari bazı işlem ve eylemlerinden doğan zararların tazmini amacıyla açılacak davalarda, ilgili özel yasal düzenlemeler ve yargısal içtihatlar tarafından özel hukuka tabi tutulur ve adli yargının görevine girer. Bu nedenle, burada yalnızca idarenin idare hukukuna ve idari yargıya tabi eylemlerinden, işlemlerinden ve sözleşmelerinden kaynaklanan zararların tazmini konusunu ele alacağız.
- İdari İşlemlerden Kaynaklanan Zararlar
İdari faaliyetleri yürütmenin ana hukuksal aracı idari işlemlerdir. Bu nedenle, kişilerin zarar görebileceği en yaygın faaliyetler bunlardır. Bu durum, bazen bir işlemin tamamlanmasıyla, bazen de bunun uygulanmasıyla ortaya çıkar. Örneğin, memuriyetten ihraç kararı, muhatabına maddi ve manevi zarar verir. Diğer disiplin cezaları, manevi zarar nedeniyle keza gibidir. Bununla birlikte, bazı işlemler ancak uygulandığında muhataplarına zarar verebilir. Buna örnek olarak 3194 sayılı İmar Kanununun 39. maddesinde yer alan düzenleme gösterilebilir. Bu nedenle, bir kısmı veya tamamı yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belirlenen yapıların sahiplerine, tehlike derecesine göre izalesi için on gün içinde belediye veya valilik tarafından bildirilir. Yapı sahibinin olmaması durumunda, binanın içinde bulunan kişilere bilgi verilir. Yapı sahibi, tebligatı müteakip süre içinde tamir ederek veya yıktırarak tehlikeyi ortadan kaldırmazsa, belediye veya valilik bu işleri yapar ve %20 daha fazla masraf yapı sahibinden alır. Bu örnekte zarar, yapıya karar vermek yerine uygulanmasıyla ortaya çıkmaktadır.Mahiyetleri gereği, ancak bireysel işlemler kişilerin maddi ve manevi zararına neden olabilir. Bununla birlikte, yönetmelik, genelge ve tebliğ gibi düzenleyici düzenlemelerin de aynı sonucu doğurması mümkündür.
- İdari Eylemlerden Kaynaklanan Zararlar
İdari eylemler, bir idari işlemi yerine getirmek için gerçekleştirilen pratik faaliyetler ve uygulamalar değildir; aksine, doğrudan doğruya ve yalnızca bir hal, hareket, tutum ve davranış şeklinde meydana gelen eylemlerdir.İlk bakışta, idari eylem yalnızca idarenin icrai faaliyetleri ve eylemleri anlamına gelir, ancak idarenin sorumluluğu bağlamında daha geniş bir anlama gelir. çünkü idare çoğu zaman yapması gerekenleri yapmayarak insanlara zarar verir. Bu fikir, idarenin yalnızca icraatlarını değil, ihmal ve hareketsizliklerini içerseydi, idare bu zararlardan sorumlu tutulmayacaktı. Keza, idarenin taşınır ve taşınmaz malları, hayvanları ve her türlü araç ve gereçlerini zarar vermekten sorumlu tutulmayacağı anlamına gelirdi. İdarenin yalnızca icrai eylemlerini değil, aynı zamanda ihmali hareketlerini ve taşınır ve taşınmaz mallarını da kapsayan idari eylem kavramı, kabul edilmesi mümkün olmayan bu sonuçları önlemek için geniş bir anlamda anlaşılmaktadır. Kısacası, idari eylem kavramı, sadece idari işlem ve sözleşme değil, aynı zamanda idareye ve onun faaliyetlerine ilişkin her şeyi kapsar.
- İdari Sözleşmelerden Kaynaklanan Zararlar
İdari sözleşmeler de zarar verebilir. İdarenin bir sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmesi veya sözleşmede değişiklik yapması daha sık bu tür zararlara neden olur. Sözleşmenin karşı tarafı olan kişinin edimini zamanında ve tam olarak yerine getirmemesi durumunda idare de zarar görebilir. Bu tür durumlar meydana gelirse, taraflar idari yargıda birbirine karşı tam yargı davası açabilirler.Ancak kamu ihale sözleşmeleri, yap-işlet-devlet sözleşmeleri ve kamu-özel ortaklığı sözleşmeleri gibi sözleşmeler özel hukuk sözleşmeleri olduğu için, idari sözleşmelerden kaynaklanan anlaşmazlıklar neredeyse idari hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan anlaşmazlıklara benzer. Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklara karşı tahkim yoluna başvurma imkanının bulunması, idari sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların tam yargı davasına konu yapılabilmeleri ihtimalini daha da azaltmıştır.