(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Sanık … ’ın, İBDA/C adlı yasa dışı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 168/2, 59/2 ve 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis cezası, 02/03/1999 tarihinde Çengelköy Koçbank’a ve 24/03/1999 tarihinde Beyazıt McDonals’a patlayıcı madde atmak suçlarından 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 264/6-8 ve 59/2. maddeleri gereğince 5 yıl 6 ay 20 gün (2 kez) hapis ve para cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul (Kapatılan) 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 05/06/2003 tarihli ve 1999/199 esas, 2003/96 sayılı kararının Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08/06/2004 tarihli ve 2004/184 esas, 2004/2576 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmesini müteakip, hapis cezasının şartlı tahliyesinin 01/02/2013 tarihinde olduğuna ilişkin Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 09/11/2004 tarihli müddetnameye istinaden hükümlünün infazı devam ederken, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu açısından değerlendirme yapılarak uyarlama kararı verilmesi talebinin kabulü ile hükümlünün infazının durdurulmasına ve tahliyesine dair İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/11/2005 tarihli kararı üzerine, yeniden yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, sanığın İBDA/C adlı yasa dışı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2 ve 62. maddeleri gereğince 6 yıl 3 ay hapis cezası, patlayıcı madde bulundurma suçundan aynı Kanunun 174/1-2, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 3 yıl 9 ay (2 kez) hapis ve 1.500.00 Türk lirası adli para cezası ve mala zarar verme suçundan aynı Kanunun 151/1, 152/2-a ve 62. maddeleri gereğince 4 ay 13 gün (2 kez) hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul (Kapatılan) 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 1999/199 esas, 2003/96 sayılı ek kararının sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, 02/03/1999 tarihli mala zarar verme suçundan kurulan hükmün bozulmasına, diğer hükümler yönünden onanmasına dair Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29/05/2014 tarihli ve 2013/4159 esas, 2014/6391 karar sayılı ilâmı üzerine, bozulan hüküm yönünden dosyanın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredilerek, anılan Mahkemenin 2014/190 esas sayılı sırasına kaydedildiği, yeniden yapılan yargılama sonucunda, 02/03/1999 tarihli eylemi nedeniyle ortada zarar bulunmaması sebebiyle sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 170/1-c ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, daha önce mala zarar verme suçundan sanık hakkında 4 ay 13 gün hapis cezası verildiğinden ve sanık hakkında aleyhe temyiz olmadığından bu durumun sanık lehine kazanılmış hak oluşturduğu dikkate alınarak sanığın 4 ay 13 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına dair İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/11/2014 tarihli ve 2014/190 esas, 2014/182 sayılı kararını müteakip, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleşen mahkumiyet hükümleri yönünden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine, sanık hakkındaki 6 yıl 3 ay hapis, 3 yıl 9 ay hapis, 4 ay 13 gün hapis ve 3 yıl 9 ay hapis cezalarının sonuç olarak 12 yıl 25 ay 13 gün hapis cezası olarak içtimasına dair İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 05/08/2014 tarihli ve 2014/286 değişik iş sayılı kararını müteakip, hükümlü müdafinin 27/06/2016 tarihli dilekçesi ile ceza zamanaşımı dolduğundan bahisle sanık hakkında verilen cezaların ortadan kaldırılması ve infaz edilmemesi talebinin reddine dair İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/08/2016 tarihli 1999/1 esas, 2003/1 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/01/2017 tarihli ve 2016/720 sayılı değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak; Dosya kapsamına göre, hükümlünün 21/11/2005 tarihinde infazın durdurularak tahliye edildiği, uyarlama yargılaması sonucu verilen cezaların 6 yıl 3 ay, 3 yıl 9 ay, 4 ay 13 gün ve 3 yıl 9 ay hapis cezaları olduğu, bu cezalardan sadece 6 yıl 3 ay hapis cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68/1-d maddesine göre 20 yıllık ceza zamanaşımına tabi olduğu, diğer cezaların ise 5 yılın altında oldukları nazara alındığında, aynı Kanunun 68/1-e maddesi uyarınca 5 yıllık ceza zamanaşımına tabi olduğu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 99. maddesinde yer alan, ” Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden, önceki infaz edilen sürenin 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahsup edilmesi, diğer cezalarının ise 5 yılın altında olmaları sebebiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68/1-e maddesinde yer alan, “Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.” şeklindeki düzenlemeye nazaran, hükümlünün infazının durdurularak tahliye edildiği 21/11/2005 tarihi ile yakalanarak cezaevine alındığı 17/02/2018 tarihi arasında ceza zamanaşımının dolduğu anlaşılmakla, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 14/03/218 gün ve 94660652-105-34-2692-2018-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
