MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 28. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı tarafın avukatı olarak bir kısım dava ve hukuki işlerini takip ettiğini, Kemer Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/700 E., 2006/696 K. sayılı tapu iptali ve tescil davasını davalı adına açıp sonuçlandırdığını, dava devam ederken taraflar arasında 05.02.2007 tarihinde ücret sözleşmesi yapıldığını, buna göre müvekkiline başlangıçta 5.000,00TL ödendiğini, davanın birkaç kez Yargıtay aşamasından geçerek davalı lehine sonuçlandığını ancak müvekkiline ödenmesi gereken ve vekâlet sözleşmesinde taahhüt edilen orana karşılık gelen 342,900,00TL’nin ödenmediğini ileri sürerek bu bedelin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili; davacı ile dava dışı avukatlar … ve … ‘ın müvekkiliyle ayrı ayrı imzaladıkları 05.02.2007 tarihli avukatlık sözleşmeleri ile Kemer Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/746 E. sayılı dosyasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda hukuki olarak takip edilmesi konusunda vekilliğini birlikte üstlendiklerini, … ve … ‘la imzalanan 05.02.2007 tarihli avukatlık sözleşmesine göre bu avukatlara 500.000,00 Euro bedelli bono verildiğini, herhangi bir vekâlet ücreti borcu olmamasına rağmen teminat olarak verilen bononun iade edilmemesi nedeniyle anılan avukatlar aleyhine Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/333 E. sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını, taleplerinin reddedilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından avukatlık sözleşmesinin hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olması sebebiyle kararın bozulduğunu ve dosyada müvekkili ile anılan avukatların sulh olduklarını, sulhun avukatları yetkilendiren davacıyı da bağladığını, aynı konuya ilişkin iki ayrı avukatlık sözleşmesi yapılmak suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi gereğince %25’ten fazla vekâlet ücretine hak kazanılamayacağına ilişkin hükme aykırı davranıldığını, müvekkili tarafından elden ve banka transferi yoluyla fazlasıyla avans ödemesi yapıldığını, haklı nedenle azil bulunduğundan vekâlet ücreti istenemeyeceğini savunarak davanın reddine, kötü niyetli olarak dava açıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 329. maddesi kapsamında davalı ile aralarında kararlaştırılan 60.000,00TL vekâlet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı: 6. İstanbul Anadolu 28. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.03.2014 tarihli ve 2013/476 E., 2014/91 K. sayılı kararı ile; avukatlık ücret sözleşmesinin konusunun ancak hukuki bir yardım olabileceği, davacı ile imzalanan ücret sözleşmesindeki Kemer Asliye Hukuk Mahkemesinin direnme kararının bozulmasının sağlanmasına dair taahhüdün yasalara, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olduğu, bu nedenle sözleşmenin de geçersiz olduğu, geçersiz sözleşme uyarınca vekâlet ücreti istenemeyeceği, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/94 E., 2012/150 K. sayılı dosyasında 05.02.2007 tarihli avukatlık sözleşmesinin geçersizliğine dair tespitin davacı açısından kesin hüküm teşkil etmeyeceği ancak kuvvetli delil olacağı, davacının yetkilendirdiği avukatlar … ve … ile davalı arasındaki 05.02.2007 tarihli sözleşmede dava konusu taşınmazın değerinin %25’inin vekâlet ücreti olarak kararlaştırılmasına rağmen aynı hizmet için kendi adına düzenlediği aynı tarihli sözleşmede %5 vekâlet ücreti kararlaştırmak suretiyle vekâlet ücreti olarak dava değerinin %25’inin aşılamayacağına ilişkin kuralın bu yolla aşılmaya çalışıldığı, bu hâliyle de sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle vekâlet ücreti talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı: 7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 07.05.2015 tarihli ve 2014/22800 E., 2015/14626 K. sayılı kararı ile; “ … Davacı avukatın 7.7.1999 tarihinde aldığı vekalet ile davalı adına 3.6.2003 tarihinde tapu iptali ve tescili davası