Kararı Veren Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sanığın mağdure … ’e yönelik sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-2. cümle, 103/3-d, 43, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl 7 ay 15 gün, mağdure … ’ya yönelik sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-2. cümle, 103/3-d, 43, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 8 ay 7 gün; hapis cezaları ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, mağdure … ’a yönelik sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan beraatine ilişkin Bafra Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.03.2017 tarihli ve 166-43 sayılı hükümlere yönelik, Cumhuriyet savcısı, sanık müdafisi, katılanlar vekili ve katılan A ile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 13.09.2017 tarih ve 1234-1385 sayı ile duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece sanık hakkında mağdureler … ve … ’ya yönelik sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan hükümlerin kaldırılarak, sanığın çocuğun basit cinsel istismarı suçundan iki kez TCK’nın 103/1-1. cümle, 103/3-d, 43, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay; Yerel Mahkemece sanık hakkında mağdure … ’a yönelik sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan verilen beraat hükmünün kaldırılarak TCK’nın 103/1-2. cümle, 103/3-d, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay; hapis cezaları ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi, katılanlar vekili ve katılan A ile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 25.10.2018 tarih, 3596-6263 sayı ve oy çokluğuyla temyiz istemlerinin esastan reddiyle hükümlerin onanmasına karar verilmiş; Daire Üyesi B. Aköz; “Mağdure … ‘i sanığın, odasına çağırıp sarıldığı ve bir eliyle de göğsünü sıktığı ve bu eylemin 6-7 saniye sürdüğü, diğer eylemlerin de kısa süreli sarılma veya göğsünü elleme şeklinde gerçekleştiği, mağdure … ‘ya karşı aynı tür eylemleri 7-8 saniye süre ile gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi karşısında eylemlerin süresi, şekli dikkate alındığında TCK’nın 103/1. maddesinin ikinci cümlesinde anlatılan sarkıntılık suçunu oluşturduğu,” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.11.2018 tarih ve 74384 sayı ile; ” … Sanığın mağdureler … ve … ‘ya yönelik eylemlerinin nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek, eylemine uyan ve TCK’nın 103/1. maddesinin ikinci cümlesinde düzenlenen sarkıntılık suretiyle cinsel istismar suçundan cezalandırılması yerine, aynı Kanun’un 103/1. maddesinin birinci cümlesinde düzenlenen basit cinsel istismar suçundan mahkûmiyetine hükmedilmesi, Mağdure … yönünden, ‘ … Sanık … ‘ın olay tarihinde mağdure Melisa’yı karnelerin nasıl çıkartılacağını göstermeleri için çağırdığında, kolunu mağdurenin omzuna attığı, bu durumun 2-3 saniye sürdüğü, oluşun dairemizce bu şekilde kabul olunduğu, kabule göre sanığın kolunu mağdurenin omzuna atmak şeklindeki eyleminin TCK’nın 103/1. maddesinin ikinci cümlesinde düzenlenen çocuğun sarkıntılık suretiyle cinsel istismarı suçunu oluşturduğu,’ biçimindeki gerekçeyle sarkıntılık suretiyle cinsel istismar suçundan yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesine ilişkindir.
Şöyle ki; Çocuğun cinsel istismarı suçu TCK’nın altıncı bölümünün ‘ Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar’ başlığının altında, 103. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında cinsel istismar eyleminin basit şekline yer verilmiş iken, ikinci fıkrasında ise nitelikli şekli düzenlenmiştir. Anılan maddenin ilk hâlinde, eylemin niteliğine ilişkin başkaca bir ayrım yapılmamış iken, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile TCK’nın 103. maddesinde değişiklik yapılmış, birinci fıkrada düzenlenen suçun basit hâli ile ilgili olarak ikili bir ayrıma gidilmiş, birinci fıkranın birinci cümlesinde basit cinsel istismar suçunun hareket unsuru aynen muhafaza edilerek cezai müeyyidesi ağırlaştırılmış, ikinci cümlede ise sarkıntılık düzeyinde k alan cinsel istismar eylemlerinden bahsedilerek, daha hafif bir cezai yaptırıma bağlanmış ancak hangi eylemlerin sarkıntılık sayılacağı konusunda bir açıklamaya yer vermemiştir. Sarkıntılık suretiyle cinsel istismar suçunun failinin 18 yaşından küçük kimseler olması hâlinde ise bu suçun soruşturma ve kovuşturmasının, mağdurun, veli ya da vasisinin şikâyetine tabi olduğu belirtilmiştir. Anılan Kanun hükmü 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 13. maddesiyle tekrar değiştirilmiş, önceki değişiklikle getirilen ikili ayrım ve cezai müeyyideleri aynen muhafaza edilerek, sadece suç mağdurunun 12 yaşından küçük olması hâlinde uygulanacak cezai müeyyidelerde artırıma gidilmiştir.
Görüldüğü üzere mülga 765 sayılı TCK’nın 421. maddesinin ikinci cümlesinde düzenlenen ‘sarkıntılık’ suçu, en başta 5237 sayılı TCK’da ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte, ilk kez 6545 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile birlikte 5237 sayılı TCK’da yeniden ihdas olunmuştur.
Bu durumda sarkıntılık suçunu düzenleyen mülga 765 sayılı TCK’nın 421. maddesinin ikinci cümlesine göz atmakta fayda vardır. Hangi eylemlerin sarkıntılık suçunu oluşturacağı konusunda 5237 sayılı TCK’da bir açıklık bulunmadığı gibi, esasen 765 sayılı TCK’da da bu konuda herhangi bir açıklığa yer verilmemiş, sarkıntılık kavramının içinin doldurulması, uygulamaya bırakılmıştır.
Öğretide ‘ bir şahsa karşı onun rızası hilafına olarak şehvet maksadıyla söz, fiil ve hareketle, edep ve iffete tecavüz teşkil edecek surette ve fakat ırza tecavüz ve tasaddi cürümlerine veya bunların teşebbüsüne varmayacak şekilde yönelen tecavüzler’ sarkıntılık olarak kabul edilmiştir (S. Dönmezer, Ceza Hukuku Özel Kısım, Genel Adap ve A ile Düzenine Karşı cürümler).
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.12.1988 tarihli ve 287-557, 06.12.1979 tarihli ve 432-459 sayılı kararlarında ‘belirli bir kimseye karşı işlenen ve o kişinin edep ve iffetine dokunan ani ve hareketler yönünden kesiklik gösteren edepsizce davranışlar’, 10.10.1988 tarihli ve 329-344 sayılı kararında ise ‘şehvet hissi ile başkalarını rahatsız edecek davranışların sürdürülmesi’ olarak tanımlanmıştır. Sarkıntılık suçu, hareket unsuru itibarıyla 765 sayılı TCK’nın sistematiğinde söz atma ile tasaddi suçları arasındadır. Söz atma suçundan ileri ancak tasaddi suçu kadar vahim olmayan ve bu denli ileri aşamaya henüz ulaşmamış eylemlerdir. 765 sayılı TCK’nın 421. maddesinin ikinci cümlesindeki sarkıntılık suçunun oluşabilmesi için bedensel temas koşulu da aranmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.12.1990 tarihli ve 343-361 sayılı kararında ‘ … Maddi olayda sanık, ahırda yalnız gördüğü mağdureye sarılarak onu öpmüştür. Hareketleri soyut ve kesintili olup devamlılık arz etmemektedir. Mağdurenin cinsel organını ellememiş, okşayıp öpmesi sürekli olmamıştır. Sarılma ve öpmesi tasaddi suçunu oluşturacak boyuta ulaşmamış ve eylemi belli bir yoğunluk kazanmamıştır. Bu nedenle sanığın ahırda vuku bulan eyleminin sarkıntılık fiilinin, aynı suç işleme kararı altında teselsülü niteliğinde bulunduğu anlaşılmakla, direnme hükmünün bozulmasına,’ denilmek suretiyle süreklilik ve yoğunluk kazanmamış eylemlerin sarkıntılık suçunu oluşturacağına işaret etmiştir. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.12.1988 tarihli ve 466-526 sayılı kararında ‘ … sanığın şehvet hissi ile zorla kaçırdığı mağdurenin memelerini sıkmak ve öpmek suretiyle ayrıca sarkıntılık suçunu da işlediğine,’ hükmetmiştir.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi ‘Mağdureyi tenha bir köşeye çekerek dudaklarından ve boynundan öpmek,’ (04.06.1991 tarihli ve 1894-2978 sayılı), ‘Mağdurenin elinden tutarak öpmek istemek,’ (14.05.1991 tarihli ve 1382-2483 sayılı), ‘Mağdurenin ellerini bağlayıp bir kez öpüp, elb ise ve şalvarını çıkarmaya çalıştığı sırada mağdurenin bağırması üzerine eyleminden kendiliğinden vazgeçerek mağdureyi serbest bırakmak,’ (25.09.1990 tarihli ve 2888-3904 sayılı), ‘Sadece külodunu çıkarmak,’ (23.06.1988 tarihli ve 1652-4803 sayılı) şeklindeki eylemleri tasaddi aşamasına varmayan sarkıntılık eylemleri olarak kabul etmiştir.
Yukarıda da bahsedildiği üzere, en başta 5237 sayılı TCK’da yer almayan ‘sarkıntılık’ kavramı 6545 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile çocukların cinsel istismarı suçunu düzenleyen 103. maddenin birinci fıkrasına eklenmiş, madde metninde ‘ Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde k alması halinde … ‘ denilmek suretiyle bu kapsamdaki eylemler için, eylemin temel şekline nazaran daha az ceza öngörülmüştür. Maddenin gerekçesinde ‘ani hareketli dokunuşta suçun temel şekline göre daha az ceza verilmesinin sağlandığı,’ belirtilmek suretiyle bir bakıma ceza adaletinin bu şekilde tesis edildiği vurgulanmıştır. Aslında bu değişiklikle yapılmak istenenin belirli bir yoğunluk seviyesine ulaşmamış ve süreklilik arz etmeyen eylemler bakımından, ceza adaletinin sağlanabilmesi için 765 sayılı TCK’nın 421. maddesinin ikinci cümlesine benzer bir yasal düzenlemenin, bu yönde bir hüküm içermeyen 5237 sayılı TCK’nın 103. maddesinde canlandırılmasını sağlamak olduğu açıktır. Aksi takdirde bu tür eylemlere verilecek cezalar ile belirli bir yoğunluk seviyesine ulaşmış, süreklilik arz eden, eski literatürdeki ismi ile ‘tasaddi’ türünde eylemlere verilecek cezaların aynı ağırlıkta olması gibi hakkaniyet ilkesine aykırı sonuçların ortaya çıkmasının yolu açılmakla birlikte, 5237 sayılı TCK’nın bütünü dikkate alındığında eyleme göre müeyyide anlayışıyla oluşturulmuş suç ve ceza sistematiğini de arızaya uğratacaktır.
Nitekim Yargıtay 14. Ceza Dairesi istikrar kazanan içtihatlarında, belirli bir kimseye karşı cinsel arzularını tatmin amacıyla işlenen, vücut dokunulmazlığını ihlal eden, devamlılık arzetmeyen, ani ve kesik hareketli eylemlerin sarkıntılık düzeyinde k alan basit cinsel istismar suçunu oluşturacağını kabul etmiştir. Örneğin 04.05.2015 tarihli ve 6032-6048 sayılı kararında, sanığın, mağdurenin arkasından yaklaşıp önce kalçasını, bilahare göğsünü elledikten sonra olay yerinden kaçması eylemini ‘sarkıntılık’ kapsamında değerlendirmiştir.
Tüm bu değerlendirmelerin ışığında somut olaya gelindiğinde; İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararlarında; Mağdure … yönünden; sanık … ‘ın, mağdure … ‘yı odasına çağırarak, geldiğinde ‘canım kızım’ diyerek arkadan sarıldığı, tek eliyle sarılarak diğer eliyle de göğsünü sıktığı, bu olayın mağdure beyanına göre yaklaşık 6-7 saniye sürdüğü, mağdurenin, sanığın bu eylemini ablasına anlattığı, mağdurenin ablasının da sanıkla görüşerek bir daha böyle bir şey yapmamasını söylediği, ertesi gün sanığın mağdureyi tekrar odasına çağırarak neden olayı ablasına anlattığını sorduğu, akabinde kapıyı kapatıp yine arkadan sarılarak göğsünü sıktığı, mağdurenin tepkisi üzerine bıraktığında mağdurenin odadan çıktığı, bu olaydan bir süre sonra mağdurenin kütüphaneye gittiğinde sanığın arkadan gelerek, kütüphane kapısını kapattığı, ‘Benim canım kızım. Seni çok seviyorum.’ diyerek önden sarılıp yine göğsünü ellediği, sanığın bu eylemlerini aralıklarla ve kısa süreli olarak kütüphane ile sanığın odasında 15-20 kez gerçekleştirdiği, Mağdure … yönünden; sanık … ‘ın mağdure Beyzanur’a 2015-2016 öğretim yılının ikinci döneminin başlarından itibaren 13.06.2016 tarihine kadar sarıldığı, sanığın bu eylemlerini aralıklarla ve kısa süreli olarak 15-20 kez gerçekleştirdiği, okulun son haftası kütüphanede mağdureye sarılarak göğüslerini ellediği, bu olayın yaklaşık 7-8 saniye sürdüğü biçiminde kabul edilmesine karşın sanık hakkında her bir mağdure yönünden ayrı ayrı çocuğun cinsel istismarı suçundan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekten de mağdurelerin aşamalarda değişmeyen samimi beyanlarına ve tüm dosya kapsamındaki delillere nazaran, İlk Derece Mahkemesinin oluşa uygun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak sanığın, mağdurelere yönelik olarak birkaç saniyelik kısa zaman süresi içinde gerçekleştirdiği, mağdurelere sarılma veya göğsünü elleme şeklindeki eylemlerinin belirli bir yoğunluk seviyesine ulaşmadığı, bu nedenle tasaddi teşkil eden eylemlerden sayılamayacağı, söz konusu eylemlerinin ani ve kesintili eylemlerden ibaret olduğu ve sanığın tüm eylemlerinin sarkıntılık düzeyinde kaldığı gözetilmeden, eylemin nitelendirilmesinde hataya düşülerek, 5237 sayılı TCK’nın 103/1. maddesinin ikinci cümlesi yerine, aynı fıkranın birinci cümlesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilip sanığa fazla ceza tayin edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Mağdure … yönünden Bafra Ağır Ceza Mahkemesi; ‘ … sanık hakkında mağdurenin omzuna kolunu attığından bahisle TCK’nın 103/1. maddesinin ikinci cümlesi gereği cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmışsa da sanığın eyleminin 2-3 saniye devam ettiği, sanığın eyleminin cinsel bir içerik taşıyıp taşımadığının tespit edilemediği, bu hâliyle sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediği,’ gerekçesi ile sanığın beraatine karar vermiştir.