1-)İnfaz dosyasının incelenmesinde; Silahlı terör örgütüne üye olma ve örgüt adına eylemlerde bulunma suçlarından 09.04.1999 tarihinde gözaltına alınan hükümlünün 16.04.1999 tarihinde tutuklandığı, yapılan yargılama sonucu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 12 yıl 6 ay ağır hapis, 02.03.1999 tarihinde örgüt adına işlediği patlayıcı madde atma suçundan 5 yıl 6 ay 20 gün hapis ve ağır para cezasıyla, 24.03.1999 tarihlerinde örgüt adına işlediği patlayıcı madde atma suçundan 5 yıl 6 ay 20 gün hapis ve ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hakkında verilen kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.06.2004 tarihli, 2004/184 esas, 2004/2576 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmesi üzerine tutukluluğun hükümlülüğe dönüşerek infaza devam olunduğu, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 09.11.2004 tarihli müddetnameye göre koşullu salıverilme tarihinin 01.02.2013, bihakkın tahliye tarihinin ise 10.11.2022 olarak belirlendiği ancak 01.06.2005 tarihinde 5237 sayılı TCK’nin yürürlüğe girmesi nedeniyle 765 sayılı TCK’nin ve 5237 sayılı TCK’nin olayla ilgili hükümlerinin somut olarak karşılaştırılarak lehe yasanın tespit edilerek ona göre hükümlünün hukuki durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle 21.11.2005 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince hükümlü hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin infazının durdurulmasına karar verilerek hükümlünün tahliyesine karar verildiği, Yapılan uyarlama yargılaması sonucu hükümlünün yasa dışı terör örgütü üyesi olma suçundan 5237 sayılı TCK’nin 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5, TCK’nin 62. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis, 24.03.1999 tarihinde işlediği patlayıcı madde atma, bir yerden başka yere nakletme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 174/1-2, 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis ve adli para cezası, mala zarar verme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 151/1, 152/2-a, 62. maddeleri uyarınca 4 ay 13 gün hapis, 02.03.1999 tarihinde işlediği patlayıcı madde atma ve nakletme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 174/1,4, 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis ve adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.04.2011 tarihli ek kararının Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29.05.2014 tarihli ve 2013/4159 esas, 2014/6391 karar sayılı kararıyla onanarak kesinleşmesi üzerine kesinleşen ve infazı gereken kalan cezalarının infazı amacıyla 01.08.2014 tarihinde hükümlü hakkında yakalama kararı çıkartıldığı, İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinin 05.08.2014 tarihli, 2014/216 değişik iş sayılı kararıyla hükümlü hakkında verilen ve kesinleşen cezalarının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 99 ve 101. maddeleri uyarınca 12 yıl 25 ay 13 gün hapis olarak toplanmasına karar verildiği, Hükümlünün 16.02.2018 tarihinde yakalanması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 27.02.2018 tarihli ve 2018/7-3057 sayılı müddetnamede hükümlünün daha önce gözaltında, tutuklulukta ve hükümlü olarak cezaevinde kaldığı süre dikkate alınarak koşullu salıverilme tarihinin 25.01.2022, bihakkın tahliye tarihinin ise 03.08.2025 olarak belirlendiği, Hükümlü henüz yakalanmadan önce vekilinin mahkemeye verdiği 27.06.2016 tarihli dilekçesinde, hükümlü hakkındaki cezaların ceza zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istediği, İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinin 12.08.2016 tarihli, 1999/1 esas ve 2003/1 karar sayılı ek kararıyla 21.11.2005 tarihinde cezanın infazının durdurulmasına karar verildiği, 5320 sayılı Kanunun 15/2. maddesi gereğince cezanın infazının durdurulması halinde ceza zamanaşımı işlemeyeceğinden 29.05.2014 tarihinde yeniden işlemeye başlayan ceza zamanaşamının dolmaması nedeniyle talebin reddine karar verildiği, hükümlü müdafinin bu karar itiraz ettiği itiraz mercii olan İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 06.01.2017 tarihli ve 2016/720 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
2-)Hukuksal değerlendirme; Ceza zamanaşımı süreleri, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 112. maddesi ile meri 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68. maddesinde düzenlenmiştir.
