Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, E. 2022/727 K. 2022/8794 T. 18.05.2022

Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

 

Dava, K.K.T.C.’deki 18.02.1985 tarihli sigortalılığının Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak tespiti ile yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesi ve ödenmeyen aylıkların faiziyle ödenmesi istemlerine ilişkindir.

 

İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

 

… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

 

I-İSTEM Davacı vekili, müvekkilinin 17.05.1984 – 01.10.1986 tarihleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde çalıştığını, ülkemiz ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında imzalanmış olan Sosyal Güvenlik Anlaşması’nın 24.maddesinin 2.fıkrası uyarınca müvekkilinin sigortalılık başlangıç tarihinin 18 yaşını bitirdiği tarih olan 18.02.1985 tarihi olarak kabulü gerektiğini beyanla aksi yöndeki Kurum işleminin iptali ile müvekkilinin sigortalılık başlangıç tarihinin 18.02.1985 tarihi olarak tespitine, 01.05.2015 tarihinden itibaren emekli maaşı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

 

II-CEVAP Davalı Kurum vekili, davacının 10.04.2015 tarihinde Kuruma dilekçe vererek yurt dışı borçlanma talebinde bulunduğunu, ancak 15.08.2000 tarihinde Türk vatandaşlığı kazandığını, davacının Türk vatandaşı olmadan önceki süreleri borçlanmak istediğinden talebinin reddedildiğini, davacının yasaya göre yurtdışı hizmet borçlanması yapamayacağını, davacının tahsis talebinde bulunmadığı gibi yaşlılık aylığı bağlanma koşullarına da sahip olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.

 

III-MAHKEME KARARI A-İLK DERECE MAHKEME KARARI İlk Derece Mahkemesince Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Dava konusu uyuşmazlığın esası, 17/05/1984 – 01/10/1986 tarihleri arasında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 290 gün sigortalılık hizmet süresi bulunan davacının, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında imzalanmış olan Sosyal Güvenlik Anlaşması’nın 24. Maddesinin 2. Fıkrası ve 3201 sayılı yasa uyarınca bu süreleri borçlanıp borçlanamayacağı ve borçlanmayı takiben yaşlılık aylığı koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

 

Davacı … 17.02.1967 … /KKTC doğumlu olup 04.07.2018 tarihli vukuatlı nüfus kaydına göre, 15.08.2000 tarih ve 2000/1180 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ilk defa Türk Vatandaşlığını kazanmıştır.

 

Davacının 13.07.1992 – 30.03.2019 tarihleri arasında 5510 sayılı yasa 4/1-a(SSK) 9031 gün ve yine 20.12.2014 – 24.04.2015 tarihleri arasında 5510 sayılı yasa 4/1-b(1479 sayılı yasa-Esnaf Bağ-Kur) 126 gün hizmeti bulunmaktadır.

 

Davacı 10.04.2015 tarih … sayılı talep ile yurt dışında KKTC’de geçen 17.05.1984 – 01.10.1986 tarihleri arası hizmet akdine dayalı çalışmalarının hizmet başlangıcı olarak kabulü ile bu süre için 3201 sayılı yasa bağlamında yurt dışı borçlanma isteminde bulunmuştur.

 

Bu talebi … / … SGM’nin 20.04.2015 tarih … sayılı cevabi yazısı ile “ … Yurtdışı borçlanma yapılabilmesi için çalıştığınız dönemlerde Türk Vatandaşı olma şartı aranmaktadır. Sizin ise Türk Vatandaşlığına 15.08.2000 tarihinde girdiğiniz anlaşıldığından borçlanma talebiniz değerlendirilememiştir.” denilerek davacının talebi reddedilmiştir.

 

Davacı aynı talebi 01.02.2018 tarih … sayılı istem ile tekrarlamış olup … SGK İl Müdürlüğü tarafından aynı gerekçe ile 29.06.2018 tarihli cevabi yazı ile talebini kabul etmemiştir.

 

17.04.2008 Tarih ve 5754 sayılı Yasa’nın 79. maddesi ile değişik 3201 sayılı Yasa’nın 1.maddesine göre; Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Yasa’da belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Yasa hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.

 

Yasa, yurt dışında geçen her türlü sürenin değil belirli nitelikte olanların borçlanılmasına imkan tanımıştır. Sınırlama, süre yönünden değil borçlanma başvurusunda bulunan kişinin bu süreyi yurt dışında hangi halde geçirdiği ile ilgilidir.