Mağdure … ‘a yönelik eylem değerlendirildiğinde; hem İlk Derece Mahkemesi hem de Bölge Adliye Mahkemesinin sanığın eylemini mağdurenin omzuna elini atmak şeklinde kabul ettiği, sanık ile mağdurenin öğretmen-öğrenci ilişkisi içinde oldukları da gözetildiğinde, sanığın mağdurenin omzuna elini koymak şeklinde kabul edilen eylemini cinsel saiklerle gerçekleştirdiğine dair bir delil olmadığı, bu hâliyle eylemin suç teşkil etmediği düşüncesine varılmıştır.
Yukarıda açıklandığı şekilde sanığın mağdureler … ve … yönünden; eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 103/1. maddesinin ikinci cümlesi yerine aynı fıkranın birinci cümlesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi ve mağdure … yönünden kabul edilen gerekçe karşısında beraatine karar verilmesi gerektiği,” görüşüyle itiraz yoluna müracaat etmiştir.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 28.02.2019 tarih ve 10133-7723 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında mağdureler … ve … ‘a yönelik Yerel Mahkemece çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmek suretiyle, mağdure … ‘e yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile mağdureler … , … ve … ‘ya yönelik cinsel taciz suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına ilişkin hükümler ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında mağdureler … ve … ‘ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ile mağdure … ‘a yönelik sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; 1- Sanığın mağdureler … ve … ’ya yönelik eylemlerinin TCK’nın 103/1. maddesinin birinci cümlesi kapsamında k alan çocuğun basit cinsel istismarı suçunu mu yoksa aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunu mu oluşturduğunun, 2- Mağdure … ’a yönelik sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının, Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından; Mağdureler … , … ve … ‘ın ilköğretim okulunda öğrenci oldukları ve sanık … ‘ın da aynı okulda müdür yardımcısı olarak görev yaptığı, 16.06.2016 tarihinde okul müdürü … ile, öğretmenler … , … , … , … , … , … , Özcan Duman ve Havvanur Polat tarafından imzalanan tutanağa göre; … ve … ’in okul müdürünün yanına gittikleri, … ’ın … ’ye 6. sınıf öğrencilerinin okul değiştirmek istediklerini öğrendiğini, nedenini onlara sorduğunda öğrencilerin “Biz size bir şey söylemek istiyoruz. Ama çekiniyoruz.” dediklerini, ardından kağıda bir şeyler yazıp verdiklerini, yazılanları okuduğunda yaşadığı şokun etkisiyle kağıdı yırtıp attığını ancak kağıtta özetle sanığın kız öğrencilerin üst bedenlerine dokunmak suretiyle onları rahatsız ettiği bilgisinin yer aldığını, bunun üzerine tanık Şükran’dan yardım istediğini, Şükran’ın mağdureler Beyzanur, … ve inceleme dışı mağdure Esra Nur’la görüştüğünü, mağdurelerin Serkan öğretmene anlattıkları hususları kendisinin yanında da teyit ettiklerini, akabinde öğretmenlerin müdür odasına çağrıldığı, mağdurelerle yapılan görüşmede; mağdure … ’nın; ikinci dönemin başından itibaren sanığın kendisini kütüphaneye veya müdür odasına çağırdığını, orasını, burasını ellediğini, ne kastettiğinin sorulması üzerine; göğüslerini kastettiğini, durumu 13.06.2016 tarihinde annesine anlattığını, annesinin, sanıktan uzak durmasını söyleyip kendisini iki gün okula göndermediğini belirttiği, mağdure … ‘in; 6. sınıfta sanığın kendisini test verme bahanesiyle kütüphaneye çağırdığını, elini tuttuğunu, “Sağ elin benim olacak.” dediğini, beden eğitimi derslerinde veya nöbetçi olduğu günlerde kendisini çağırarak göğüslerini ellemeye başladığını, sanığa yapmamasını söylediğinde sanığın, sevdiği için yaptığını söylediğini, ablasına anlattıktan sonra sanığın eylemlerinin azaldığını, sanığın kendisini süt ve üzüm dağıtma bahanesiyle kütüphaneye gönderdiğini ve orada gelerek arkadan sarılıp göğüslerini ellediğini, birkaç gün önce kameralara bakma bahanesiyle sanığın kendisini müdür odasına götürdüğünü, kendisine dokunduğunu, itiraz edip kilitli olan kapıyı açmasını istediğini, sanığın kapıyı açtığını belirttiği, inceleme dışı mağdure … ’in; kardeşi … ’nın gelerek sanığın, göğüslerini ellediğini söylediğini, sanığın odasına gidip bu tür eylemleri yapmamasını, ayıp olduğunu, aksi takdirde durumu ailesiyle paylaşacağını söylediğini, sanığın ise öyle bir durumun söz konusu olmadığını, … ’nın yanlış anladığını ifade ettiğini, sanığın aynı davranışları 6. sınıftan itibaren kendisine de yaptığını, en son geçen hafta olduğunu belirttiği, 17.06.2016 tarihinde okul rehber öğretmeni Zeynep Günday tarafından yazılı olarak hazırlanan iki soruyla öğrencilere okulda yaşandığı iddia edilen cinsel istismar olayıyla ilgili olarak bilgi ve görgüleri ile okulda herhangi bir istismar olayı yaşayıp yaşamadıkları hususlarının sorulduğu, mağdure … ’ın; sanığın, kendisini çağırdığı zamanlarda sadece sarıldığını, evden okula geldiği vakitlerde sanığın, kendisini ve … ’yı çağırdığını, bir yanına kendisini, diğer yanına … ’yı oturttuğunu, soruşturma aşamasında mağdure sıfatıyla beyanı alınan Ezine Nur Kocabaş; bir kere gördüğünü, arkadaşını sanığın odaya çağırdığını, arkadaşıyla birlikte sanığın yanına gittiğini, sanığın “Ben seni çağırmadım. Git.” dediğini, dışarı çıktığını, sanığın kapıyı kapattığını, tanık Tülin Erbaş’ın; sınıftaki bazı arkadaşlarının sanığın tacizine maruz kaldığını, bu kişilerin Tuhana, Beyzanur, … , Melisa ve Ezine olduğunu, sanığın daha çok … ve Beyzanur’u çağırdığını, kapıyı kapattığını, kütüphanenin anahtarını bulamadığı zamanlarda sanığın kızdığını, tanık … ; kendisinin yaşamadığını, arkadaşlarının yaşadığını duyduğunu, tanık Elif Aygın; kendisinin yaşamadığını, arkadaşlarının yaşadığını, sanıktan şüphelendiğini, sanığın mağdurelere sarılırken onların göğüslerini ellediğini arkadaşlarından duyduğunu, tanık Fatmanur Alçin; sanığın Beyzanur ve … ’ya yönelik göğüs ve kalça tacizinde bulunduğunu duyduğunu, Tuhana, Melisa ve Ezine Nur’a da aynı şeyi yaptığını öğrendiğini, sanığın kütüphaneye çağırıp kapıyı kapattığının söylendiğini belirttikleri, 23.06.2016 tarihli kolluk görevlilerince düzenlenen kamera izleme tutanağında; “03.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; saat 10.32’de sanığın yönlendirmesi üzerine mağdure Beyzanur’un kütüphaneye girdiği, hemen ardından sanığın da kütüphaneye girdiği ve kapının kapandığı, yaklaşık bir dakika sonra önce Beyzanur’un, akabinde sanığın kütüphaneden çıktıkları, Sanığın saat 11.34’te mağdureler Beyzanur ve … ’yı el işaretiyle çağırdığı, mağdurelerin saat 11.34.55’te sanığın odasına girdikleri, saat 11.40.16’da Beyzanur’un, 11.43.37’de ise … ’nın sanığın odasından çıktıkları, 06.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; sanığın çağırması üzerine mağdure Beyzanur ve tanık Elif’in saat 08.52.46’da sanığın odasına girdikleri, saat 09.02.08’de çıktıkları, Sanığın saat 13.33’te nöbetçi öğrenci aracılığıyla mağdure … ’yı çağırdığı, … ’nın saat 13.36.08’de sanığın odasından çıkıp sınıfına gittiği, 07.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; saat 08.47.50’de sanığın mağdure … ’yı çağırdığı, … ’nın dışarı çıkıp sanığı bulamadığı, dönerken sanığın kütüphaneden çıkıp tekrar … ‘yı çağırdığı, kütüphaneye önce sanığın sonra … ’nın girdiği, kapıyı … ’nın kapattığı, saat 08.48.15’te kütüphaneden çıktıkları, Sanığın, odasının önünden geçen mağdure Beyzanur’u yürürken görüp çağırdığı, Beyzanur’un geri döndüğü, birlikte kütüphaneye gittikleri, kapıyı Beyzanur’un kapattığı, 11.12.18’de kütüphaneden çıktıkları, 08.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; sanığın mağdure … ’yı kütüphaneye çağırdığı, … ’nın saat 11.39.32’de kütüphaneye girip kapıyı kapattığı, saat 11.40.35’te … ’nın dışarı çıktığı, Sanığın nöbetçi öğrenci aracılığıyla saat 12.51.10’da mağdure … ’yı çağırdığı, … ’nın sanığın odasına girdiği, saat 12.52.52’de … ’nın sanığın odasından çıkıp sınıfa gittiği, Sanığın saat 14.30.30’da okulun dış kapısından bahçede bulunan mağdure Beyzanur’a seslendiği ve kütüphaneye geçtiği, hemen ardından Beyzanur’un kütüphaneye girdiği, saat 14.31.09’da kütüphaneden önce Beyzanur’un sonra sanığın çıktıkları, 09.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; sanığın mağdureler Beyzanur ve … ile yaklaşık yarım saat süren not görüşmesi yaptıklarının diğer öğretmenlerden öğrenildiği, Sanığın saat 12.24.20’de mağdure Beyzanur’un sınıfına giderek onu çağırdığı, Beyzanur’un alt ve üst katta sanığı bulamayıp sınıfına döndüğü esnada sanığın Beyzanur’a müdür odasından seslendiği, Beyzanur’un o gün okulda bulunmayan müdürün odasına saat 12.25.45’te girdiği, odanın kapısının hemen kapandığı, saat 12.26.06’da kapının açıldığı ve Beyzanur’un odadan ayrıldığı, Sanığın saat 13.48.45’te mağdure … ’yı nöbetçi öğrenci aracılığıyla çağırdığı, … ’nın sanığın odasına girdiği, saat 13.52.45’te bir öğretmenin sanığın odasına girdiği, … ’nın odadan saat 13.53.45’te çıktığı, Saat 13.55’te mağdure … ’nın sanığın odasına girdiği, elinde bir kağıtla üst katta bulunan öğretmenler odasına geçtiği, sanığın müdür odasının kapısını açtığı, öğretmenler odasındaki … ’yla birlikte saat14.00.30’da müdür odasına girdikleri, kapının kapandığı, saat 14.02.24’te kapının açıldığı, … ’nın koşarak çıktığı ve dart odasına girdiği, 10.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; odasının önünde sanığın mağdure Beyzanur ile saat 09.48’de karşılaştığı, Beyzanur’u kütüphaneye yönlendirdiği, birlikte kütüphaneye girdikleri, kapının kapandığı, saat 09.48.40’ta Beyzanur’un kütüphaneden çıktığı, Sanığın dart odasına girerek mağdure … dışındaki iki kız öğrenciyi saat 11.28.10’da dışarı çıkardığı, kapıyı kapattığı, saat 11.28.36’da kapının açıldığı, sanığın dışarı çıktığı, 13.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; sanığın nöbetçi öğrenci aracılığıyla mağdure Beyzanur’u odasına çağırdığı, nöbetçi öğrencinin Beyzanur’la geldiği, saat 08.39.17’de nöbetçi öğrencinin çıktığı, saat 08.41’de sanık ve Beyzanur’un odadan çıkıp kütüphaneye girdikleri, kapının kapandığı, saat 08.42.16’da Beyzanur’un kütüphaneden çıkıp ağlamaklı bir ifadeyle sınıfına gittiği, Mağdure … ’nın kütüphaneye gittiği, sanığın … ’yı gördüğü, arka arkaya kütüphaneye girdikleri, sanığın kapıyı kapattığı, saat 08.46’da kütüphaneden çıktıkları, Saat 12.41’de mağdure … ’nın sınıftan çıktığı, alt kata inen merdivenlerin orada sanığın yukarı çıktığını gördüğü, bunun üzerine geri dönerek koşup sınıfına girdiği, 14.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; saat 11.35.40’ta sanığın koridor camından birilerini çağırdığı, üç kız öğrencinin geldiği, bir süre sonra öğrencilerin çıktığı, sanığın öğrencilerin ardından dışarı çıkıp inceleme dışı mağdure Nuray’ı çağırdığı, Nuray ve sanığın saat 11.39’da kütüphaneye girdikleri, saat 11.40.15’te kütüphaneden Nuray’ın çıktığı, arkasından da sanığın çıktığı, saat 11.43.50’de Nuray ve diğer iki kız öğrencinin tekrar gelerek sanığın odasına girdikleri, saat 11.50.50’de odadan çıktıkları, Şükran öğretmeni çağırıp tekrar sanığın odasına geçtikleri, Nuray’ın saat 11.58.00’da sınıfına gittiği, (tanık Şükranla yapılan görüşmede sanığın kendisinden Nuray’ın notunu artırmasını istediğini ancak kendisinin sanığa ‘Hocam ummadığım öğrencilerin notu yükseltiliyor.’ şeklinde tepki gösterdiğini belirttiği,) , Sanığın inceleme dışı mağdure Nuray’ı saat 12.04’te sınıfına giderek çağırdığı, odasına geçtikleri, saat 12.08′ de Nuray’ın, sanığın odasından çıktığı, doğrudan kütüphaneye gittiği, sanığın 25 saniye sonra kütüphaneye geçtiği, kapının kapandığı, saat 12.09’da Nuray’ın çıktığı ve tekrar sanığın odasına girdikleri, saat 12.34’te sanığın Nuray’ı nöbetçi öğrenciye çağırttığı, Nuray’ın sanığın odasına girdiği, saat 12.43’te çıkıp sınıfına gittiği, saat 13.15’te sanığın nöbetçi öğrenciye Nuray’ı çağırttığı, Nuray’ın sanığın odasına girdiği, saat 13.19’da çıktığı, ardından sanığın, odasından çıkıp heyecanlı bir tavırla sağına soluna baktığı, ardından üst kata çıkıp sırasıyla öğretmenler odasına ve müdür odasına baktığı, oradan çıkıp Nuray’ın bulunduğu sınıfa yöneldiği, Nuray’ı çağırdığı, sanığın kütüphaneye saat 13.21’de girdiği, Nuray’a gelmesi yönünde işaret yaptığı, saat 13.21.38’de Nuray’ın kütüphaneye yöneldiği, saat 13.22.06’da kütüphaneden koşarak çıkıp sınıfına gittiği, 15.06.2016 tarihli kamera görüntülerinde; saat 10.26’da odasının kapısından sanığın mağdure … ’yı çağırdığı, saat 10.37.55’te … ’nın sanığın odasından çıktığı, okulun bahçesinde bulunan ablasını çağırdığı, birlikte sanığın odasına girdikleri, önce ablasının sonra … ’nın sanığın odasından ayrıldıkları, Sanığın saat 13.58’de mağdure … ’nın sınıfının önüne gelip onu çağırdığı, saat 13.59’da odasına girdikleri, saat 13.59.30’da … ’nın bahçeye çıktığı, saat 14.00.45’te sanığın da bahçeye çıktığı, … ile göz göze geldikleri, sanığın işaretiyle … önde sanık arkada olacak şekilde okula girdikleri, sanığın önden kütüphaneye girdiği, … ’nın da kütüphaneye yöneldiği ancak iki erkek öğrencinin kütüphaneye girdiğini görünce koridorda ilerlediği, sanığın erkek öğrencileri kütüphaneden gönderdiği, … ’nın etrafı kontrol ettiği, kimsenin olmadığını görmesi üzerine saat 14.02’de hızlıca kütüphaneye girdiği, kapının kapandığı, saat 14.02.25’te … ’nın çıktığı ve duraksadığı, sanığın … ’ya ‘Çabuk git.’ anlamına gelebilecek bir el işareti yaptığı, İzlenen tüm kayıtlardan sanığın genelde kız öğrencilerle muhatap olduğu ve konuştuğu, odasına erkek öğrencilerin girmediği, genellikle kız öğrencilerin sanığın odasına girip bekledikleri, kütüphane, dart odası ve müdür odasına da sanığın hiç bir erkek öğrenciyle girmediği,” hususlarının belirtildiği, Tanık Havva Tahtacı tarafından sunulan 13.12.2016 tarihli dilekçede; karne dağıtımından bir gün önce 6. sınıf kız öğrencilerinin okul müdürünün yanına gidip bakkala gitmek için izin istediklerini ancak müdürün izin vermediğini, bu nedenle öğrencilerin sanığın yanına gittiklerini, sanığın öğrencilere “Ne yapayım kızım?” dediğini, çocukların bakkala gitmesine izin verip “Müdürle aramı açmayın. Çabuk gelin. Tarlaya gideceğim.” dediğini, çocukların geç gelmesi nedeniyle sanığın çocuklara bağırdığını, “N için geç geldiniz?” dediğini, çocukların “Hocam Ramazan ayındayız. Kimsenin görmemesi için satın aldıklarımızı bakkalın yanında yedik. O nedenle geç kaldık.” şeklinde cevap verdiklerini, ardından sanığın ayrıldığını, çocukların merdivenin yanında toplandıklarını, “Biz bu okuldan başka okula gideceğiz.” dediklerini duyduğunu ifade ettiği, Anlaşılmaktadır.
Mağdure … Savcılıkta; 6. sınıfın başından yani eylül ayından itibaren tarih ve sayısını hatırlamadığı ancak yirmiye yakın defa sanığın kendisini bir bahaneyle okulun kütüphanesine çağırdığını, orada göğüslerini iki eliyle elleyip sıktığını, bazen sarılıp göğüslerini tek eliyle ellediğini, sanığa bunları neden yaptığını sorduğunda sanığın “Seni sevdiğim için.” diyerek cevap verdiğini, en son yaklaşık beş gün önce sanığın kendisini odasına kameraları gösterme bahanesiyle çağırdığını, orada da göğüslerini ellediğini, ablası inceleme dışı mağdure Esra Nur’a yaşadıklarını anlattıktan sonra sanığın eylemlerinin azaldığını, eylemini gerçekleştirdiği sıralarda kütüphaneye birileri girdiğinde sanığın eylemini sonlandırıp yerleri süpürüyormuş gibi davrandığını, bazen onu öpmesini sanığın kendisinden istediğini, 20.06.2016 tarihinde adli görüşmeci tarafından mağdure … hakkında düzenlenen rapora göre; mağdureyle yapılan görüşmede; sanığın, dokunulmayacak yerlerine dokunduğunu, kıyafetlerinin üstünden iki eliyle göğsünü sıktığını, sarıldığında bazen tek göğsünü sıktığını, bu davranışların 6. sınıfın birinci döneminde başladığını, ilk başlarda sanığın her gün dokunduğunu ancak ablası Esra Nur’un uyarması üzerine bu dokunuşların azaldığını, toplamda yaklaşık 20 defa dokunduğunu, sanığa neden yaptığını sorduğunda sanığın “Seni sevdiğim için.” diyerek cevap verdiğini, sanığın, sadece göğüslerine dokunduğunu ve kendisinin yanağından öptürdüğünü, son dokunmasının 5 gün önce müdür odasına kameraları göstermek bahanesiyle girdikleri sırada gerçekleştiğini, orada sanığın yine göğüslerine dokunduğunu belirttiği, mağdurenin samimi bilgiler verdiğini, Mahkemede; 5. sınıfın birinci döneminden ikinci dönemine kadar sanığın kendisine “Benim akıllı kızım. Seni seviyorum.” dediğini, bundan rahatsızlık duymadığını, 6. sınıfın birinci döneminde ikiz kardeşlerin taciz olayını öğrendiğini ancak onların ağzından bu olayı duymadığını, ablasının arkadaşından öğrendiğini, daha sonra bir gün sanığın kendisini odasına çağırıp “Canım kızım.” dediğini, arkadan bir eliyle sarıldığını, diğer eliyle göğsünü sıkıp canını acıttığını, bu olayın 6-7 saniye sürdüğünü, okul çıkışı eve giderken ablasına olayı anlattığını, ertesi gün ablasının sanığı uyardığını öğrendiğini, bir süre sonra sanığın kendisini odasına çağırdığını ve “Neden ablana anlattın.?” dediğini, sanığa “Ablama güveniyordum. O yüzden ona anlattım.” şeklinde cevap verdiğini, sonra sanığın kapıyı kapatıp yine arkadan sarıldığını ve göğsünü sıktığını, sanığa “İstemiyorum. Bırak.” diyerek odadan çıktığını, birkaç gün sonra nöbetçi öğrenci olduğunu, süt ve üzüm dağıtımı için kütüphaneye gittiğini, sanığın peşinden geldiğini sonradan fark ettiğini, sanığın kapıyı kapatıp “Benim canım kızım. Ben seni çok seviyorum.” dediğini ve yine önden sarılarak göğsünü ellediğini, sanığa “İstemiyorum hocam. Neden böyle yapıyorsunuz?” diye sorması üzerine sanığın “Çünkü bu okulda en çok seni seviyorum.” şeklinde cevap verdiğini, daha sonra da 15-20 kez daha kendisini odasına ya da kütüphaneye çağırıp göğsünü ellediğini, müdür olmadığı zamanlarda müdürün odasına çağırdığını, bu eylemleri 6. sınıf boyunca yaptığını, sanık müdafisi tarafından sorulması üzerine; sanığın sadece göğüslerine dokunduğunu, başka bir şey yapmadığını, ikiz kardeşlerin taciz olayını arkadaşlarına anlattığında, arkadaşlarının inanmadığını, “Tevfik hoca iyidir. Böyle bir şey yapmaz.” dediklerini ancak Beyzanur olayı anlattığında ise herkesin gözyaşı dökmeye başladığını, Mağdure … Savcılıkta; 6. sınıfın ikinci döneminden itibaren ve en son 13.06.2016 tarihine kadar sanığın, kendi odasında, kütüphanede ve müdür odasında tahminen 10-15 kez göğüslerini elleyip okşadığını, 13.06.2016 tarihinde sanığın kendisini iki kez kütüphaneye çağırttığını, yapacaklarını bildiği için gitmediğini ancak en son sanığın gelerek kendisini kütüphaneye çağırdığını ve burada göğüslerini elleyip okşadığını, sorulması üzerine; sanığın ayrıca ellerini sımsıkı tuttuğunu, kendisine sarılmasını istediğini, sarıldığı zamanlarda sanığın cinsel bölgesini kendi cinsel bölgesine değdirmeye çalıştığını ancak kendisinin kaçtığını, sanığın hiç bir zaman cinsel organını kendi cinsel organına değdiremediğini, bir kez sanığın, yanağından öptüğünü ve kendisinden de onu öpmesini istediğini, karşı çıktığında sanığın “Seni bırakmam.” diyerek tehdit etmesi nedeniyle sanığı öpmek zorunda kaldığını, eylemler nedeniyle sanığı uyardığında sanığın, kendisini sevdiğini söylediğini, sanığa “Böyle bir sevgi olmaz.” dediğinde ise sanığın “Olur mu kızım. Ben seni seviyorum. Aramızda kalsın.” şeklinde cevap verdiğini, bir defasında da sanığın, kalça bölgesine dokunmaya çalıştığını ancak ellerini tutup ona engel olduğunu, bu olayları ilk kez mağdure … ’ya anlattığını, 21.06.2016 tarihinde adli görüşmeci tarafından mağdure … hakkında düzenlenen rapora göre; mağdureyle yapılan görüşmede; sanığın, müdürün odasında, kendi odasında ya da kütüphanede kıyafetlerinin üzerinden göğüslerini sıktığını, elini sıkı sıkı tuttuğunu, sarılmasını istediğini, başka türlü bırakmadığı için mecbur kalarak sanığa sarıldığını, sarıldığında sanığın, kalçasına dokunmak istediğini ancak buna izin vermediğini, sanığın, yanağından öptüğünü, ayrıca sanığın kendi yanağını da öptürdüğünü, bu davranışların 6. sınıfın ikinci döneminde başladığını, toplamda 10-15 kez sanığın bu şekilde kendisine dokunmuş olabileceğini, en son sanığın 13.06.2016 tarihinde kendisini çağırttığını ancak gitmediğini, bunun üzerine sanığın gelerek kendisini çağırdığını, göğüslerine dokunduğunu, son dokunmasının bu şekilde gerçekleştiğini, daha önce sanığı uyardığını, sanığın ise kendisini sevdiğini söylediğini, “Böyle sevme mi olur?” diye sorduğunda, sanığın “Yok kızım ben seni seviyorum.” diyerek cevap verdiğini, sanığın en çok kendisini ve mağdure … ’yı çağırdığını, sanığın eylemlerini mağdureler … , Melisa ile inceleme dışı mağdureler Esra Nur, Tuhana ve soruşturma aşamasında mağdure sıfatıyla beyanı alınan Ezine Nur’a da yaptığını bildiğini belirttiği, mağdurenin samimi beyanlarda bulunduğunu, Mahkemede; en iyi arkadaşlarının tanık Elif, inceleme dışı mağdure Tuhana ve soruşturma aşamasında mağdure sıfatıyla beyanı alınan Ezine Nur olduğunu, okulun ikinci döneminde sanığın kendisini kütüphaneye çağırdığını, yüzleri birbirine dönük olduğu sırada sanığın sımsıkı bir şekilde kendisine sarıldığını, sarılmadan önce “Gel kızım. Haydi sarılalım.” dediğini, sanığı iterek oradan çıktığını, okulun son haftası pazartesi günü sanığın kendisini kütüphaneye birisini göndererek çağırdığını, sanığın müdür yardımcısı olması nedeniyle gitmek zorunda hissettiğini, yüzleri birbirine dönük olduğu sırada sanığın kendisine sarılıp göğsünü ellediğini, bu durumun yaklaşık 7-8 saniye sürdüğünü, bunu yaparken sanığın “Canım kızım.” gibi sözler söylediğini, bu durumu eve gidip annesine anlattığını, salı ve çarşamba günleri annesinin kendisini okula göndermediğini, kısmi çelişki nedeniyle sorulması üzerine; mahkemedeki ifadesinde söylediği şekilde sanığın, 10-15 kez göğüslerini ellemediğini, kendisine 10-15 kez sarıldığını, sanığın kendisine çok sık sarıldığını, kendisini odasına çağırdığını, “Haydi gel kızım. Sarılalım.” dedikten sonra yüz yüze gelecek şekilde kendisine sıkıca sarıldığını, bu sarılmaların yaklaşık 10 saniye sürdüğünü, o esnada herhangi bir yerini sanığın ellemediğini, kendisinin bunda bir tuhaflık olduğunu düşünmediğini ancak göğüslerini ellemesi üzerine en son bu sarılmaların art niyetli olduğunu düşündüğünü, önceki ifadesinde göğüslerini ellediğini, okşadığını söylemediğini, bir defasında kendisine sarıldığında sanığın, kendisini yukarı doğru ittirmeye çalıştığını ancak sanığı iteklediğini, bir defasında ise yanağından sanığın öptüğünü, sanığı hiç uyarmadığını, sadece ittirdiğini, sanığın kendisine “Seni seviyorum.” deyip demediğini hatırlamadığını, önceki ifadesinde sanığın, poposuna dokunmaya çalıştığını söylemediğini, böyle bir şeyin olmadığını, Mağdure … Savcılıkta; yaklaşık 3-4 hafta önce sanığın kendisini odasına çağırdığını, orada karneleri düzenlediğini, o sırada sanığın gelerek kendisine kollarıyla sımsıkı sarıldığını, babasının dahi kendisine o şekilde sarılmaması nedeniyle bu durumdan rahatsız olduğunu, sarılma esnasında özel bölgelere dokunma, okşama veya cinsel içerikli bir söz söyleme gibi bir eylemin yaşanmadığını, ara sıra sanığın kendisine ve arkadaşlarına anlam veremediği bir şekilde baktığını, bir kez mağdure … ile birlikteyken sanığın … ’ya kendisine sarıldığı gibi sarıldığını, 21.06.2016 tarihinde adli görüşmeci tarafından mağdure … hakkında düzenlenen rapora göre; mağdureyle yapılan görüşmede; 3-4 hafta önce Çarşamba günü sanığın kendisini odasına çağırdığını, mağdure … ’yla birlikte sanığın yanına gittiklerini, sanığın kendisine verdiği işi yaptığı sırada sanığın gelerek kendisine sımsıkı sarıldığını, sanıktan kaçmasının mümkün olmadığını, babasının dahi kendisine bu şekilde sarılmadığını, sanığın sarılmasının bir dakika kadar sürdüğünü, sanığın, vücudunda başka özel bir yere dokunmadığını, sanığın dokunmak istediğini ancak ona izin vermediğini, sarılmanın yüz yüze olduğunu, sanığın, sırtına dokunduğunu, başka bir gün sanığın … ’ya sarıldığını gördüğünü, bir başka gün sanığın kendilerini yanına çağırıp yaklaşık 3-4 dakika tüm vücutlarına tuhaf bir şekilde baktığını, ne olduğunu sorduklarında ise sanığın ” Bir şey yok.” dediğini belirttiği, mağdurenin samimi bilgiler verdiğini, Mahkemede; en iyi arkadaşının mağdure … olduğunu, mağdure Beyzanur ve inceleme dışı mağdure Tuhana ile de arkadaş olduklarını, bir defa sanığın kendisini ve … ’yı çağırdığını, karnelerin nasıl çıkartılacağı konusunda yardım istediğini, sanığa nasıl yapılacağını gösterdiğini, o esnada sanığın kolunu kendisinin omzuna attığını, başka bir yerine dokunmadığını, bu durumun 2-3 saniye sürdüğünü, sanığın Beyzanur ve … ’yı karnelerin verilmesine bir hafta kala sürekli odasına çağırdığını, Beyzanur ve … ’nın sanığın yanına gidip geldikten sonra yüzlerinin hep asık olduğunu ancak normalde güler yüzlü insanlar olduklarını, kısmi çelişki nedeniyle sorulması üzerine; önceki ifadesinde sanığın sımsıkı sarıldığını söylemediğini, sanığın sadece kolunu, omzuna attığını söylediğini, Katılan Cemalettin Diler aşamalarda, katılan … ise Mahkemede; mağdure … ve inceleme dışı mağdure Esra Nur’un anne-babası olduklarını, sanıktan şikâyetçi olduklarını, Katılan … aşamalarda; mağdure Beyza Nur’un babası olduğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu, Katılan … aşamalarda; kızı mağdure Beyzanur’un 13.06.2016 tarihinde kendisine, sanığın kendilerini tek tek kütüphaneye çağırıp ellemek, öpmek gibi sapıkça hareketler yapması nedeniyle okula gitmek istemediğini söylediğini, 16.06.2016 tarihinde Beyzanur’un eve geldiğini ve aynı duruma maruz k alan arkadaşlarıyla şikâyetçi olduklarını anlattığını, Katılan … aşamalarda, katılan … ise Mahkemede; sanıktan şikâyetçi olduklarını, İnceleme dışı mağdure … Savcılıkta; 2015-2016 eğitim yılının birinci döneminin sonlarına doğru bir zamanda kardeşi olan mağdure … ’nın kendisine, sanığın, göğüslerini elleyip sıktığını söylemesi üzerine sanığın yanına gidip ona kardeşinin söylediklerini aktardığını, böyle bir durumun yaşanmış olması hâlinde onu anne ve babasına şikâyet edeceğini söylediğini, sanığın ise olayı inkar ettiğini, sanıkla görüşmesinden sonraki bir tarihte kütüphaneye kitapları düzenlemek amacıyla gittiğini, kütüphaneden çıkmak üzereyken göğüslerini sanığın ellediğini, ona “Ellemeyin.” dediğini, sanığın “Tamam.” şeklinde cevap verdiğini, kendisinin başarılı bir öğrenci olduğunu, sanığın ara sıra cinsel amaçlı olmadığını düşündüğü şekilde omzuna dokunduğunu, 21.06.2016 tarihinde adli görüşmeci tarafından inceleme dışı mağdure … hakkında düzenlenen rapora göre; mağdureyle yapılan görüşmede; birinci dönemin sonlarına yakın bir zamanda sanığın kendisini kütüphanedeki kitapları düzeltmesi için gönderdiğini, düzelttikten sonra sanığa “Hocam ben gidiyorum.” dediğini, sanığın “Bekle.” dedikten sonra yanına gelerek kıyafetlerinin üstünden göğüslerini sıktığını, sanığa “Hocam bana ellemeyin.” şeklinde tepki gösterdiğini, sanığın “Tamam.” dediğini, bundan önceki bir tarihte ise kız kardeşi mağdure … ’nın “Abla Tevfik hoca göğüslerimi sıktı.” dediğini, bunun üzerine sanığın yanına gidip “Hocam Şura’ya dokunmuşsunuz. Eğer doğruysa anneme ve babama söyleyeceğim.” dediğini, sanığın “Yok kızım öyle bir şey. Yanlış anlamıştır.” diyerek cevap verdiğini, … ’nın yanlış anlamış olabileceğini düşündüğü için bu durumdan kimseye bahsetmediğini ancak sanığın bir süre sonra aynı davranışı kendisine de yapması nedeniyle … ’nın söylediklerinin doğru olduğunu düşündüğünü, olay çıkmasını istemediği için … dışında kimseyle bu durumu paylaşmadığını belirttiği, mağdurenin samimi beyanlarda bulunduğunu, Mahkemede; 7 ya da 8. sınıftayken kendilerinden büyük ablaların sanıktan uzak durmalarını söylediğini, … ’nın sanığın kendisine sarılıp göğüslerini ellediğini anlatması üzerine sanıkla konuşup onu uyardığını, daha sonraki bir zamanda ve 8. sınıfın ilk döneminde sanığın kendisini çağırttığını ve kitapları düzenlemesini istediğini, arkasından gelerek göğsünü okşadığını, sanığa “Hocam ne yapıyorsun? Çıkmak istiyorum.” dediğini, sanığın kapıyı açtığını ve kendisinin oradan çıktığını, ikinci dönemde ise sanığın kendisini kütüphaneye çağırdığını, kütüphanede yanında duran sanığın yine göğsünü okşadığını, çelişki nedeniyle sorulması üzerine; önceki ifadesinin alınması sırasında sanığın ikinci kez yaptıklarını da söylediğini, zapta neden geçirilmediğini bilmediğini, İnceleme dışı mağdure … Savcılıkta; sanığın bir kez kütüphanede kendisine “Akıllı kızım.” diyerek yaklaştığını, arkasından sıkıca sarıldığını, ardından bir eliyle sarılmaya devam edip diğer eliyle göğsüne dokunduğunu, bu olayın ne kadar sürdüğünü hatırlamadığını, zilin ç alması üzerine sanığın kendisini bıraktığını, sanığın ikiz kardeşler olan Emine Nur veya F atma Nur’dan birisine de odasında sıkıca sarıldığını bir kez gördüğünü, sanığın en fazla mağdureler Beyzanur ve … ’yı yanına çağırdığını, 21.06.2016 tarihinde adli görüşmeci tarafından inceleme dışı mağdure … hakkında düzenlenen rapora göre; mağdureyle yapılan görüşmede; bir gün kütüphanede kitap bakarken arkasından sanığın geldiğini, arkasından sımsıkı sarılıp “Aferin sana akıllı kızım.” dediğini, sonra bir eliyle sarılırken diğer eliyle kıyafetleri üzerinden göğsünü sıktığını, elinin çarpmış olamayacağını, sanığa kendisini bırakması için bağırdığını, eylemin ne kadar sürdüğünü hatırlamadığını, başka bir gün mağdure Beyzanur ile birlikteyken sanığın kendilerini kütüphaneye çağırıp sırayla sarıldığını, sonra kendilerini kolunun altına alıp duvara döndüğünü ve “Hadi fotoğraf çektireceğiz.” dediğini ancak fotoğraf makinesinin olmadığını, sanığın bu davranışı nedeniyle şaşırdıklarını, sanığın genelde yanına kız öğrencileri çağırdığını belirttiği, mağdurenin samimi bilgiler verdiğini, Mahkemede; okuldaki en iyi arkadaşlarının mağdureler Beyzanur, … , Melisa, tanıklar Fatma, Elif ile Selenay olduğunu, Beyzanur, … ve Melisa ile aynı sınıfta okuduklarını, olaylardan sonra Beyzanur ve … ’nın okuldan ayrıldıklarını, bir kez kütüphanede sanığın “Aferin çalışkan kızım.” diyerek saçını okşadığını, sonra bir eliyle boynuna sarılıp diğer eliyle göğsünü sıktığını, sıkmayı sadece bir anlık yaptığını, yarım saniye b ile sürmediğini, ardından zilin çaldığını, çelişki nedeniyle sorulması üzerine; sanığın kendisine önden sarıldığını, İnceleme dışı mağdure … Savcılıkta; okulun kapanmasından 3 gün önce sanığın kendisine “Canımın içi.” şeklinde hitap ettiğini, elbisesinin içerisinden göğüslerini sıktığını, sonra “Notların düşük. Yükseltmemiz lazım.” diyerek elini tuttuğunu, “Elimi okşa.” şeklinde konuştuğunu, yine elini sokup teni üzerinden göğüslerini sıktığını, kendisinin dışarı kaçtığını, daha sonra sanığın kendisini kütüphaneye çağırtıp belini kaşıttığını, yanağından öptürdüğünü, tekrar elbisesinin içerisinden göğüslerini sıktığını, ” Cinsel organıma dokun.” dediğini, “Bunu akıt.” diyerek cinsel organını işaret ettiğini, kendisinin bahçeye kaçtığını, ardından sanığın kendisine süt gönderdiğini, daha sonra yanına gelip “İçine sokayım mı? Kimseye söylemeyeceğine söz ver.” dediğini, kendisinin başını salladığını, sonra sanığın kendisini tekrar kütüphaneye çağırdığını, pantolonunun üzerinden penisini tutturup okşattırdığını, “Bunu biraz akıt.” dediğini, yanaklarından öptürdüğünü, elbisesinin içerisinden tekrar göğüslerini elleyip sıktığını, “Perşembe günü daha iyi akıtırsın.” dedikten sonra kendisini gönderdiğini, perşembe günü okula gitmediğini, Mahkemede; sorulması üzerine; sanığın odasında karneleri mühürlediği esnada sanığın ön taraftan elini uzatıp göğsünü 2-3 saniye ellediğini, canının acıdığını ancak bağırmadığını, mühürleme işi bitince sınıfa gittiğini, ardından sanığın kendisini çağırttığını, öğretmenine bu durumu söyleyememesi nedeniyle gitmek zorunda kaldığını, sanığın gelerek göğsünü tekrar sıktığını, bu olayın yaklaşık 4-5 saniye sürdüğünü, sonra sanığın sırtını kendisine kaşıttığını, ardından odadan çıktığını, bir süre sonra sanığın yine kendisini kütüphaneye çağırdığını, utanması nedeniyle kimseye söyleyemediğini, sanığın yine belini kaşıttığını, yanağından öptürdüğünü, göğsünü ilk olarak kıyafetleri üzerinden ikincisinde ise kıyafetlerinin içinden ellediğini, çelişki nedeniyle sorulması üzerine; kütüphanede sanığın, elini tutup cinsel bölgesine kıyafetleri üzerinden dokundurttuğunu, bu durumun 5-6 saniye kadar sürdüğünü, sanığın perşembe günü yine yapacağını söylediğini, bu yüzden çarşamba ve perşembe günleri okula gitmediğini, sorulması üzerine; salı günü iki kez fotokopi çektiği esnada sanığın, eline dokunarak “Canımın içi.” dediğini, Mahkemece yapılan gözlemde; mağdurenin kollarını önünde bağlamış olarak beyanını verdiği ve beyan verirken ağladığı, Soruşturma aşamasında mağdure sıfatıyla beyanı alınan Ezine Nur Kocabaş Savcılıkta; sanığın bir gün yanına gelip elini omzuna attığını “Sen böyle çalışmaya devam et. Büyük okullar okuyacaksın.” dediğini, özel bölgelerine dokunma ya da okşama gibi bir davranışının olmadığını, bir gün sanığın mağdure … ’yı yanına çağırdığını, kendisinin de onunla birlikte sanığın odasına gittiğini, sanığın “Ben sadece Şura’yı çağırdım. Sen git.” dediğini, odadan çıkınca kapının kapatıldığını, 21.06.2016 tarihinde adli görüşmeci tarafından soruşturma aşamasında mağdure sıfatıyla beyanı alınan Ezine Nur Kocabaş hakkında hazırlanan rapora göre; mağdureyle yapılan görüşmede; 6. sınıfın ikinci döneminde kütüphanedeyken sanığın geldiğini, “Sen derslerine iyi çalış. Büyüdüğünde iyi şeyler olabilirsin.” dedikten sonra kendisini kolunun altına aldığını ancak özel bölgelerine dokunmadığını, başka bir gün arkadaşı mağdure … ile birlikte gezerken sanığın … ’yı odasına çağırdığını, … ile birlikte sanığın odasına girdiğini ancak sanığın kendisini çıkartıp kapıyı kapattığını, odada ne yaşandığını görmediğini, daha sonra … ’ya da sormadığını belirttiği, mağdurenin yaşadığı olaya dair samimi bilgiler verdiğini, Soruşturma aşamasında mağdure sıfatıyla beyanları alınan Emine Nur Uzunay ve F atma Nur Uzunay Kollukta; sanığın kendilerine yönelik bir eyleminin olmadığını, sanığın kendilerine sarıldığını gördüğünü söyleyen kişilerin yanlış görmüş olabileceklerini, Tanık … Kollukta; öğrencilerin yanına dersle ilgili bir husus sormak için gittiğini, mağdureler Beyzanur, … , inceleme dışı mağdure Tuhana ile birlikte tanıklar Elif, F atma Nur ve Tülin’in bir konu konuşmak istediklerini söyleyerek kapıyı kapattıklarını, Beyzanur’un, sanığın, kendisini rahatsız ettiğini, kütüphaneye ve kapalı odalara yalnız kalacakları şekilde çağırıp sarılır gibi yaparak göğsünü elbisesinin dışından sıktığını anlattığını, Tuhana ve … ’nın da sanığın kendilerine aynı şeyi yaptığını söylediklerini, bunları anlatırken öğrencilerin her birinin ağladığını, utangaç ve üzgün bir hâlde olduklarını, sanığın yaptığı hareketleri kendisine uygulamasını öğrencilerinden istediğinde hareketlerin yanlış anlaşılmayı aşan ve tacize varan eylemler olduğunu görüp durumu aynı okulda öğretmenlik yapan tanık Serkan’la birlikte yönetime bildirdiklerini, öğrencilerin derslerinde başarılı olduklarını, onların bir yalanını ya da terbiyesizliğini görmediğini, sanığın da yanlış bir hareketine şahit olmadığını, Mahkemede önceki beyanına ek olarak; sanıkla ilgili herhangi bir dedikodu dahi duymadığını, sanığın çocuklarla çok samimi olmayan bir insan olduğunu, sanığın odasına çocukların girip çıktığını, kapısının her zaman açık olduğunu, çocukların yanlış anlayabileceğini düşündüğü için sanığın gerçekleştirdiğini iddia ettikleri eylemleri kendi üzerinde göstermelerini istediğini, ancak çocukların gösterdikleri şeyin yanlışlıkla olamayacağını düşünerek olayı okul müdürüne söylediğini, sanık müdafisi tarafından sorulması üzerine; çocukların gayet saygılı, terbiyeli, dersleri kötü olmayan ve çalışkan çocuklar olduğunu, hiç bir zaman y alan söylediklerini görmediğini, Tanık … aşamalarda; mağdureler tarafından ilk önce kendisine bir not kağıdı verildiğini, not kağıdında yazılı olan hususlara inanamadığını, o tarihlerde televizyon kanallarında Karaman’da benzer bir olay yaşandığından bahsedildiğini, çocukların bu haberden etkilenebileceklerini düşündüğünü, şok olduğunu, kağıdı yırtıp attığını, çocuklara bunun çok ağır bir itham olduğunu ve öğretmenlerinin dedeleri yaşında olduğunu söylediğini, mağdure Beyzanur’un “Öğretmenim Tevfik hoca benim akrabam. Ben akrabama iftira atmam. Söylediklerim doğru. Başkaları da var.” dediğini, bir kadın öğretmenin onları dinlemesinin uygun olacağını düşündüğünü, mağdurelerin de kadın öğretmenle konuşmak isteyerek tanık Şükran’a durumu anlattıklarını, okul müdürüyle birlikte tutanak düzenlediklerini, Tanık Havanur Polat Kollukta; mağdurelerin derslerine girmediği için onları çok fazla tanımadığını, sanığın herhangi bir yanlış hareketini görmediğini, Tanık … Kollukta; 7. sınıf öğrencisi olduğunu, 17.06.2016 tarihinde mağdureler Beyzanur ve … ’nın ağladıklarını gördüğünü, bunun üzerine olayı öğrendiğini, Mahkemede ek olarak; sanıkla ilgili hiç kötü bir şey duymadığını, yaşanmış olduğu takdirde duyacağını düşündüğünü, sanığın odasına yalnız gittiği zamanların da olduğunu ancak hiç bir zaman olumsuz bir durumla karşılaşmadığını, arkadaşlarının kendisini kıskandığını veya çekemediğini hissetmediğini, zira arkadaşlarının öyle kişiliklere sahip insanlar olmadıklarını, Tanık Elif Aydın Kollukta; olayı görmediğini, mağdureler Beyzanur, … ve inceleme dışı mağdure Esra Nur’dan sanığın, kendilerine sarılıp göğüslerini ellediğini duyduğunu, Tanık … Kollukta; 16.06.2016 tarihinde mağdureler Beyzanur ve … ’nın, sanığın kendilerini kütüphaneye ve müdür odasına çağırıp kapıyı kapattığını, göğüs ve kalçalarını ellediğini anlattıklarını, inceleme dışı mağdure Tuhana’nın da sanığın kendisine aynı şeyleri yaptığını belirttiğini, mağdure Melisa’nın o gün okulda olmadığını, 17.06.2016 tarihinde okula geldiğinde sanığın kendisinin de göğüs ve kalçasını ellediğini ve birkaç kez … ile birlikte sanığın odasına gittiklerinde sanığın kendisini çıkarıp … ’yla odada yalnız kaldığını söylediğini, sanığın Beyzanur ve … ’yı genelde kütüphanede kendisine yardım etmeleri için çağırdığını, Mahkemede; mağdurelerle aynı sınıfta olduğunu, sanığın öğrencileri yanına çağırıp onlara sarıldığı ve bir yerlerine dokunduğu şeklinde bazı şeyler anlatanların olduğunu ancak kimin anlattığını hatırlamadığını, kendisinin böyle bir şey görmediğini, sanığın kendisine karşı bir eyleminin olmadığını, arkadaşlarının y alan söylediklerine şahit olmadığını ve arkadaşlarının iyi insanlar olduklarını, Tanık … Kollukta; 16.06.2016 tarihinde mağdureler Beyzanur ve … ’nın okulda konuşurlarken sanığın ilk başlarda kendilerine bir dede gibi sarıldığını ancak daha sonra abartıp göğüslerini de ellediğini anlattıklarını, inceleme dışı mağdure Esra Nur’un da sanığın aynı şeyleri kendisine de yapmaya kalkıştığından bahsettiğini, inceleme dışı mağdure Tuhana’nın da sanığın kendisine benzer şeyler yaptığını söylediğini, ertesi gün okula gelen mağdure Melisa’nın da sanığın kendisine aynı eylemleri yaptığını, … ’yla birlikte kendisini de çağırdığını, bazen kendisini bazen de … ’yı odadan çıkardığını, odada yalnız kaldıkları zamanlarda sanığın, göğüslerini ellediğini anlattığını, Mahkemede; arkadaşları mağdureler … , Melisa, Beyzanur ve inceleme dışı mağdure Tuhana’nın okulun son haftası perşembe günü sanığın kendilerini kütüphaneye çağırıp sarıldığı gibi şeyler anlattıklarını ancak kimin ne anlattığını hatırlamadığını, sanık hakkında pek bir bilgisinin olmadığını, sınıftan birileri çağrıldığında ismen çağrılıp çağrılmadıklarını hatırlamadığını, arkadaşlarını sevdiğini, y alan söylediklerine şahit olmadığını, sanık müdafisi tarafından sorulması üzerine; arkadaşlarının kendisine olayı anlattıkları sırada ağladıklarını, arkadaşlarının utanıp utanmadıklarını anlayamadığını, Tanık Havva Tahtacı Mahkemede; 2015 yılı öğretim yılında okulda çalıştığını, sanıkla aynı zamanda köy komşusu olduklarını, sanığın öğrencilere karşı tutumunda herhangi bir tuhaflık görmediğini, sanığın öğrencilere kütüphanede ya da dart odasında yaklaştığına şahit olmadığını, sanık müdafisi tarafından sorulması üzerine; karne alınmasına bir gün kala altıncı sınıf öğrencisi kızların merdivenin başında toplanıp konuştuklarını, kızların bir kısmının ağladığını, onlara “Ne oldu kızım?” diye sorması üzerine, kızların “Biz seneye bu okuldan gideceğiz.” diyerek cevap verdiklerini, sebebini sorduğunda söylemediklerini, sanıkla okulda yalnız kaldıkları zamanların olduğunu, sanığın kendisini eve bıraktığı zamanların da olduğunu, sanığın böyle bir davranışını görmediğini, Sanıkla aynı okulda öğretmen olarak görev yapan tanıklar … , … , … , … ve Özden Geçmez Kollukta; olayı tanıklar … ve … ’dan öğrendikten sonra çocuklarla görüşme yaptıklarını, mağdure Beyzanur’un, sanıkla akraba olduğunu, sanığın kendisini kütüphaneye veya müdür odasına çağırıp sarıldığını, sanığı bir amca, dede gibi gördüğünü ancak daha sonra sanığın sarılmalarından rahatsız olduğunu, sanığın, göğüslerini ellediğini, son zamanlarda bu olayın çok sık yaşandığını ve rahatsızlık duyduğunu, olayı annesine anlattığını, annesinin kendisini 2 gün okula göndermediğini söylediğini, mağdure … ’nın, beşinci sınıftan itibaren sanığın bu davranışlarına maruz kaldığını, kendisini sık sık müdür odasına ve kütüphaneye çeşitli bahanelerle çağırdığını, olayı ablasına anlattıktan sonra sanığın eylemlerinin azaldığını ancak sonlanmadığını, sanığın, göğüslerini ellediğini, kendisine takdir belgesi vermeyi vaat ettiğini, notlarının yükseltilmesini sağlamak için sanığın diğer öğretmenlerle konuşması yönünde ricada bulunması ve sanığın ısrar etmesi nedenleriyle onun odasına gittiğini anlattığını, inceleme dışı mağdure Esra Nur’un, kardeşi … ’nın kendisine olayı anlatması üzerine sanıkla görüşüp davranışlarını sonlandırmadığı takdirde ailesine haber vereceğini söylediğini, 6. sınıftan itibaren sanığın kendisinin de göğüslerine dokunduğunu belirttiğini, kendilerinin sanığın yanlış bir hareketine tanık olmadıklarını, sanığın erkek öğrencilerle de arasının iyi olduğunu, Tanık … ek olarak Mahkemede; olay öncesinde herhangi bir dedikodu duymadığını, kendisinde şüphe uyandıracak bir olaya tanık olmadığını, okulda daha önce çalınan parasının iadesi konusunda kendisine inceleme dışı mağdure Tuhana’nın babası Erkut’un yeğeni olan Emrah’ isimli şahsın yardımcı olduğunu, parasının çalınması olayıyla sanığın başına gelen olay arasında bir bağlantı olmadığını düşündüğünü, paranın bulunması için Erkut’un bizzat yardımcı olduğunu, Tanık … ek olarak Mahkemede; olaydan önce herhangi bir dedikodu duymadığını, şüpheleneceği bir olay yaşanmadığını, sanığın iyi bir öğretmen olduğunu, kadınlara karşı herhangi bir art niyetli hareketini görmediğini, Tanık Özden Geçmez ek olarak Mahkemede; olaydan önce herhangi bir dedikodu duymadığını, şüpheleneceği bir olay yaşanmadığını, Tanık … ek olarak Mahkemede; 7 yıldır sanıkla aynı okulda çalıştığını, bu süreç içerisinde mağdurelerde herhangi bir farklılık ya da ders başarılarında düşüş fark etmediğini, olaydan önce okulda dedikodu duymadığını, sanığın öğrencilere karşı tuhaf bir hareketini görmediğini, sanığı, sevecen ve öğrencilerle iyi ilişki kuran bir öğretmen olarak bildiğini, sanığın başka kadınlara karşı herhangi bir art niyetli hareketini görmediğini, Tanık Orhan Tok Mahkemede; okul müdürü olarak sanıkla 1999-2006 yılları arasında çalıştığını, sanığın o tarihlerde sınıf öğretmeni olduğunu, sanığın öğrencilerine normalden daha farklı bir davranışını hiç görmediğini, fark etmiş olsa kesinlikle gerekeni yapacak olduğunu, ona sicil olarak iyi notlar verdiğini, Tanık Esin Keskin Mahkemede; sanıkla aynı okulda 13 yıl görev yapıp 2013 yılında emekli olduğunu, 13 senede sanığın böyle bir davranışına şahit olmadığını, Tanık Gökhan Bozdemir Mahkemede; üç buçuk yıldır sanıkla aynı okulda görev yaptığını, sanığın çocuklara karşı davranışlarında herhangi bir tuhaflık fark etmediğini, sanığın yardım etmeye çalışan bir öğretmen olması nedeniyle onu babacan biri olarak gördüğünü, Tanık Ezgi Aygül Mahkemede; 2007 yılında ortaokuldan mezun olduğunu, o dönemde sanıkla ilgili olumsuz hiç bir şey duymadığını, Tanık Özge Anarat Mahkemede; 8 yıl boyunca öğrenim gördüğü okulda sanığın müdür yardımcısı olduğunu, sanığın kız öğrencileri de erkek öğrencileri de yanına çağırdığını, kendisine sanığın hiç bir eyleminin olmadığını, onun yanına yalnız gitmediğini, sanıkla mağdureler arasında kötü bir olay geçtiğine şahit olmadığını, katılan vekili tarafından sorulması üzerine; sanığın düşük notlu öğrencilerin notunu yükseltmek için onlara yardım ettiğini duymadığını, katılan kurum vekili tarafından sorulması üzerine; kendi sınıfından öğrencileri sanığın nadiren çağırdığını, farklı farklı kişileri çağırdığını, sanığın odasına gittiklerinde kısa süre yani bir dakika civarında kaldıklarını, birkaç evrak doldurup iş bitince sınıfına geri döndüğünü, Tanık Melike Anarat Mahkemede; sanığın çalıştığı okulda dokuz yıl okuduğunu, sanığın hiç bir öğrenciye fiziksel yakınlığını görmediğini, kendi sınıfından kimseyi sanığın çağırmadığını, iki fotokopi makinasından birinin sanığın odasında diğerinin öğretmenler odasında bulunduğunu, öğretmenlerin izin vermemesi nedeniyle sanığın odasındaki makineyi kullandıklarını, fotokopi çekmek için gittiğinde sanıkla baş başa kaldıkları zamanların olduğunu, sanığın kendisine karşı hiç bir davranışının olmadığını, inceleme dışı mağdure Esra Nur’u tanıdığını, Esra Nur’un çok iyi bir kız olduğunu ve hiç bir zaman y alan söylediğine şahit olmadığını, inceleme dışı mağdure Tuhana’yı da yakından tanıdığını, onun da çok iyi bir kız olduğunu ve onun da y alan söylediğine hiç bir zaman şahit olmadığını, mağdurelerle sanık arasında olumsuz bir olay yaşandığını hiç bir zaman duymadığını, Tanık F atma Anarat Mahkemede; 1998 yılında ilkokula başladığını, sanığın kendisini 5 yıl okuttuğunu, sanığın herhangi bir rahatsız edici davranışını görmediğini, sanıkla 2003 yılından beri karşılaşmadığını, Tanık Nejla Baş Mahkemede; sanıkla 30 yıldır evli olduklarını, sanığın kesinlikle böyle bir şey yapmadığını kendisine anlattığını, ona inandığını, sanığın böyle bir şey yapmış olamayacağını, sanığın hiç bir çapkınlığına şahit olmadığını, sanığın suçsuz olduğunu düşündüğünü, Tanık Türkan Güller Mahkemede; sanıkla yirmi yıldır komşu olduklarını, sanığın hiç bir saygısızlığını, kötü davranışını görmediğini, sanığın mahallede sevilen, sayılan ve herkese yardımcı olan birisi olduğunu, Beyan etmişlerdir.
Sanık Kollukta; 1998 yılından itibaren mağdurelerin okuduğu okulda 10 yıl sınıf öğretmeni olarak çalıştığını, 8 yıldır müdür yardımcılığı görevini icra ettiğini, mağdurelerin hepsini tanıdığını, mağdurelerin, elinde büyüdüklerini, onlara baba sevgisiyle yaklaştığını, özel bölgelerine dokunmadığını, rahatsız etmediğini, devamsızlık kayıtları, notlar ve projelerle ilgili olarak öğrencilerle sürekli görüştüğünü, öğrencilerin devamlı olarak yanına gelip gittiklerini ve kendisini çok sevdiklerini, çocukları yanına çağırdığında kesinlikle kapıyı kapatmadığını, bir defasında koridordan geçen bir öğrenciye seslenip sınıf defterini getirmesini istediğini, bu öğrencinin mağdure … olduğunu gördüğünü, … girerken kapının kendiliğinden kapandığını, müdür odasının kapısı kapandığında kendiliğinden kilitlendiğini, o olay dışında çocukları çeşitli işler için odaya aldığında kapıyı kapatıp kilitlemediğini, inceleme dışı mağdure Esra Nur’un kendisine kardeşi … ile ilgili hiç bir şey söylemediğini, öğrencilerin kendisine iftira attıklarını ancak sebebini bilmediğini, öğrencilerle veya velileriyle hiç bir sıkıntı yaşamadığını, zaman zaman öğrencilere akıllı tahtaların bilgisayarlarıyla oynadıkları için kızdığını, okullarının bocce müsabakalarında Türkiye şampiyonu olduğunu, kendisinin de yarışmalara takımla birlikte gittiğini, öğrencilerin takıma giremedikleri için kendisine iftira atmış olabileceklerini, müdürün odasındaki internetin daha hızlı olması nedeniyle öğrencilerin notlarına bakmak için onları müdür odasına çağırmış olabileceğini, sorulması üzerine; bocce için öğrencileri beden öğretmeninin seçtiğini ancak kendisinin görüşünü aldığını, çocukların neden beden eğitimi öğretmeni için bu şekilde bir iftirada bulunmayıp kendisi hakkında iftirada bulunduğunun sorulması üzerine; bilmediğini, çağrılmaları üzerine öğrencilerin kalabalık bir hâlde yanına geldikleri zamanlarda bir öğrenciyi odada bırakıp diğerlerini odadan çıkartarak tek kız öğrenciyle baş başa kaldığı zamanların bulunup bulunmadığının sorulması üzerine; hiç bir zaman olmadığını, 03.06.2016-15.06.2016 tarihleri arasında okuldaki kamera kayıtlarında yapılan incelemede mağdurelerle kendisinin 1 kez dart odasında, 14 kez kütüphanede, 4 kez müdür odasında, 14 kez kendi odasında olmak üzere toplam 33 kez mağdurelerle yalnız kaldığının ve bulundukları odanın kapısını kapattığının tespit edildiğinin sorulması üzerine; tek başına kalsa dahi kız öğrencilere herhangi bir temasta bulunmadığını, kamera kayıtlarında yapılan incelemede herhangi bir erkek öğrencinin odaya alınıp kapının kapatıldığının tespit edilmediğinin hatırlatılması ve erkek öğrencilerin not veya proje için yanına gelip gelmediklerinin sorulması üzerine; erkeklerin de kapıyı kapatmış olabileceklerini, bu hususu hatırlamadığını, mağdurelerin aileleriyle görüşme yapıp yapmadığının sorulması üzerine; 16.06.2016 tarihinde inceleme dışı mağdure … ve mağdure … ’in anneleriyle görüştüğünü, … ’nın da orada bulunduğunu, … ’ya böyle bir olayın yaşanıp yaşanmadığını sorması üzerine … ’nın annesinin “Bu ne biçim laf. Sen onların babasısın.” dediğini, 06.06.2016 tarihinden beri 18 saat aç kalarak oruç tuttuğunu, orucunu bu şekilde zedelemesinin mümkün olmadığını, saçından tutup omzuna dokunduğu öğrencilerin olduğunu ancak bu eylemi baba şefkatiyle yaptığını, kötü bir niyetinin olmadığını, hiç bir öğrencinin özel bölgesine dokunmadığını, mağdure Beyzanur’un saçlarından bir defasında tutup “Yarısını keselim. Benim başıma yapıştıralım.” diyerek espri yaptığını, bu hareketlerin art niyetli olmadığını, … ve inceleme dışı mağdure Tuhana’nın teşekkür belgesi alacaklarını ancak notlarının takdir belgesi almaya çok yakın olduğunu, kendisinin yanına defalarca gelip notlarının yükseltilmesi için yardım istediklerini, onları ilgili öğretmenlere yönlendirdiğini ve takdir belgesi aldıklarını, bu konu nedeniyle öğrencilerin belki de on beşer kez yanına geldiklerini, suçlamaları kabul etmediğini, Savcılıkta; olayın okulun son günü ortaya çıkmış olmasının iddiaların bir komplo olduğunu gösterdiğini, öğrencilerden birisinin 8, diğerlerinin 6. sınıf öğrencileri olduğunu, birkaç ay önce öğrencileri akıllı tahtada film izlerken ve oyun oynarken görüp kızdığını, bu nedenle öğrencilerin kendisi hakkında böyle bir iddiada bulunmuş olabileceklerini, çocukları baba sevgisiyle sevdiğini, mahrem bölgelerine dokunmadığını, sorulması üzerine; kütüphanede süt, üzüm gibi öğrencilere dağıttıkları ürünlerin bulunduğunu, ayrıca öğrencileri yönlendirmek ve kitap seçtirmek için de onları çağırdığını, öğrencilerin dart odasında tehlikeli bir şekilde oynamaları nedeniyle de onları bireysel ya da toplu olarak uyardığını, genellikle aynı öğrencileri çağırması ve kütüphaneden çıkan öğrencilerin elinde kitap bulunmaması hususlarının sorulması üzerine; adı geçen öğrencilerin okuldaki başarılı öğrencilerden olduklarını, özel olarak onlarla ilgilendiği ve onları yönlendirdiği zamanların olduğunu, inceleme dışı mağdure Tuhana ve mağdure … ‘nın notlarının takdir belgesi almaya yakın olması nedeniyle onları öğretmenlerle görüşmesi için yönlendirdiğini, bu amaçla bu öğrencilerin en az on kez yanına girip çıktıklarını, ayrıca 10-15 gün kadar önce inceleme dışı mağdure Esra Nur’un elinde çok sayıda kitapla kütüphaneden çıktığını, görüntülerde bu hususun yer almamasının nedenini bilmediğini, Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; kütüphanede neden kız öğrencilerin görevlendirildiğinin sorulması üzerine; okulda yaklaşık olarak 4-5 erkek öğrenci bulunduğunu, ayrıca derslerinin de kötü olduğunu, Birinci celsede Mahkemede; 37 yıllık meslek hayatının başarılarla dolu olduğunu, 1 yıl önce okulda bir hırsızlık olayı yaşandığını, olaya adı karışanlardan birisinin inceleme dışı mağdure Tuhana’nın babası Erkut’un yeğeni olduğunu, bu kişinin yanındaki arkadaşıyla birlikte müdür odasından bir miktar para aldığını, çocuk parayı getirince olayı kapattıklarını, mağdure Melisa’nın 3 kardeşini de okuttuğunu, inceleme dışı mağdure Nuray’ın 2015 yılının birinci döneminde okul saatleri içerisinde Alaçam’a yürüyerek gittiğini, durumu Nuray’ın babasına haber verdiğini, Nuray’ı uyarıp kızdığını, Nuray’ın da bu nedenle kendisine karşı kızgın olduğunu, okulda bir grup öğrenciyi yarışmalara dahil ettiğini, mağdurelerin bu yüzden kendisine karşı tavır aldıklarını, kameranın mayıs ayında takıldığını, o dönemde okulda olmadığını, okula 30 Mayıs ile 15 Haziran tarihleri arasında geldiğini, o süre zarfında okula çoğu öğrencinin gelmediğini, gelen öğrencilerin çoğunun da kız olduğunu, son 10 günün okul idaresinin en yoğun dönemi olduğunu, o dönemde öğrencilerin sık sık odasına geldiklerini, müdür odasında ve kendi odasında olmak üzere iki bilgisayar bulunduğunu, öğrencilerin e-sistem üzerinden notlarına baktıklarını, Tuhana ve mağdure … ’nın notlarının takdir belgesine hak kazanmaya çok yakın olduklarını gördüğünü, o yüzden onları çağırıp öğretmenleriyle görüştüğünü, notlarını yükselttirerek takdir belgesi almalarını sağladığını, okulun son haftasının ilk günü öğretmenler odasından çıktığında 6/A sınıfından gürültü geldiğini duyduğunu, sınıfta Tuhana ile mağdureler … , Melisa, Beyzanur ve bunlardan başka bir kaç öğrencinin daha olduğunu, dört kız öğrencinin akıllı tahta ile uğraştıklarını görünce “Ne yapıyorsunuz ayıp değil mi?” diye yüksek sesle bağırdığını, söylediklerine bu öğrencilerin alındıklarını, kendisine isnat edilen suçun işlendiği zamanda oruçlu olduğunu, hiç bir öğrencisini taciz etmediğini, mağdurelerin, kendisinin çocukları gibi olduğunu, İkinci celsede Mahkemede; öğrencilerin makas, kağıt, toplu iğne ve fotokopi çekmek gibi ihtiyaçları nedeniyle kendisi çağırmadan da yanına sık sık geldiklerini, Bölge Adliye Mahkemesinde; 16.06.2016 tarihinde mağdurelere bakkala gitmeleri için izin verdiğini ancak köye gitmesi gerektiği için yarım saate kadar dönmelerini söylediğini, mağdurelerin geç gelmesi üzerine, onlara bağırdığını, bu nedenle mağdurelerin kendisine kızdıklarını, köye gittikten sonra bu mağdurelerin, hakkında öğretmenlerine şikâyette bulunduklarını, durumu öğrendiğinde hemen mağdurelerin evlerine giderek durumu görüşmek istediğini, suçlu olması hâlinde evlerine gitmeyeceğini, Savunmuştur.
