Kararı Veren Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi Mahkemesi :Ağır Ceza Sayısı : 382-54
Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan sanık … ’ın TCK’nın 245/1, 35/2, 52/2-3, 53, 58/6 ve 63 maddeleri gereğince 2 yıl 3 ay hapis ve 1.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.10.2011 tarihli ve 414-317 sayılı hükmün, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.10.2015 tarih ve 24215-43605 sayı ile; “Oluşa ve dosya içeriğine göre sanığın, mağdurun bankamatikten para çekmeye çalıştığını görmesi üzerine, yardım etme bahanesi ve hileli hareketler ile yanına yaklaşarak, mağdurun şifreyi girmesinden sonra bankamatiğe müdahale edip hesabındaki 500 TL parayı kendi hesabına havale etmesi ile TCK’nın 245/1. maddesinde tanımlanan banka kartının kötüye kullanılması suçunun tamamlandığı, omuzundan ameliyatlı ve 75 yaşında olması nedeniyle beden bakımından kendisini savunamayacak durumdaki mağduru bankamatiğin başından uzaklaştırdıktan sonra, kartsız işlem yaparak kendi hesabına havale ettiği parayı çekip gitmek istediği sırada, çektiği paranın kendisine ait olduğunu söyleyerek geri isteyen mağduru iterek hızla kaçtığı, olay yerindeki vatandaşlar tarafından yakalanarak elinde saklamaya çalıştığı 500 TL para ile birlikte polise teslim edildiği olayda, sanığın TCK’nın 149/1-e maddesine uygun beden bakımından kendisini savunamayacak durumdaki kişiye karşı yağma suçunun da tamamlandığı gözetilmeksizin, tamamlanan her iki suçundan hükümlülüğü yerine, suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 04.02.2016 tarih ve 382-54 sayı ile, sanığın nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-e maddesi gereğince 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan aynı Kanun’un 245/1 ve 52/2 maddeleri gereğince 3 yıl hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, aleyhe temyiz olmadığından sonuç olarak 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi gözetilmek suretiyle 2 yıl 3 ay hapis ve 1.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, her iki suç yönünden de TCK’nın 58/6 ve 63. maddeleri gereğince mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiş olup, bu hükümlerin, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 10.10.2018 tarih ve 3904-6051 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23.10.2019 tarih ve 99851 sayı ile; “Yağma suçunun mağdurların mülkiyetinde bulunan malvarlığına karşı işlenebileceği, Yüksek Daire tarafından da ifade edildiği üzere sanığın müştekiye yardım bahanesiyle hesabında bulunan parayı kendi hesabına aktarması işlemi ile TCK’nın 245/1. maddesinde tanımlanan suçun tamamlandığı, bu aşamadan sonra söz konusu paranın sanığın zilyetliğine geçtiği sanığın bu parayı dilediği yer ve zamanda kullanma hakkına sahip bulunduğu bu açıdan yağma suçunun oluşmayacağı, kaldı ki söz konusu paranın halen mağdurun mülkiyetinde bulunduğu kabul edilir ise mağdurun göz takibinden çıkmamış olan sanığın bağrışma sesleri üzerine tanıklar tarafından yakalanması nedeniyle yağma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığının kabülü gerekeceği, mağdurun kendi mülkiyetinden çıkan sanığın zilyetliğine geçmiş para ile ilgili olarak parayı istemesi bunun üzerine sanığın müştekiyi ittirerek olay yerinden uzaklaşmak istemesi eyleminde şartları varsa kasten yaralama suçunun oluşabileceği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.11.2019 tarih ve 2262-5694 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık … hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; 1- Sanığa atılı nitelikli yağma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının, 2- Oluşmadığının kabulü hâlinde eylemin kasten yaralama suçu olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğinin, 3- Nitelikli yağma suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde ise eylemin teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının, Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından; 17.09.2011 tarihinde saat 09.45’te