 

Borçlanılması mümkün olan sigortalılık, işsizlik ve ev kadını olarak geçen süre kavramları 3201 sayılı Yasa’da tanımlanmamış olmakla birlikte, 06/11/2008 resmi gazete tarihli ve 27046 sayılı Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması Ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik’te sigortalılık süresi; “borçlanma kapsamındaki sürenin geçtiği ülke mevzuatına göre ikamet süreleri hariç, çalışılmış ya da çalışılmış kabul edilen süreleri”, işsizlik süresi; “ ilgili ülke mevzuatına göre çalışma süreleri ile bu çalışma sürelerine eş değer süreler haricinde o ülkede geçen süreyi” ve ev kadını olarak geçen süre ise; “medeni durumlarına bakılmaksızın (bekar, evli veya boşanmış) kadınların sigortalılık süreleri haricinde yurt dışında 18 yaşını ikmal ettikten sonra bulundukları süreyi” ifade eder.(Yönetmelik m 4).

 

Çalışma süreleri; zorunlu prim ödeme süreleri, kendi nam ve hesabına çalışmalardan dolayı zorunlu ve isteğe bağlı prim süreleri ve bu kapsamdaki diğer sigortalılık sürelerinden ibarettir. Çalışılmış olarak kabul edilen süreler ise ilgili ülke mevzuatına göre fiilen çalışılmadığı halde çalışmaya eşdeğer süre olarak kabul edilip, hizmet cetvellerinde eşdeğer süre olarak gösterilen, aylığa hak kazanmada ve aylık hesabında değerlendirilen sürelerdir.

 

“Çalışılmış süre olarak kabul edilen sürelerin” hangi ölçütler çerçevesinde borçlanılabileceği ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte yurt dışında geçen ve ilgili ülke mevzuatında “ sigortalılık süresi ” kabul edilen ancak fiili çalışmaya dayanmayan sürelerin borçlanılabilmesi için, bu sürenin “bağımlı veya bağımsız gerçek bir çalışmaya (sigortalılığa) bağlı nedenlerle sigortalılık süresi kabul edilmesi” veya “isteğe bağlı sigortalılık kapsamında primlerinin ödenmiş olması” gerekir. Çalışmaya bağlı iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve benzeri haller bu niteliktedir.

 

“Borçlanma başvurusunda bulunan kişinin, yurt dışında bulunduğu ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına göre eylemli bir çalışması bulunmasa dahi isteğe bağlı sigortalılık hükümlerinden yararlanarak primini ödediği sürelerin sigortılılık süresi kapsamında borçlanılması mümkündür. Çünkü isteğe bağlı sigortalılık statüsünde gerçek bir çalışma bulunmasa dahi isteğe bağlı primi ödenmiş süreler sosyal güvenlik kanunları kapsamında hizmet süresi (çalışmaya eşdeğer süre) olarak kabul edilmektedir.

 

11.02.1964 tarih ve 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 06.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 29.06.2004 gün ve 5203 sayılı Yasanın 1. maddesi ile değişik 29. maddesinde, “Bu Kanun gereğince Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tâbi tutulur. Ancak, doğumla Türk vatandaşı olup da, İçişleri Bakanlığından vatandaşlıktan çıkma izni alanlar ve bunların vatandaşlıktan çıkma belgesinde kayıtlı reşit olmayan çocukları; Türkiye Cumhuriyetinin millî güvenliğine ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, askerlik hizmetini yapma yükümlülüğü ve seçme-seçilme, kamu görevlerine girme ve muafen araç veya ev eşyası ithal etme hakları dışında, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tâbi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.” denilmiş; aynı yasal düzenlemeye 5901 sayılı yeni Türk Vatandaşlık Kanunu’nun, çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilere tanınan haklar başlıklı 28. maddesinde de yer verilmiştir.

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.11.2005 tarih ve 10-492/646, 08.03.2006 tarih ve 21-6/56, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 20.11.2006 tarih ve 11422-14965, 20.06.2006 tarih ve 2251-9376, 23.03.2006 tarih ve 2215-3162, 16.10.2006 tarih ve 10610-12898 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere 3201 sayılı Kanun bir borçlanma yasası olup, Kanunun 1.maddesine ve Uygulama Yönetmeliğinin 2. maddesine göre, Türk vatandaşlarının, Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabilmeleri öngörülmüştür.

 

Anılan Yasa, yurtdışı hizmet borçlanması hakkının kullanılabilmesi için çalışmanın geçtiği dönemde sigortalı ile uyrukluk ilişkisini aramaktadır.