765 sayılı TCK’nin 112. maddesinde; “Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki müddetlerin mürurile ortadan kalkar: 1.Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ve müebbet ağır hapis cezaları otuz sene, 2.Yirmi sene ve daha fazla müddetle ağır hapis cezası yirmi dört sene, 3.Beş seneden ziyade ağır hapis veyahut hapis veya müebbet sür gün cezası yirmi sene, 4.Beş seneye kadar ağır hapis veyahut hapis veya muvakkat sür gün veya muvakkaten hidemâtı âmmeden memnuiyet cezaları ile ağır cezayı nakdî hükümleri on sene, 5. Bir aydan ziyade hafif hapis veyahut bir meslek ve sanatın tatili icrası yahut otuz liradan ziyade hafif cezayı nakdî hükümleri dört sene, 6.Bundan evvelki bentte beyan olunan miktardan aşağı ceza hükümleri on sekiz ay geçmesiyle ortadan kalkar.
Nevileri başka başka cezaları havi hükümler, en ağır ceza için konulan müddetin geçmesiyle ortadan kalkar.
Cezanın müruru zaman ile ortadan kalkmasından sonra emniyeti umumiye nezareti altında bulunmak cezasının da hükmü kalmaz.”.
5237 sayılı TCK’nin 68. maddesinde; “(1) Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez: a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl.
b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl.
c) Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmidört yıl.
d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl, e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl, (2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez.
(3) Bu Kanunun ikinci kitabının dördüncü kısmında yazılı yurt dışında işlenmiş suçlar dolayısıyla verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezalarında zamanaşımı uygulanmaz.
(4) Türleri başka başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmez.
(5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.”, şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza zamanaşımı bakımından, iki kanun hükümleri karşılaştırıldığında; a) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda öngörülen ceza zamanaşımı sürelerinin daha uzun olduğu, b)765 sayılı Kanunda ceza zamanaşımı sürelerinin geçmesiyle cezaların “ ortadan kalkacağı” belirtilmişken; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ceza zamanaşımı sürelerinin geçmesinin, cezayı ortadan kaldırmadığı, sadece bir infaz engeli oluşturduğu, c) 765 sayılı Kanunda çocuklar bakımından ayrı bir ceza zamanaşımı süresi öngörülmemişken 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda çocuklar açısından fiili işlediği sıradaki yaşı gözönünde bulundurulmak suretiyle ayrı ceza zamanaşımı süreleri tespit edildiği, görülmektedir.
Ceza zamanaşımı süresinin hangi andan itibaren işlemeye başlayacağı, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 113. maddesinde “Hükümlerde müruru zaman hükmün katileştiği veya infazın herhangi bir suretle inkıtaa uğradığı günden itibaren işlemeye başlar.” şeklinde hükme bağlanmış iken; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68. maddesinin beşinci fıkrasında “ Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.” şeklinde belirtilmiş olup, iki kanun hükümleri arasındaki temel fark, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, ceza zamanaşımının kesintiye uğraması halinde göz önünde bulundurulması gereken zamanaşımı süresinin, mahkumiyete konu ceza süresinin tamamına göre değil kesintiden sonra infazı gereken cezanın süresine göre hesaplanacak olmasıdır.
Ceza zamanaşımını kesen nedenler, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 114. maddesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ise 71. maddesinde düzenlenmiştir.
765 sayılı Kanunda hükümlünün yakalanmasının ceza zamanaşımını kesmesi, hürriyeti bağlayıcı cezalar yönünden kabul edildiği halde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun da böyle bir ayırıma yer verilmemiştir.
765 sayılı Kanunda bir suçtan dolayı mahkum olan kimsenin ceza zamanaşımı süresi içinde mahkum olduğu suç türünden başka bir suç işlediği takdirde ceza zamanaşımının kesileceği kabul edilmiş iken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun da, bir suçtan dolayı mahkûm olan kimsenin, üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi halinde, ceza zamanaşımının kesileceği öngörülmüştür.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunun da ceza zamanaşımının durması ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte gerek Anayasada gerekse de 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun ile 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunda bu konuda hükümlere yer verilmiştir.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 15 maddesine göre; Birden fazla mahkumiyeti olan kişi bu mahkumiyetlerden birine ilişkin cezayı infaz kurumunda çektiği sürece, diğer cezaları açısından ceza zamanaşımı işlemez. Cezanın infazının ertelenmesi veya durdurulması halinde, bu cezaya ilişkin zamanaşımı işlemez. 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında ise; “Bu madde hükümlerine göre cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi hallerinde erteleme süresince ceza zamanaşımının duracağı” açıkça düzenlenmiştir.