Ziraat Bankası … Şubesi bankamatiğine emekli maaşını çekmek üzere giden mağdurenin parayı çekmeye çalıştığı sırada sanığın yanına yaklaşarak yardım etmek bahanesiyle mağdurenin bankamatik kartının şifresini sorduğu, mağdurenin ise şifreyi vermek istemediği, sanığın yanından ayrılmaması üzerine de bilerek şifresini yanlış girip sanığın uzaklaşmasını beklediği, sanığın birkaç metre uzaklaşması üzerine şifresini doğru olarak girip parayı çekmek istediği ancak bu esnada sanığın arkasından aniden gelerek para çekme butonuna basıp “Bankamatikte para kalmamış yarın gel!” diyip mağdureyi bankamatikten uzaklaştırmaya çalıştığı, bu sırada bankamatik üzerinden mağdurenin hesabından kendi hesabına 500 TL havale yaptığı, mağdurenin şüphelenerek bankamatiği gözetleyip geriye çekildiği, sanığın para çektiği sırada mağdurenin paranın kendine ait olduğunu iddia edip sanıktan parayı vermesini istediği, sanığın mağdureyi itekleyip kaçmaya çalıştığı, önceden ameliyat geçiren mağdurenin sanığa müdahale edemeyip yardım istemesi üzerine tanıkların yardımıyla sanığın yakalandığı, mağdurenin toplam 500 TL’sinin iade edildiği, bu şekilde başkasına ait bankamatik kartının kötüye kullanma suçunun yağma suçuna dönüştüğü ancak yağma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı iddiası ile kamu davası açıldığı, Mağdure hakkında alınan 17.09.2011 tarihli rapordan; sağ omuz iç kısmında ameliyat yarası bulunduğunun ve darp cebir izi olmadığının tespit edildiği, Ziraat Bankası A.Ş.’ye ait fotokopi belgeden; … isimli kişiye 500 TL havale yapıldığı, hesapta kalan bakiyenin 308.31 TL olduğu, 17.09.2011 tarihli yakalama, muhafaza altına alma ve teslim tutanağından; 17.09.2011 tarihinde saat 09:50 sıralarında Ziraat Bankası ATM’sinden bir bayanın parasını alarak kaçan bir şahsın olduğu ve parayı çalarak kaçan şahsın vatandaşlar tarafından yakalandığı anonsu üzerine görevli ekipler olarak … Ziraat Bankası önüne intikal edildiği, haber merkezi tarafından yakalanan şahsın Emniyet müdürlüğüne doğru götürüldüğünün anons edildiği, Emniyet Müdürlüğü önüne intikal edilerek mağdure ile görüşüldüğünde Ziraat Bankası … Şubesinden para çekmeye çalıştığı esnada yanına gelen sanığın yardım bahanesi ile yanına yaklaşıp kartının şifresini sorduğunu, şifresini söylemeyerek sanığı uzaklaştırmaya çalıştığını, sanığın yanında bulunduğu esnada bilerek yanlış şifre girdiğini, sanık biraz uzaklaştıktan sonra tekrar para çekmek istediği esnada sanığın arkasından habersiz gelerek para çekme butonuna basarak “Teyze burada para yokmuş, yarın tekrar gel ve bak.” dediğini, sanıktan şüphelendiği için geriye çekilerek onu gözetlediğini, birkaç metre geriye gittikten sonra sanığın tekrar aynı bankamatiğe gelerek kart takmadan para çektiğini ve parayı çektikten sonra hızla kaçtığını gördüğünü, hemen yanına gidip “Benim paramı nasıl çektin? Ver paramı!” dediğinde sanığın kendisini hızlı bir şekilde iteklediğini, ameliyatlı olduğu için sanığa herhangi bir müdahalede bulunamadığını, sanığın kaçmaya başlaması üzerine bağırarak etrafta bulunan vatandaşlardan “Hırsız var, paramı çaldılar, yakalayın.” diyerek yardım istediğini, bunun üzerine sanığın karşı kaldırıma geçerek sanayi tarafına kaçmaya çalıştığı esnada vatandaşlar tarafından yakalandığını, kendisinin de onların yanına giderek sanığa parasını vermesini söylediğini, bu esnada sanığı yakalayan iki şahsın sanığın elindeki parayı aldıklarını, polisi arayarak konuyu bildirdiklerini, sanığı ve parasını polislerin aldığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan ettiği, konu sanığa sorulduğunda ise olayı doğrulayarak mağdurenin bankamatikten para çekmeye çalıştığı esnada 500 TL’sini alarak kaçtığını ve kaçarken vatandaşlar tarafından yakalandığını, almış olduğu parayı kendisini yakalayan vatandaşlara teslim ettiğini beyan etttiği, tanıkların vermiş oldukları 4 adet 100 TL ile 2 adet 50 TL’den oluşan toplam 500 TL’nin muhafaza altına alındığı, alınan talimat gereği bu paranın mağdureye teslim edildiği, Anlaşılmaktadır.