Sarkıntılık suçu 765 sayılı TCK’nın 1926 tarihli ilk hâlinde yer almamaktaydı. Bu nedenle sarkıntılık eylemi ya hiç cezalandırılmamakta ya da alenen hayasızca hareket olarak değerlendirilerek cezalandırılmaktaydı (M. Emin Artuk-M. Emin Alşahin, Sarkıntılık Fiili, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016, Cilt 65, Sayı 4, s. 3243.). Ancak “Adabı Umumiye ve Nizamı A ile Aleyhinde Cürümler” başlıklı sekizinci babın, ”Cebren Irza Geçen, Küçükleri Baştan Çıkaran ve İffete Taarruz Edenler”e ilişkin birinci fasılda bulunup “Kız ve erkek genç kimselere söz atanlar üç aydan altı aya kadar hapsolunur.” şeklinde düzenlenen 421. madde, 08.06.1933 tarihli ve 2275 sayılı Kanun ile “Kadınlara ve genç erkeklere söz atanlar on beş günden üç aya kadar ve sarkıntılık edenler bir aydan altı aya kadar hapsolunur.” biçiminde değişikliğe uğrayarak 765 sayılı Ceza Kanunu’nda sarkıntılık suçu hüküm altına alınmıştır. 09.07.1953 tarihli ve 6123 sayılı Kanun ile anılan maddede ön görülen cezalar arttırılmış, Anayasa Mahkemesinin 20.03.2002 tarihli ve 39-35 sayılı kararı ile madde metninde bulunan “genç” sözcüğünün, Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Sarkıntılık suçu 765 sayılı TCK’da bu şekilde yerini almış ise de Kanun’da sarkıntılık eyleminin ne olduğu hususunda bir açıklama yapılmamış, içtihat ve öğreti görüşleriyle tanımı yapılıp uygulamaya yön verilmiştir. Bu bağlamda sarkıntılık suçu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun; 16.09.1963 tarihli ve 47-47 sayılı, 06.12.1979 tarihli ve 432-459 sayılı, 26.12.1988 tarihli ve 287-557 sayılı, 19.02.2002 tarihli ve 44-175 sayılı kararlarında; “belirli bir kimseye karşı işlenen ve o kişinin edep ve iffetine dokunan ani ve hareketler yönünden kesiklik gösteren edepsizce davranışlar”, 10.10.1988 tarihli ve 329-344 sayılı kararında “şehvet hissi ile başkalarını rahatsız edecek davranışların sürdürülmesi”, 03.02.1998 tarihli ve 344-10 sayılı kararında ise; “Belirli bir kimseye karşı şehvet amacıyla işlenen, edep ve iffete saldırı teşkil eden ani hareketler yönünden kesiklik gösteren edepsizce davranışlardır. Her biri söz atma niteliğinde olan eylemlerin, sırnaşıkca bir hal alması halinde eylemlerin tümü sarkıntılık suçunu oluşturmaktadır.” şeklinde açıklanmıştır.
Öğretide ise; ” Bir erkek tarafından, kadın, kız veya genç erkeğe karşı aleniyet şartı aranmaksızın, ırza geçme veya tasaddi suçlarının teşebbüs derecesini de teşkil etmeyen, mağdur üzerinde devamlılık arz etmeyen ve fakat vücutta temasın da şart olmadığı, söz, yazı veya diğer hareketlerle gerçekleştirilen temelinde cinsel dürtünün bulunduğu fiiller” ( Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 3. Bası, Beta Yayınevi, 1991, s. 382.), ” Bir şahsa karşı, onun rızası hilafına olarak şehvet maksadile, söz, fiil ve hareketle, edep ve iffete tecavüz teşkil edecek surette ve fakat ırza tecavüz ve tasaddi cürümlerine veya bunların teşebbüsüne varmıyacak şekilde yönelen tecavüzler” (Sulhi Dönmezer, Ceza Hukuku Hususi Kısım. Genel Adap ve A ile Düzenine Karşı Cürümler, 5. Bası, 1983, s.190.) olduğu görüşleriyle izah edilmiştir.
Sarkıntılık suçundan daha ağır nitelikteki ırza tasaddi suçu anılan Kanun’un 415. maddesinde ” Her kim 15 yaşını bitirmiyen bir küçüğün ırz ve namusuna tasaddiyi mutazammın bir fiil ve harekette bulunursa iki seneden dört seneye ve bu fiil ve hareket yukarki madddenin ikinci fıkrasında yazılı şartlar içinde olursa üç seneden beş seneye kadar hapsolunur.” 416. maddesinin ikinci fıkrasında ise ” Yine bu suretle ırz ve namusa tasaddiyi tazammun eden diğer bir fiil ve harekette bulunursa üç seneden beş seneye kadar hapsolunur.” şeklinde düzenlenmiş olup Yargıtay Ceza Genel Kurulunun; 13.05.1963 tarihli ve 30-29 sayılı kararında; “ırz ve namusa tasaddiyi meydana getiren hareketler cinsel birleşme kastını ve amacını gütmeyen ve mağdur üzerinde doğrudan doğruya işlenip nitelikleri bakımından şehvete ilişkin türlü davranışlardır.” 19.02.2002 tarihli ve 44-175 sayılı kararında “şehevi duyguların cinsel birleşme dışında tatminine yönelik, sarkıntılık boyutunu aşan ve devamlılık gösteren davranışlar” 24.05.2005 tarihli ve 34-54 sayılı kararında ” cinsel ilişki derecesine varmayan, mutlaka mağdurla bedeni teması gerektiren ve devamlılık gösteren şehevi hareketler” olarak tanımlanmıştır.
Bu suç öğretide de; “Tasaddide kast; şehevi ihtirasın, cinsi münasebet derecesine varmayan iptidaî şekillerde fiilen teskin ve tatmin kastıdır. Bianenaleyh, bu maksatla başlayan tasaddiler mesela maksadına meyil ve rıza uyandıracak telkinatta bulunmak, resimler göstermek, sözler söylemekten başlayarak şehvet tahrik edici yerlerini tutmak, tutturmak, açmak, açtırmak, öpmek, sıkmak, istimna yapmak veya yaptırmak ve nihayet badana yapmak gibi mütedariç ve müteselsil fiil ve hareketlerin bir kaçını ihtiva edebilir. Ve mâniaya uğramadıkça şehvetini teskine kadar devam eyler. Zaman bakımından sürekli ve hareketler yönünden zincirleme şehvet davranışları vardır. Suçlunun mağdur üzerinde şehvet hareketleri yapması ile suç tamam olur.” şeklinde açıklanmış, sarkıntılık suçundan farkı da “Sarkıntılıkta ise şehevi hareketlerin fiili şekli öpme, sıkma gibi mücerret ve müntaki gibi bir hareket olması lazımdır. Sarkıntılıkta zaman bakımından ani, eylemler yönünden kesik hareketler söz konusudur.” düşünceleriyle izah edilmiştir (Vural Savaş, Sadık Mollamahmutoğlu, Türk Ceza Kanununun Yorumu, Seçkin Yayınevi 1. Bası, 1995, 3. Cilt s. 3664).
5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girdiği ilk hâlinde “sarkıntılık” kavramına yer verilmemiş olup 6545 sayılı Kanun öncesi TCK’nın ” Cinsel saldırı” başlıklı 102. maddesi; “(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
… .” şeklinde düzenlenmiş iken 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 58. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu madde; “(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde k alması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
… ” biçiminde son hâlini almıştır.
Kanun’un “Çocukların cinsel istismarı” başlığını taşıyan 103. maddesinin uyuşmazlık konusuna ilişkin kısmı ; “(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden; a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, h ile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
… ” şeklinde iken, 6545 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile; “(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde k alması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden; a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, h ile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
… ” biçiminde değişikliğe uğramış, 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 13. maddesi ile de; “(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde k alması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden; a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, h ile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
… .” şeklinde yeniden düzenlenerek son hâlini almıştır.
TCK’nın 102. ve 103. maddelerinde değişiklik öngören 6545 sayılı Kanun’a ilişkin Hükûmet Tasarısının 42. ve 43. maddelerde sarkıntılık ibaresi kullanılmamış, her iki madde için de “Fiilin ani hareketle işlenmesi hâlinde” fa ile daha az ceza verileceği belirtilmiştir.
Anılan 42. maddeye ilişkin gerekçede; “Türk Ceza Kanununun 102 ve 103 üncü maddelerinde tanımlanan suçların temel şekli ile 105 inci maddesinde tanımlanan cinsel taciz suçu arasındaki ayırım ölçütü, fiziksel temastır. 105 inci maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için mağdurun vücuduna fiziksel bir temas söz konusu değildir. Buna karşılık, cinsel arzuların tatmini amacına yönelik olarak mağdurun vücuduna fiziksel temasta bulunulması halinde, mağdurun çocuk olup olmamasına göre 102 veya 103 üncü maddede tanımlanan suçlardan biri oluşmaktadır. Tasarıyla, bu iki maddede tanımlanan suçların temel şeklinden dolayı verilecek cezaların artırılması öngörüldüğünden, somut olayın özelliklerine göre ani hareketlerle yapılan cinsel saldırılar bakımından ceza miktarının suçun temel şeklinden daha az bırakılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, maddenin birinci fıkrasına hüküm eklenmekte ve ani hareketle yapılan dokunuşta maddenin mevcut metnindeki cezanın verilmesi sağlanmaktadır. Diğer yandan, cinsel taciz suçuyla bir karışıklığa neden olabileceği mülahazasıyla ‘sarkıntılık’ ibaresinin yerine ‘suçun ani hareketle işlenmesi’ ibaresi tercih edilmiştir.” açıklamalarına yer verilmiş, çocuğun cinsel istismar suçunda “suçun ani hareketle işlenmesi” hâline ilişkin 43. maddenin gerekçesinde ise 42. maddeye atıf yapılmıştır.
Ancak Adalet Komisyonunda verilen önerge üzerine yapılan görüşmelerde; ”ani hareket” kavramının tereddütlere yol açacağı, bu nedenle kriterleri bilinen ve uygulamanın da doğru anlayıp yorumlayacağı önceki yasada yer alan ”sarkıntılık” kavramına dönüldüğü şeklindeki görüş ve düşüncelerle önerge kabul edilip “ani hareket” yerine “sarkıntılık” ibaresi tercih edilmiştir. Bu durum Komisyon gerekçesinde “ani hareket kavramının tartışmalı olması nedeniyle sarkıntılık kavramının kullanılması amacıyla verilen önergenin kabul edilmesi gerektiği … ” biçiminde açıklanmıştır (tbmm.gov.tr /develop /owa /komisyon_tutanaklari. Goruntule? pTutanakId=722, Erişim tarihi, 22.01.2020.).
Görüldüğü üzere Hükûmet tasarısında yer alan “fiilin ani hareketle işlenmesi” yerine cinsel saldırı veya istismarın ” sarkıntılık düzeyinde kalması” 6545 sayılı Kanun ile TCK’nın hem 102 hem de 103. maddesinde daha az cezayı gerektiren nitelikli bir hâl olarak düzenlenmiş, ancak kanun koyucu 765 sayılı Kanun’da olduğu gibi sarkıntılık eylemini tanımlamamıştır.
Türk Dil Kurumunun Güncel Türkçe Sözlüğünde “sarkıntılık” “Genellikle, kadınlara sataşma, laf atma, rahatsız etme, huzur bozma, tasallut.” olarak tanımlanmıştır. Aynı sözlükte “ani” kelimesinin “Ansızın yapılan, ansızın ortaya çıkan, ansızın ve birdenbire”, “kesik” ibaresinin ” Kısa, aralıklı, kesilerek bozulmuş olan ve kesilmiş olan”, kesintili kelimesinin ise “ara verilerek yapılan” şeklinde anlamlar içerdiği belirtilmektedir.