 

Davacının çalışmalarının geçtiği KKTC ile 09.03.1987 tarihinde imzalanan Türk KKTC Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 24. maddesinin 3. bendi hükmü, “Türkiye’de sigortaya tabi tutulmadan önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Malullük, Yaşlılık, Ölüm Sigortalarına tabi tutulmuş bir kimse için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sigortaya ilk girdiği tarih, Türkiye’de sigortaya ilk giriş tarihi sayılır.” şeklindedir.

 

Ancak bu fıkranın uygulanması için ön koşul sigortalının hizmet aktinin geçtiği tarihler bağlamında Türk Vatandaşı olma mecburiyeti bulunmakta olup 3201 sayılı yasa ve emsal içtihatlar bu yoldadır. (Yargıtay 10.H.D. 20.03.2019 tarih E.2019/915 K.2019/2578 sayılı, Yargıtay 10.H.D. 20.02.2019 tarih E.2019/638 K.2019/1416 sayılı, Yargıtay 10.H.D. 22.03.2018 tarih E.2017/2311 K.2018/2447 sayılı kararları) Buna göre somut olayda, … sigorta sicil no’lu davacı … ’ın; KKTC’de hizmet aktine dayalı olarak çalışmaya başladığı 17.05.1984 tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti, 17/05/1984 – 01/10/1986 tarihleri arası hizmet aktine dayalı geçen hizmetinin borçlandırılması ve 01/05/2015 tarihinden itibaren 506 sayılı yasadan yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesi istemlerinin reddine dair kurum işleminin yerinde olduğu” gerekçesine dayalı olarak, “davanın reddine” karar verilmiştir.

 

İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili, dosya içerisindeki bilirkişi raporunun hukuka ve yasaya aykırı tespit ve değerlendirmeleri nedeniyle itiraz ettiklerini, ihtilaf konusu olayın çözümünde mevzuat hiyerarşisi gözetilmek suretiyle KKTC ile yapılmış olan sosyal güvenlik anlaşması hükümlerine öncelik verilerek çözüme gidilmesi gerektiğini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü yönünde karar verilmesini istemiştir.

 

B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI Bölge Adliye Mahkemesince “25.11.1999 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.12.1988 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmenin 24. maddesinin 3. bendi hükmü, “Türkiye’de sigortaya tabi tutulmadan önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Malullük, Yaşlılık, Ölüm Sigortalarına tabi tutulmuş bir kimse için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sigortaya ilk girdiği tarih, Türkiye’de sigortaya ilk giriş tarihi sayılır.” şeklindedir. Daha sonra iş bu sözleşme ortadan kaldırılmış ise de davacının kuruma talepte bulunduğu 2014 yılı itibariyle iş bu sözleşme hükmü yürürlükte olduğundan davacı lehine uygulanması gerektiği kabul görmüştür.

 

İlk derece mahkemesi tarafından bu fıkranın uygulanması için ön koşul sigortalının hizmet aktinin geçtiği tarihler bağlamında Türk Vatandaşı olma mecburiyetinin bulunduğunu ifade etmiş ise de sözleşme hükmünün içeriği incelendiğinde böyle bir sınırlamanın bulunmadığı, “bir kimse için” şeklinde ifade edilen kelime grubununu yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsadığı şeklinde sınırlandırılması mümkün değildir. Şu halde davacının 17/01/2014 tarihli hizmet birleştirmeye dair talebinin sigortalılık başlangıcı açısından kabulü ile davacının ülkemizdeki sigortalılık başlangıcının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sigortaya ilk girdiği tarih itibariyle değerlendirilmesi gerektiği kabul görmüştür. 17.02.1967 doğumlu davacının 18 yaşını 17.02.1985 tarihinde doldurduğu, 17.05.1984 – 01.10.1986 tarihleri arası hizmet aktine dayalı çalışmalarının bulunduğu açık olmakla davacının sigortalılık başlangıcının 17/02/1985 olarak kabulü gerektiği ortaya çıkmakla birlikte davacının talebinin 18/02/1985 olduğu görülmekle iş bu tarih itibariyle kabulü gerektiği anlaşılmıştır.

 

Davacının 4/1-b kapsamında ödediği primlerin iadesini talep ettiği görülmekle birlikte zorunlu sigortalılık primlerinin iadesi koşulları gerçekleşmediğinden talebin bu yönden reddi gerekmiştir.