Mağdure … kollukta; 17.09.2011 tarihinde saat 09.45 sıralarında Ziraat Bankası … Şubesinden para çekmeye çalıştığı esnada sanığın yardım bahanesi ile yanına yaklaşıp bankamatik kartının şifresini sorduğunu, “Benim şifremden sana ne?” diyerek sanıktan yanından uzaklaşmasını istediğini, sanığın ise kendisini ciddiye almayarak yanında beklediğini, bunun üzerine sanığın şifresini görmemesi için şifresini bilerek yanlış girip sanığın uzaklaşmasını beklediğini, sanığın birkaç metre gitmesi üzerine şifresini doğru girip parasını çekeceği esnada sanığın arkasından aniden gelerek para çekme butonuna basıp “Bankamatikte para kalmamış, yarın gel.” diyerek kendisini bankamatikten uzaklaştırmaya çalıştığını, sanıktan şüphelendiği için onu ve bankamatiği gözetleyerek geriye çekildiğini, bu esnada sanığın bankamatiğe kart takmadan para çektiğini gördüğünü, sanığa bu çektiği paranın kendisine ait olduğunu ve parasını vermesini söylediğini, sanığın ise kendisini iteklediğini, ameliyatlı olduğu için sanığa müdahale edemediğini, sanığın hızlı bir şekilde karşı kaldırıma geçip kaçmaya başladığı esnada bağırarak “Yardım edin, hırsız var, paramı çaldı, kaçıyor.” diyerek bağırdığını, sanığın sanayi tarafına kaçmaya çalıştığı esnada vatandaşlar tarafından yakalandığını, kendisinin de onların yanına giderek sanığa parasını vermesini söylediğini, sanığın ise önce “Paranı çalmadığım.” diyerek kaçmaya çalıştığını, daha sonra ise kendisini yakalayan iki kişiye parayı verdiğini, şikâyetçi olduğunu, Mahkemede; kolluktaki ifadesinin doğru olduğunu, olay günü hastaneden çıkıp para çekmek üzere olayın gerçekleştiği bankamatiğin yanına gittiğinde sanığın bankta oturuyor olduğunu, sırasını bekledikten sonra bankamatikten para çekmek isterken sanığın yanına geldiğini, sanıktan şüphelenerek şifresini almasını engellemesi için bilerek şifresini yanlış girdiğini, sanık biraz uzaklaştıktan sonra doğru şifreyi girerek parasını çekeceği sırada sanığın aniden yanına gelip bankamatik tuşuna basarak işlemi iptal ettiğini ve “Para yok” dediğini, bankamatik kartını bankadan aldığını ve bir iki adım uzaklaştığını, ancak sanığın bu hâlinden şüphelendiği için tekrar geri döndüğünde sanığın kendi şifresini girerek hesabında bulunan 500 TL’yi çektiğini ve cebine koyduğunu gördüğünü, “Neden benim paramı çekiyorsun, niçin böyle bir şey yaptın?” diye sorduğunda ise sanığın kendisini itekleyerek kaçmaya başladığını, kendisinin de bağırarak yardım istediğini, orada bulunan şahısların sanığı yakaladıklarını, parasının iade edildiğini, sanıktan şikâyetçi olmadığını, Tanık … kollukta; 17.09.2011 tarihinde sabah saatlerinde gece vardiyasından çıkıp evine doğru gittiği sırada Ziraat Bankası tarafına doğru ilerlerken daha önceden tanımadığı mağdurenin “Paramı çaldılar, hırsız var.” diye bağırdığını duyduğunu, mağdureye parasını kimin aldığını sorduğunda daha önceden tanımadığı sanığı gösterdiğini, bunun üzerine oradan geçmekte olan başka bir şahısla birlikte sanayi tarafına doğru kaçar vaziyetteki sanığı yakaladıklarını, sanığın elinde bir miktar para gördüklerini, sanığın elindeki bu parayı kendilerine verdiğini ve “Yaşlı bayanın parası budur.” dediğini, kendilerinin de bu parayı saymadan alarak polisi aradıklarını ve sanıkla birlikte parayı teslim ettiklerini, Mahkemede; olay