5237 sayılı TCK’da yer alan “sarkıntılık” cinsel dokunulmazlığa karşı suçlara ilişkin temyiz davalarına bakmakla görevli olan Özel Dairenin birçok kararında “Belirli bir kimseye karşı cinsel arzuları tatmin amacıyla işlenen, vücut dokunulmazlığını ihlal eden, ani ve kesiklik gösteren devamlılık arz etmeyen hareket ya da hareketler” ve ”Ani, kesintili ve süreklilik arz etmeyen hareketler” şeklinde tanımlanmış olup ayrıca eylemin “sarkıntılık” aşamasında kalıp kalmadığı değerlendirilirken “kısa süreli, ani, kesintili olması ve fiillerin kendiliğinden sonlandırılması” biçimindeki kriterlerin de göz önüne alındığı görülmektedir.
6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik sonrası 5237 sayılı TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı ile aynı Kanun’un 103. maddesinde düzenlenen çocukların cinsel istismarı suçlarına ilişkin olarak mağdurun yaşı dışında gerçekleştirilen fiil yönünden farklı bir durum arz etmeyen “sarkıntılık” suçu/eylemi öğretide de; “Mağdurun vücuduna temas içeren ve ani hareketlerle gerçekleştirilen cinsel davranışlar sarkıntılık, mağdurun vücuduna temas içeren ve sırnaşık hareketlerle gerçekleştirilen cinsel davranışlar basit cinsel saldırı veya basit cinsel istismar suçu kapsamında değerlendirilmelidir. Failin vücuda temas içeren davranışının yoğunluğu, etkisi ve devamlı olması dikkate alındığında sarkıntılık değil, mağdurun yaşına göre, basit cinsel saldırı veya basit cinsel istismar suçu oluşacaktır.” (M. Emin Artuk-Ahmet Gökçen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 18. Baskı, Ankara, 2019, s. 367-369.), “Mağdur üzerinde işlenen (yani, bedensel temas içeren) ve vücuda organ ve cisim sokma düze yine varmayan, ani olmayıp süreklilik gösteren şehevi hareketler, TCK m. 102/1, c.1 ile cezalandırılacaktır. Buna karşılık ani ve kesiklik gösteren davranışlar TCK m. 102/1, c.2 kapsamına girmektedir. Süreklilikten kasıt, eylemin uzunca bir süreye yayılmış olması veya illa birden çok tekrarlanmış olması demek değildir. Önemli olan mağdur üzerinde doğrudan işlenen, devamlılık gösteren, cinsel isteklerin doyurulmasına ya da kışkırtılmasına yönelik her türlü şehvete ilişkin davranışların varlığıdır. Hangi davranışların bu nitelikte olduğu, söz konusu davranışın yoğunluğuna, etkisine, devam süresine bağlı olarak her somut olay açısından ayrıca ele alınması gereken bir konudur.” (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, 17. Baskı, Ankara 2019, s. 392-393.), ” Cinsel saldırının ısrarcı bir hâl almadığı, basit bir düzeyde kaldığı, ani ve kesik hareketlerle gerçekleştirildiği hâller” (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 6. Bası, Ankara 2019, s. 342), “Vücuda temas eden ve cinsel anlam içeren fiiller şehevi hisleri tatmine yönelmese de ani-süreksiz-kesintili olsa da belli bir yoğunluğa ve ağırlığa ulaşmasa da sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçu oluşacaktır. Cinsel istismar suçunda sarkıntılık şeklindeki davranışların, cinsel saldırı suçunda sarkıntılık fiilleri bakımından belirtilen yoğunluğa erişmesi gerekmemekte, vücuda temas şartı da bu nedenle aranmamalıdır.” (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2019, Seçkin Yayınevi, 14. bası, s. 330-363.), “Kişinin cinsel özgürlüğünü ihlal etmeye elverişli ani gelişen ve süreklilik arz etmeyen (kesiklik gösteren) cinsel davranış” (Fahri Gökçen Taner, Türk Ceza Hukukunda Cinsel Özgürlüğe Karşı Suçlar, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2017, s. 161), “Ani hareketle yapılan basit cinsel saldırı suçu” (S. Sinan Kocaoğlu, Yargı Kararları Işığında Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar, Yetkin Yayınevi, Ankara 2016, s. 126), ” TCK 102/1 son cümle ile adeta eski Kanun sistemine dönülmüş ve bir geçiş yaratılmıştır.” (Pınar Memiş Kartal, Özel Ceza Hukuku Kişilere Karşı Suçlar, İstanbul 2017, Onikilevha Yayınevi, Cilt 2, s. 473), “Vücuda temas eden ve şehevi hislerin tatminine yönelmeyen, daha az yoğun, ani, süreksiz ve zayıf boyutlu filler sarkıntılık suçunu – TCK 103- oluşturacaktır.” (Gülşah Bostancı Bozbayındır, Özel Ceza Hukuku Kişilere Karşı Suçlar, İstanbul 2017, Onikilevha Yayınevi, Cilt 2, s. 521), şeklinde tanımlanarak yorumlanmış ve basit cinsel istismar ( veya basit cinsel saldırı) suçundan farkı ortaya konulmuştur.
765 sayılı TCK döneminde sarkıntılık suçu için bedensel temas şart olmayıp söz atmanın sırnaşıkça bir hâl alması veya bedensel temas içermeyen el kol hareketi yapma, cinsel organ gösterme, öpücük atma gibi davranışlarda bulunulması durumlarında da bu suç oluşabilmekteydi. Ancak 5237 sayılı TCK’da sarkıntılığa 102. ve 103. maddelerde yer verildiğinden bedensel temasla işlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bedensel temas içermeyen cinsel organ gösterme, öpücük atma ve laf atma gibi davranışlar 5237 sayılı TCK’nın 105. maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçunu oluşturacaktır. Bu nedenle 5237 sayılı Kanun’da yer alan “sarkıntılık” bedensel temasla işlenmesinin şart olması bakımından 765 sayılı Kanun’da düzenlenen “sarkıntılık”tan ayrılmaktadır. Yine sarkıntılık suçunun düzenlendiği bölüm açısından da her iki Kanun arasında fark bulunmaktadır. Zira 765 sayılı TCK döneminde “Adabı Umumiye ve Nizamı A ile Aleyhinde Cürümler” babının ”Cebren Irza Geçen, Küçükleri Baştan Çıkaran ve İffete Taarruz Edenler” faslında, 5237 TCK’da ise “Kişilere Karşı Suçlar” kısmının ” Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir. Sarkıntılığa ilişkin 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK arasında yukarıda izah edilen farklar bulunmakta ise de bedensel temas içeren eylemler açısından ortak yönlerin de bulunduğu göz önüne alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’da da tanımı bulunmayan “sarkıntılık” daha önce olduğu gibi içtihatlar ve öğreti görüşleriyle anlamını bulacak ve sınırları belirlenecektir. Bu kavramı her olayı kapsayacak şekilde bir tanımla ortaya koyma imkânı bulunmayıp eylemler kendi içerisindeki özelliklere göre değerlendirilecek ise de belirlilik ilkesinin temini ve uygulama birliğinin sağlanması bakımından sarkıntılık eyleminin ne olduğuna ilişkin genel bir çerçeve çizilmesi ve birtakım kriterler ile prensipler belirlenmesinde de zaruret vardır.
6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklerle basit cinsel saldırı ve çocuğun basit cinsel istismarı suçlarına ilişkin yaptırımlar önemli bir şekilde arttırıldığından kanun koyucu “sarkıntılığı” daha az cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak düzenlemiştir. Adalet Komisyonu değişiklik gerekçesi, kanun koyucunun amacı ve 765 sayılı TCK’na ilişkin benzer yönler dikkate alındığında, 5237 sayılı TCK’da sarkıntılık; bir kimseye karşı cinsel arzuları tatmin amacıyla işlenen, vücut dokunulmazlığını ihlal eden, ani ve kesiklik gösterip devamlılık arz etmeyen, basit cinsel saldırı veya çocuğun basit cinsel istismarı yoğunluğuna ulaşmayan davranış veya davranışlar olarak kabul edilmelidir. Birbirini takiben yapılıp mağdurun vücudunun birçok değişik bölgesine dokunma eylemlerinin ani ve kesintili sayılamayacağı da göz önüne alınmalıdır. Öte yandan sarkıntılığı aşan ancak vücuda organ veya sair bir cisim sokma veya bunlara teşebbüs boyutuna ulaşmayan cinsel amaçlı bedensel temasla gerçekleştirilen eylemler basit cinsel saldırı (mağdurun yaşına göre çocuğun basit cinsel istismarı) suçunu oluşturacaktır. Örneğin failin, mağdurun kalçasına dokunup kaçması, cinsel amaçla mağduru yanağından öpmesi, mağdurun göğsüne dokunması gibi davranışlar sarkıntılık suçunu, mağdurun önce yanağını öpüp sonra vücudunu okşayıp kucağına oturtması, kendi elbiseleri ile mağdurun elbiselerini çıkarak cinsel organıyla mağdurun anüsüne ( veya vajinasına) sürtünmesi, mağdurun göğüsleri ile vücudunun sair yerlerini okşayıp mağdura cinsel organını tutturması şeklindeki davranışları ise mağdurun yaşına göre basit cinsel saldırı veya çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde; Mağdureler … ve … ’nın 6. sınıf öğrencisi oldukları dönemde sanığın da okul müdür yardımcısı olarak görev yaptığı, 6. sınıfın birinci döneminde eylül ayından itibaren sanığın, yaklaşık 20 kez okul kütüphanesinde ve müdür odasında … ’nın göğüslerini iki eliyle elleyip sıktığı, bazen sarılıp göğüslerini tek eliyle ellediği, en son okulun kapanmasından beş gün önce sanığın, odasında bulunan kameraları göstermek bahanesiyle yanına çağırarak göğüslerini ellediği, sanığın … ’ya yönelik arkadan tek eliyle sarılıp diğer eliyle de göğsünü sıkması şeklindeki ilk eyleminin yaklaşık 6-7 saniye sürdüğü, 6. sınıfın ikinci döneminden itibaren ve en son 13.06.2016 tarihine kadar ise sanığın kendi odasında, kütüphanede ve müdür odasında 10-15 kez mağdure Beyzanur’un göğüslerini elleyip okşadığı, 13.06.2016 tarihinde kütüphanede gerçekleşen eylemde yaklaşık 7-8 saniye süreyle Beyzanur’a sarılarak göğüslerini okşadığı, başka bir zamanda ise sanığın Beyzanur’un yanağından öptüğü ve sanığın zorlamasıyla Beyzanur’un da sanığı öptüğü, sanığın Beyzanur’a 10-15 kez sıkıca sarıldığı, bu sarılmaların yaklaşık 10 saniye sürdüğü, sanığın mağdure Melisa’nın ise omzuna elini attığı, bu durumun 2-3 saniye devam ettiği anlaşılan olaylarda; Birinci uyuşmazlık konusu yönünden; Sanığın mağdureler … ve Beyzanur’a karşı farklı zamanlarda göğüslerine dokunma şeklindeki ani hareket niteliğinde ve kendi içerisinde süreklilik göstermeyen kesintili ve kısa süreli ve devamı olmayan eylemlerde bulunduğu, belli bir yoğunluğa ulaşmayan sarılma eylemlerini gerçekleştirdiği, eylemlerin gerçekleştiği yerlerin müdür odası, müdür yardımcısı odası ve kütüphane olması nedeniyle sanığın eylemlerini uzun süre devam ettirmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, mağdurelerin tepkisi üzerine sanığın eylemlerini sona erdirerek bulundukları yerden ayrılmalarına karşı çıkmadığı, kamera kayıtlarında görüldüğü üzere mağdureler Beyzanur ve … ‘nın sanıkla baş başa geçirdikleri sürelerin kısa olmasının sanık lehine yorumlanması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın mağdureler … ve Beyzanur’a yönelik eylemlerinin sarkıntılık düzeyini aşmadığı, bu nedenle TCK’nın 103. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi kapsamında k alan sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının birinci uyuşmazlık konusu yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
İkinci uyuşmazlık konusu yönünden; Sanığın mağdure Melisa’nın omzuna 2-3 saniye süreyle elini atması şeklindeki bedensel temasın cinsel arzuları tatmin amacına yönelik olduğu hususunun şüphede kaldığı, bu nedenle sanığın mağdure Melisa’ya karşı eyleminin cinsel amaç taşımadığı, bu itibarla sanığa atılı sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının ikinci uyuşmazlık yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 25.10.2018 tarihli ve 3596-6263 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, 3- Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 13.09.2017 tarihli ve 1234-1385 sayılı istinaf isteminin kabulüne dair kararının, sanığın mağdureler … ve … ‘ya yönelik eylemlerinin sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi nedeniyle istinaf isteminin reddine karar verilmesi yerine kabulüne karar verilerek sanığın çocuğun basit cinsel istismarı suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi ve sanığın mağdure … ‘a yönelik eylemine ilişkin olarak ise sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçunun unsurları itibarıyla oluşmaması nedeniyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilerek sanığın sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan cezalandırılması isabetsizliklerinden BOZULMASINA, 4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.05.2021 tarihinde yapılan müzakerede her iki uyuşmazlık konusu bakımından oy çokluğuyla karar verildi.”