 

01/05/2015 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini talep ettiği görülmekle birlikte iş bu tarih öncesinde veya dava tarihine kadar kuruma yaşlılık aylığı için yazılı başvurusunun bulunmadığı açıktır. Bu nedenle dava tarihi itibariyle yaşlılık aylığı koşullarının değerlendirilmesi gerekecektir. Tam bu sırada Kuruma başvuru dava şartının yerine gelip gelmediği sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Davacının 19/02/2020 tarihinde Kuruma başvuru yaptığı ve yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu görülmekle davacının dava devam ederken yaşlılık aylığı açısından Kuruma başvuru şartını yerine getirdiği, Kurum tarafından dava tarihini takip eden ay başından itibaren aylık tahsisi gerekirken 01/03/2020 tarihinden itibaren aylık bağlandığı görülmekle dava şartının yerine geldiği kabul görmüştür.

 

Davacının sigortalılık başlangıç tarihi 18/02/1985 olmakla 23/05/2002 tarihi itibariyle 17 yıl 3 ay 5 gün sigortalılık süresinin bulunduğu görülmektedir. Bu tespite göre davacının 506 sayılı yasanın geçici madde 81/1-B.e hükmüne göre “25 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları ve en az 5225 gün” şartlarını taşıması zorunludur.

 

Yukarıda belirtildiği üzere davacının 17/02/1967 doğumlu olması nedeniyle 13/06/2018 dava tarihi itibariyle 51 yaşını ikmal ettiği görülmektedir. Yine sigortalılık başlangıcı olan 18/02/1985 tarihinden dava tarihine kadar 25 yıldan fazla sigortalılık süresini doldurduğu, prim ödeme gün sayısının ise (Davacı hizmet birleştirmesi talep etmediğindin yalnızca 4/1-a kapsamındaki sigortalılık gün sayısı esas alınmak zorundadır.) 8744 olduğu görülmekle davacının dava tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığı görülmekle davacını talebinin bu açıdan kabulü gerekmiştir. ” gerekçesiyle,karar verilmiştir.

 

V-

 

TEMYİZ NEDENLERİ: Davalı vekili, yapılan Kurum işlemlerinin hukuka uygun olduğunu, davanın reddi gerektiğini beyanla kararın bozulmasını istemiştir.

 

V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ Dosyadaki kayıt ve belgelerden,davacı,17.02.1967 … /KKTC doğumlu olup, 15.08.2000 tarih ve 2000/1180 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile ilk defa Türk Vatandaşlığını kazanmış olup,davacının 13.07.1992 – 30.03.2019 tarihleri arasında 5510 sayılı yasa 4/1-a(SSK) 9031 gün ve yine 20.12.2014 – 24.04.2015 tarihleri arasında 5510 sayılı yasa 4/1-b(1479 sayılı yasa-Esnaf Bağ-Kur) 126 gün hizmeti bulunmaktadır. Davacı 10/04/2015 tarihli dilekçesi ile KKTC’de geçen 18.05.1984 – 18.06.1985 tarihleri arası 30 gün sürenin borçlandırılması talebi davalı Kurum tarafından 20.04.2015 tarihli cevabi yazı ile “ … Yurtdışı borçlanma yapılabilmesi için çalıştığınız dönemlerde Türk Vatandaşı olma şartı aranmaktadır. Sizin ise Türk Vatandaşlığına 15.08.2000 tarihinde girdiğiniz anlaşıldığından borçlanma talebiniz değerlendirilememiştir.” denilerek reddedildiği,davacının daha sonra davadan sonra 19.02.2020 tarihli tahsis talebine istinaden 01/03/2020 tarihi itibariyle 506 sayılı yasa kapsamında yaşlılık aylığı tahsis edildiği anlaşılmaktadır.

 

Mahkemece, 25.11.1999 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.12.1988 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmenin 24/3. maddesindeki “Türkiye’de sigortaya tabi tutulmadan önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Malullük, Yaşlılık, Ölüm Sigortalarına tabi tutulmuş bir kimse için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sigortaya ilk girdiği tarih, Türkiye’de sigortaya ilk giriş tarihi sayılır.” hükmü gereği davacının 18.02.1985 tarihindeki K.K.T.C’deki sigortalı çalışmasının Türkiye’deki sigorta başlangıcı olarak kabulü terinde ise de tahsise ilişkin kararı isabetsizdir.

 

Mahkemece,tahsise esas olmak üzere davacının tüm sigortalılık statü ve süreleri Kurumdan sorularak yaşlılık aylığı koşulları değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir.

 

O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.

 

SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 08.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir