İdarenin Faaliyetlerinden Kaynaklanan Zararlardan Ötürü Tam Yargı Davası

Hukukumuzdaki uygulamasını esas aldığımızda, tam yargı davalarının konusunu kamu gücünün yol açtığı bir zararın tazmini talebi teşkil etmektedir. Kamu gücünün kullanılması suretiyle kişilerin zarar görebileceği hallerin başında idare tarafından yürütülen faaliyetler gelmektedir. İdari fonksiyon olarak da adlandırılan bu faaliyetler idari işlem, eylem ve sözleşmelerle icra edilmektedir. Gerçi idarenin idari nitelikte olmayan kimi faaliyetleri de bulunmaktadır; fakat özel hukuka ve adli yargıya tabi olan bu faaliyetler konumuzun dışında kalmaktadır. Keza idarenin idari nitelikteki kimi faaliyetlerinden yani idari nitelikteki bazı işlem ve eylemlerinden doğan zararların tazmini amacıyla açılacak davalarda ilgili özel yasal düzenlemeler ve yargısal içtihatlarla özel hukuka tabi tutulduğu ve adli

Devamını okumak için tıklayın…İdarenin Faaliyetlerinden Kaynaklanan Zararlardan Ötürü Tam Yargı Davası

İptal Davasının Sonuçlanması Üzerine Açılacak Tam Yargı Davalarında Süre

İdari işlemlere karşı önce iptal davası açıp işlemi iptal ettirdikten sonra tam yargı davası açma olanağı vardır. Böyle bir yola gidilmesi, uygulamada bazı yararlar sağlamaktadır. İlgili kişi idari işlemin iptalini önceden sağlar ise anlaşmazlığın ikinci aşaması, yani uğranılan zararın tazmin edilmesi daha kolaylaşır. Böylece ilgili kişi tam yargı davasını sağlam bir temele oturtmuş olur. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, iptal davasının reddedilmiş olması tam yargı davasının açılmasına engel değildir. Başka bir ifadeyle, tam yargı davası, iptal davasının kazanılmış olması gibi bir ön koşula bağlı değildir. Aksi halde kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulama alanı çok daraltılmış olurdu (Conseil d’Etat’ın uygulaması da bu

Devamını okumak için tıklayın…İptal Davasının Sonuçlanması Üzerine Açılacak Tam Yargı Davalarında Süre

İdari Yargıda Manevi Zararın Tazmininde Gözetilen Hususlar

Manevi tazminat, malvarlığında meydana gelen eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Zarara neden olan olay nedeniyle duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle idari yargı yerleri genellikle düşük tutarlarda manevi tazminata hükmetmektedir. Fransız hukukunda da idari yargı yerlerinin genellike düşük tutarlarda manevi tazminata hükmettikleri ifade edilmektedir. Bununla birlikte, son yıllarda verilen Danıştay kararlarında takdir edilecek tazminat miktarının idarenin kusurunun ağırlığıyla orantılı olması gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca manevi tazmin ile amaçlanan, davacıya sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek değil, hizmet kusuruyla zarar

Devamını okumak için tıklayın…İdari Yargıda Manevi Zararın Tazmininde Gözetilen Hususlar

İdari Yargıda Islah

Danıştay’ın yerleşik hale gelmiş bulunan uygulamasına göre, dava açma süresi geçtikten sonra dava dilekçesinde talep edilen tazminat tutarı arttırılamaz. Keza bu süre geçtikten sonra artık faiz de talep edilemez. İYUK’un Hukuk Muhakemeleri Kanununa atıfta bulunduğu 31. maddesinde “ıslah” konusunun yer almaması nedeniyle ıslah yoluna başvurmak suretiyle de söz konusu taleplerde bulunabilme imkanı yoktur (Örneğin bkz. Danıştay 13. Dairesinin 08.04.2008 gün ve E.2005/10077, K.2008/3631 s. kararı). Bu uygulamanın yol açtığı hak kayıpları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda Türkiye aleyhine verdiği kararlar nedeniyle 11.03.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunla İdari Yargılama Usulü Kanununun 16. maddesine, “Tam yargı davalarında dava dilekçesinde

Devamını okumak için tıklayın…İdari Yargıda Islah