açtığı, 2005/700 esasta görülen dava sonucu mahkemece direnme bozmasına da uyularak 18.12.2007 tarihinde tapu iptali ve tescil davasının kabul edildiği ve 26.1.2009 tarihinde kesinleştiği, sonrasında davalı tarafça 11.1.2010 tarihinde azledildiği tüm dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır. Davacı avukat ile davalı arasında yapılan 5.2.2007 tarihli avukatlık sözleşmesinde, hukuki yardımın konusunun “2005/700 esas sayılı dosyasının yerel mahkeme tarafından direnilmesi nedeni ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu aşamasında temyiz edilerek hukuken takip edilmesi” olduğu açıklandıktan sonra, ücret bölümünde, dosyanın Hukuk Genel Kurulunda takip edilmesi ve yerel mahkeme kararının yargıtaydan esastan bozulmasının sağlanması karşılığında dava konusu taşınmazın kararın kesinleştiği tarihteki değerinin % 5 inin vekâlet ücreti olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı avukat, takip ettiği bu dosya için sözleşme ile kararlaştırılan ücretin ödetilmesini eldeki dava ile talep etmiştir. Mahkemece, sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle vekâlet ücretinin talep edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, taraflar arasında yapılan avukatlık sözleşmesi geçersizdir. Ancak davacı avukatın, Kemer Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, davalı adına 3.6.2003 tarihinde tapu iptali ve tescili davasını açıp takip ettiği ve davanın kesinleşmesine kadar hukuki hizmet verdiği ve anılan sözleşmenin Hukuk Genel Kurulu aşamasında verilecek hizmete yönelik olarak yapılmış olup, davacı avukatın bu aşamadan önce de hizmet verdiği gözetildiğinde; hukuki hizmetin verildiği tarihte yürürlükte bulunan ve 2.5.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4667 sayılı yasa ile değişik Avukatlık Kanunun 164/4 maddesi hükmünce avukatın yaptığı iş ve emeği de gözetilmek suretiyle %5-15 arasında uygun bulunacak bir orana göre davanın değeri üzerinden vekâlet ücreti hesabı yapılıp, davalı tarafça yapıldığı bildirilen ödemeler de gözetilmek suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle oy çokluğuyla karar bozulmuştur.
Direnme Kararı: 9. İstanbul Anadolu 28. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.04.2016 tarihli ve 2016/80 E., 2016/118 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, aynı nitelikteki sözleşmeden dolayı davacının tevkil ettiği vekillerin davasının reddedilerek kesinleşmesine rağmen kök vekâlet ücreti sözleşmesinden dolayı davacı tarafa vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmesinin aynı konudaki yargı kararları arasında istikrar ilkesini bozacağı gibi yargıya güveni sarsacağı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK 11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenmiş 05.02.2007 tarihli avukatlık sözleşmesinin geçersiz kabul edildiği eldeki davada, davacı avukatın verdiği hizmetler göz önünde bulundurulmak suretiyle dava değeri üzerinden uygun bulunacak bir orana göre vekâlet ücretine hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE 12. Taraflar arasındaki uyuşmazlık avukatlık sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle avukatlık sözleşmesinin açıklanmasında ve avukatlık ücretine değinmekte yarar bulunmaktadır.
13. Avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisi özel kanun niteliğindeki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda düzenlenmiş olup Kanun’un “Avukatlık sözleşmesinin kapsamı” başlıklı 163. maddesi; “Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir.
Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz.” hükmünü taşımaktadır.
14. Kanun maddesinde avukatlık sözleşmesinin bir tanımı yapılmamış ise de, açıklanan unsurlar dikkate alındığında avukatlık sözleşmesi; avukat ile iş sahibi arasında, avukatın hukuki yardımda bulunmayı üstlendiği, iş sahibinin de kural olarak yapılan iş karşılığında avukata ücret ödeme borcu altına girdiği tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak tanımlanabilir.