tarihinde mağdurenin “Paramı çaldılar, yakalayın.” diye bağırdığı sırada sanığın önünden koştuğunu, bunun üzerine sanığın arkasından kovalamaya başladığını ve tanımadığı biriyle birlikte sanığı yakaladıklarını, yakaladıklarında sanığın “Ben para çalmadım.” dediğini, ancak mağdurenin ısrarla parasının alındığını ve sanığın cebinde olduğunu söylemesi üzerine sanığın cebinden 800 TL çıkararak kendilerine verince bu parayı mağdureye verdiklerini ve polis çağırarak sanığı teslim ettiklerini, Tanık … kollukta; 17.09.2011 tarihinde saat 09.45 sıralarında Havzan etli ekmek salonunun önünde beklediği sırada mağdurenin “Paramı çaldı, yakalayın” diye bağırarak bulunduğu yere yakın olan sanığı göstermesi üzerine sanığın peşinden koşmaya başladığını, kendisi ile birlikte başka birisinin daha takibe başladığını ve birlikte sanığı yakaladıklarını, sanığın “Ben bayanın parasını almadım. Beni bırakın gideyim.” diyerek bağırdığını ve kaçmaya çalıştığını, kendilerinin ise sanığı bırakmadıklarını, bu esnada mağdurenin yanlarına gelerek sanığa “Paramı sen çaldın, paramı ver.” diye bağırdığını, bu esnada sanığın elinde bir şeyler sakladığını fark ettiklerini, eline baktıklarında 4 adet 100 TL ve 2 adet 50 TL olmak üzere toplam 500 TL olduğunu gördüklerini, elinde bulunan parayı mağdure ile birlikte aldıklarını ve polisi arayarak sanık ile birlikte parayı gelen polislere teslim ettiklerini, İfade etmişlerdir.
Sanık müdafisi huzurunda kollukta; … ’ya suç tarihinden bir hafta önce geldiğini, iş aradığını fakat bulamadığını, otagarda yatıp kalktığını, yaklaşık bir buçuk yıl psikolojik tedavi gördüğünü, … Gübre Fabrikasında on ay kadar işçi olarak çalıştığını, üç ay önce bu sorunlarından dolayı işten çıktığını ve sigortası bittiği için şu an tedavi göremediğini, bu yüzden bazen ne yaptığını bilmediğini, bir haftadır parasızlıktan dolayı çok zor durumda olduğunu ve aç kaldığını, 17.09.2011 tarihinde saat 09.50 sıralarında … Caddesi üzerindeki Ziraat Bankası ATM’si önünde mağdurenin tek başına maaşını çekmek istediğini gördüğünü, mağdurenin yanına gittiğinde para çekmek için kendisinden yardım istediğini, kartın şifresini sorduğunu ancak mağdurenin kendisinin şifreyi girdiğini, hesaba baktığında 840 TL olduğunu gördüğünü ve bu paranın 500 TL’sini kendi hesabına aktardığını, hesap numarası bir kağıtta yazılı olduğundan cebindeki kağıda bakarak hesap numarasını girdiğini, sonra kartı mağdureye geri vererek “Hesabında para yokmuş” dediğini, mağdurenin yanından ayrılarak gitmesi üzerine hesabına aktardığı bu parayı kartsız işlem yaparak çektiğini, bu esnada mağdurenin yanına gelerek “Ver paramı!” dedikten sonra “Yardım edin, paramı çaldı.” diye bağırdığını, aslında kendisinin kaçmadığını ve parayı mağdureye verdiğini, kendisini yakalayan şahısların polise haber vererek kendisini polislere teslim ettiklerini, mağdureyi itekleyerek kaçmaya çalışmadığını, parasız kaldığı için bu yola başvurduğunu, parası olduğu zaman bu parayı geri ödeyecek olduğunu, kötü niyetli olmadığını, öyle olsaydı paranın tamamını kendi hesabına geçirebilecek olduğunu ancak yaklaşık yarısını aldığını, pişman olduğunu, Tutuklama talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; işsiz olduğu ve parası olmadığı için oralarda bulunduğu sırada mağdurenin