15. Avukat ile müvekkil arasında imzalanan sözleşme vekâlet sözleşmesi niteliğindedir. Ancak genel bir vekâlet sözleşmesinden farklı olarak Avukatlık Kanunu gereğince “ücret”, sözleşmenin zorunlu unsurudur. Avukat bu sözleşme ile hukuki yardımda bulunmayı, müvekkil ise yapılan hukuki yardım karşılığında bir ücret ödemeyi üstlenmektedir. Ücretin sözleşme ile belirlenmesi zorunlu olmayıp işin görülmesinden önce veya sonra kararlaştırılması mümkündür. Yanlar arasında ücret konusunda yazılı veya sözlü bir sözleşmenin yapılmaması hâlinde ücret, Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgâri Ücret Tarifesine göre belirlenir (Kurtoğlu T.: Akdi Vekalet Ücreti ve Avukatın Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2016, s. 24, 25).
16. Vekâlet ücreti, savunma hakkının en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının doğal sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri için yaptıkları hizmetin karşılığı olan makul bir ücret almaları gerekir (Anayasa Mahkemesinin 03.03.2004 tarihli ve 2004/8 E., 2004/28 K. sayılı kararı).
17. Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık ücreti” kenar başlıklı 164. maddesi; “Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” hükmünü içermekte olup buna göre avukatın iki çeşit ücret alacağı bulunmaktadır.
18. Bunlar, avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisinden doğan avukatlık ücreti ile yargılama sonunda haklı çıkan taraf yararına hükmedilen ve yargılama gideri niteliğinde olan avukatlık ücretidir. Her iki ücretin kaynağı farklı olup uygulama ve yargısal kararlarda bunlardan ilkine sözleşmeden doğduğu için “akdi vekâlet ücreti”, ikincisine ise kaynağını kanundan aldığı ve yargılama sonunda dava ya da takibin karşı tarafından tahsiline karar verildiği için “yasal vekâlet ücreti” ya da “karşı taraf vekâlet ücreti” denilmektedir.
19. Avukatlık sözleşmesi, sözleşme ile üstlenilen edimin yerine getirilmesi veya sürenin dolması ile sona erebileceği gibi avukatın istifası ya da müvekkilin azli ile de sona erebilir.
20. Eldeki davada uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 396/1. maddesinde “Vekaletten azil ve ondan istifa her zaman caizdir. Şu kadarki münasip olmayan bir zamanda vekaletten azil veya ondan istifa eden kimse diğerinin zararını zamin olur.” düzenlemesi yer almaktadır ve vekâlet sözleşmesi vekil ile müvekkil arasında güven unsuruna dayanan bir sözleşme olması nedeniyle yanlar dilediği zaman sözleşme ilişkisine son vermek hakkına sahiptir. Bu durumda sözleşme ilişkisi devam ederken vekil her zaman istifa edebileceği gibi müvekkil de onu her zaman azledebilir. İstifa ve azil hakkı tek taraflı ve karşı yana varması gereken irade beyanı ile kullanılır ve sözleşmeyi ileriye etkili olarak sona erdirdiği gibi azil ve istifa beyanı herhangi bir şekle bağlı değildir (Yalçınduran, T.: Vekalet Sözleşmesinde Ücret, Ankara 2007, s. 97, 98).
21. Avukatlık sözleşmesinin azil ile sona ermesi hâlinde avukatlık ücretinin müvekkil tarafından yapılan azil işleminin haklı olup olmadığına göre belirlenmesi gerekmektedir.
22. Somut olayda, davacı avukatın hukuki yardıma konu davanın kesinleşmesinden sonra azledilmesi nedeniyle vekâlet ücreti belirlenirken azlin haklı olup olmadığına ilişkin tartışmalara girilmesine gerek bulunmamaktadır.
23. Davacının talebi açıkça, taraflar arasında düzenlenmiş 05.02.2007 tarihli avukatlık sözleşmesi gereğince hak ettiği vekâlet ücreti olup sözleşmenin birinci maddesinde “Kemer Asl.Hukuk 2005/700 E. 2006/696 K. sayılı dosyasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda hukuki olarak takip edilmesi ve yerel mahkeme kararının Yargıtaydan esastan bozulmasının sağlanması karşılığında dava konusu Kemer Harnup arası mevki 670 parselde kayıtlı 11.000m2 taşınmazın kararın kesinleştiği tarihteki değerinin %5 vekalet ücreti olarak ödenecektir. Vekâlet ücreti kararının kesinleşmesini ve taşınmazın … adına tescil edilebilir hâle gelmesini takip eden 10 gün içinde ödenecektir. Dosyanın bozulmaması hâlinde ücret vekil tarafından talep edilmeyecektir.” düzenlemesi yer almaktadır. Görüldüğü üzere sözleşmenin konusu, davacı avukat tarafından dosyanın en başından beri verilen avukatlık hizmeti değil, dosyanın Hukuk Genel Kurulunda bozulması koşuluna münhasırdır.