ATM’den para çekmekte zorlanınca kendisinden yardım istediğini, kendisinin de kabul ederek mağdurenin hesabına girip hesabındaki 840 TL’den 500 TL’sini aynı bankanın … Şubesindeki kendi hesabına havale ettiğini, mağdureye de hesabında para olmadığını söyleyip kartını verdiğini, olayın akabinde de aynı banka şubesinden kendi kartı vasıtasıyla parayı çektiği sırada mağdurenin görerek olaya müdahale ettiğini, “Paramı çaldılar” diye bağırdığını, olaya müdahale eden kişilerin kendisini yakaladıklarını ve polise haber verdiklerini, işsiz olup parası bulunmadığı için bu suçu işlemek zorunda kaldığını, pişman olduğunu, Mahkemede; atılı suçlamayı kabul ettiğini, çok pişman olduğunu, olay tarihinde işsiz ve zor durumda olduğunu, mağdurenin bankamatikten para çekerken zorlandığını ve kendisinden yardım istediğini, kendisinin de mağdureye yardım ettiğini ancak bu sırada şeytana uyarak mağdurenin hesabındaki 500 TL’yi kendi hesabına aktardığını, bu parayı da bankamatikten çektiğini, bunu farkeden mağdurenin bağırmaya başlaması üzerine oradan geçen vatandaşların kendisini bırakmadığını, kendisinin de aldığı parayı mağdureye verdiğini, sanığa sorgudaki ifadesi okunup sorulduğunda ise mahkemede verdiği ifadesiyle çelişen kısımlarını kabul etmediğini, Savunmuştur.
Bir ve iki numaralı uyuşmazlık konularının birlikte değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
Sanığa atılı nitelikli yağma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığı, oluşmadığının kabulü hâlinde eylemin kasten yaralama suçu olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği; TCK’nın 148. maddesinde yağma suçu; “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Madde gerekçesinde; “Hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur. Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.” açıklamasına yer verilmiştir.
TCK’nın 149. maddesinde yağma suçunun nitelikli hâlleri arasında beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi hâli de sayılmıştır.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği TCK’nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma suçunun oluşabilmesi için cebir veya tehdidin mağdurun suça konu mal üzerindeki zilyetliğine son verilmesinden önce gerçekleştirilmesi gerekir. Mağdurun suça konu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanması olanaksız hâle geldikten sonra fail tarafından gerçekleştirilecek cebir veya tehdit ayrı suçları oluşturacaktır.
Uyuşmazlık konusuyla ilgisi bakımından “ Kasten yaralama” suçu üzerinde de durulması gerekmektedir.
Kasten yaralama suçu TCK’nın 86. maddesinde; “(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun; a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı, b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, e) Silâhla, İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde düzelenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her türlü davranışla kasten yaralama suçunun işlenebileceği kabul edilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, kasten yaralama eylemi nedeniyle mağdurda meydana gelen yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması durumunda suçun şikâyete tabi olduğu, maddenin üçüncü fıkrasında sayılan hâllerin bulunması durumunda ise şikâyet şartının aranmayacağı belirtilmiştir.
Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonuçları doğurmaya elverişli her türlü hareketle kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Sanığın, bankamatikten para çekmek isteyen mağdureye yardım etme bahanesiyle yaklaşarak, mağdurenin şifreyi girmesinden sonra bankamatiğe müdahale ederek hesaptaki 500 TL’yi kendi hesabına havale ettiği, mağdureyi bankamatiğin başından uzaklaştırdıktan sonra da hesabına havale ettiği bu parayı çekip gitmek istediği sırada mağdurenin görerek bu paranın kendisine ait olduğunu söyleyip geri istediği, sanığın ise mağdureyi iterek olay yerinden kaçmaya çalıştığı, ancak orada bulunan tanıklar tarafından yakalandığı olayda; yağma suçunun düzenlendiği TCK’nın 148. maddesinin gerekçesindeki ” … Cebir ve şiddet veya tehdidin önce yapılması, sırrın açıklanması veya malın alınmasının bunun neticesi olması gerekir. Ancak, mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan herhangi bir cebir ve şiddet veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir ve şiddet veya tehdit kullanacak olursa, yine cebir ve şiddet veya tehdit malın alınmasından önce kullanılmış olur ve fiil, esasen, yağma tanımına girer. Ancak mal herhangi bir cebir ve şiddet veya tehdide başvurulmaksızın alınmış olduktan sonra, bunu geri almak için hırsızın evine gelen kimse veya yolda hırsızın peşine düşen bekçiye karşı suç işlemişse, hırsızlıkla bu ikinci suç içtima eder ve ikisinin de cezası ayrı ayrı verilir. Cebir ve şiddet veya tehdit malın alınmasında bir rol oynamadığından, ortada yağma bulunmaz. Başka bir suçun cezasından kurtulmak için ikinci bir suç işleyen kimse her iki suçtan dolayı nasıl cezalandırılmakta ise burada da başka türlü düşünmek için neden görülmemiştir.” şeklindeki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere yağma suçunun oluşabilmesi için tehdit veya cebirin mağdurun suça konu mal üzerindeki zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesinden önce gerçekleştirilmesinin gerektiği, bundan sonra gerçekleştirilecek tehdit veya cebirin ise ayrı suçları oluşturacağı hususları göz önünde bulundurulduğunda, suça konu paranın sanığın hesabına havale edilmesi ile mağdurun para üzerindeki tasarruf imkanının ortadan kalktığı, bundan sonraki sanığın mağdureyi iterek kaçması şeklindeki eyleminin ise kasten yaralama suçunu oluşturabileceği, ancak mağdurenin kovuşturma aşamasında şikâyetinden vazgeçmesi hususu göz önünde bulundurularak, öncelikle suç tarihinde 75 yaşında olup sağ omuz iç kısmında ameliyat yarası bulunan mağdure hakkında beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olup olmadığına yönelik rapor alınması ve bunun sonucuna göre sanığın eyleminin TCK’nın 86/2 ve 86/3-b maddelerinde düzenlenen kasten yaralama suçunu oluşturup oluşturmadığının tartışılması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Bir numaralı uyuşmazlık konusu bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin yağma suçunu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Ulaşılan sonuç karşısında, sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin nitelikli yağma suçuna ilişkin 10.10.2018 tarihli ve 3904-6051 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, 3- … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.02.2016 tarihli ve 382-54 sayılı nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin nitelikli yağma suçunu oluşturmadığının, mağdureyi iterek kaçması şeklindeki eyleminin ise kasten yaralama suçunu oluşturabileceğinin, ancak mağdurenin kovuşturma aşamasında şikâyetinden vazgeçmesi hususu göz önünde bulundurularak, öncelikle mağdurenin beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olup olmadığına yönelik rapor alınarak sonucuna göre sanığın eyleminin TCK’nın 86/2 ve 86/3-b maddelerinde düzenlenen kasten yaralama suçunu oluşturup oluşturmadığının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA, 4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 30.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oy çokluğu, ikinci uyuşmazlık bakımından ise oy birliğiyle karar verildi.”