24. Davalı iş sahibinin, davaya konu sözleşme ile aynı tarihte ve aynı konuda ikinci bir sözleşmeyi bu kez %25 vekâlet ücreti belirlemesiyle davacının tevkil ettiği dava dışı iki vekille imzaladığı; anılan sözleşmenin yargılamaya konu olması neticesinde Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.02.2013 tarihli ve 2012/23914 E., 2013/4385 K. sayılı kararıyla, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda avukatlar tarafından yapılabilecek bir hukuki yardım söz konusu olamayacağından, taraflar arasındaki sözleşmenin, BK’nın 19. ve 20. maddeleri gereğince hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğunun tespit edildiği çekişmesizdir. Bu durumda taraflar arasında aynı şekilde düzenlenmiş sözleşmenin de hukuka, ahlaka ve kamu düzenine uygunluğundan bahsedilemeyecektir.
25. BK’nın 19. maddesinde: “Bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği hudut dairesinde, serbestçe tayin olunabilir. Kanunun kat i surette emreylediği hukuki kaidelere veya kanuna muhalefet; ahlaka (adaba) veya umumi intizama yahut şahsi hükümlere müteallik haklara mugayir bulunmadıkça, iki tarafın yaptıkları mukaveleler muteberdir.” ; 20. maddesinde ise “Bir akdin mevzuu gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) mugayir olursa o akit batıldır. Akdin muhtevi olduğu şartlardan bir kısmının butlanı akdi iptal etmeyip yalnız şart, lağvolur. Fakat bunlar olmaksızın akdin yapılmıyacağı meczum bulunduğu takdirde, akitler tamamiyle batıl addolunur.” hükmü düzenlenmiştir.
26. Sözleşmenin hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırılığının yaptırımı BK’nın 20. maddesinde belirtildiği üzere batıl, geçersiz oluşudur.
27. Kesin hükümsüz, yani batıl bir sözleşme, başlangıçtan itibaren geçersiz bir hukuki işlem olup hiçbir zaman geçerlilik kazanamayacağı gibi, hiçbir hukuki sonuç da doğuramaz. Bu nedenle butlan, zamanla ortadan kalkmaz, sözleşme taraflarca onansa veya teyit ya da edimler ifa edilse bile, sağlık kazanmaz. Butlan sebebi ilerde ortadan kalksa dahi sonuç değişmez (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 350, 351).
28. Kanun, butlan yaptırımını ilke olarak kamu yararı gerekçesiyle düzenlemiştir. Bu itibarla hâkim butlanı, bunu öğrenir öğrenmez resen nazara almak zorundadır. Keza butlan, sadece taraflar arasında değil, bunda menfaati olan herkes tarafından, herkese karşı ileri sürülebilir. Butlan herkese karşı ileri sürüldüğünden, buna, “mutlak butlan” da denilmektedir. Gerçekten batıl bir sözleşme, başlangıçtan itibaren hiçbir hukuki sonuç doğurmaz (Eren; s. 351).
29. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırılığı Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişmesiz olan davaya konu 05.02.2007 tarihli avukatlık sözleşmesinden dolayı davacı avukatın vekâlet ücreti alacağı söz konusu olmayacaktır. Davacı avukatın davanın başından beri verdiği emeğin göz önünde bulundurulması ve uygun bir vekâlet ücreti tayininin gerekliliği akla gelebilirse de, taleple bağlılık ilkesi karşısında, başkaca vekâlet ücretine hükmedilmesi de doğru olmayacaktır.
30. O hâlde; aynı gerekçeyle verilen usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
IV.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, Gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.