Ceza zamanaşımını durduran nedenlerin varlığı halinde o günden itibaren ceza zamanaşımı işlemeyecek ancak kesilmeden önce işleyen ceza zamanaşımı süresi saklı kalacaktır. Ceza zamanaşımının durduğu veya işlediği gün ise süreye dahil olacaktır. Yasal düzenlemelerde ceza zamanaşımının ne kadar süre duracağı (üst sınır) konusunda bir belirleme yoktur. Ceza zamanaşımını durduran nedenin ortadan kalkmasından sonra sürenin tekrar işlemeye başlayacağı açıktır.
Somut olayda; Silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan hükümlünün uyarlama yargılaması öncesi ve sonrası almış olduğu ceza miktarı esas alınarak yapılan değerlendirmede ceza zamanaşımı süresinin 765 sayılı TCK’nin 102/3 ve 5237 sayılı TCK’nin 68/1-d maddesine göre 20 yıl olduğu, örgüt adına işlediği suçlar nedeniyle verilen ceza miktarları esas alınarak yapılan değerlendirmede ise 765 sayılı TCK’nin 102/4 ve 5237 sayılı TCK’nin 68/1-e maddesine göre 10 yıl olduğu ceza zamanaşımı süresi açısından iki kanun arasında fark bulunmadığı ancak ceza zamanaşımı süresinin başlaması ve hesaplanması yönünden 765 sayılı TCK’nin 113. maddesindeki düzenlemeye nazaran 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68. maddesinin beşinci fıkrasında öngörülen ceza zamanaşımının kesintiye uğraması halinde göz önünde bulundurulması gereken zamanaşımı süresinin, mahkumiyete konu ceza süresinin tamamına göre değil kesintiden sonra infazı gereken cezanın süresine göre hesaplanacak olmasının hükümlünün lehine olduğu görülmektedir.
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 15. maddesine göre; Birden fazla mahkumiyeti olan kişi bu mahkumiyetlerden birine ilişkin cezayı infaz kurumunda çektiği sürece, diğer cezaları açısından ceza zamanaşımı işlemeyeceği, cezanın infazının ertelenmesi veya durdurulması halinde, bu cezaya ilişkin zamanaşımının işlemeyeceği öngörülmüş olup; bu düzenlemeye göre hükümlünün hukuki durumu değerlendirildiğinde 16.04.1999 tarihinde tutuklanan hükümlünün silahlı terör örgütüne üye olma ve örgüt adına işlediği patlayıcı madde atma suçlarından almış olduğu cezaların infazının mahkemece infazın durdurulmasına karar verildiği 21.11.2005 tarihine kadar kesintisiz olarak devam ettiği, hükümlü hakkında uyarlama yargılaması sonucu verilen mahkumiyet hükümlerinin kesinleşmesi ve yeniden infaz işlemlerine başlanması ile ceza zamanaşımı süresinin 29.05.2014 tarihinde yeniden işlemeye başladığı, 5237 sayılı TCK’nin 68. maddesinde öngörülen ve yeniden işlemeye başlayan ceza zamanaşımı süresinin hükümlü müdafinin talepte bulunduğu 27.06.2016 tarihinde dolmadığı gibi hükümlünün yakalandığı 16.02.2018 tarihi itibariyle de dolmadığı, 5237 sayılı TCK’nin 68/4. maddesindeki ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 15. maddesindeki açık düzenlemeye rağmen kanun yararına bozma istem yazısında kabul edildiği gibi hükümlünün tahliye edildiği 21.11.2005 tarihinden yakalandığı 16.02.2018 tarihi arasında ceza zamanaşımı süresinin işlediğinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla; İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinin 12.08.2016 tarihli, 1999/1 esas ve 2003/1 karar sayılı ek kararında ve bu karara karşı yapılan itiraz üzerine itiraz mercii olan İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 06.01.2017 tarihli ve 2016/720 değişik iş sayılı kararında usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden bu karara yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
3-)Sonuç ve karar; Açıklanan nedenlerle İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.01.2017 tarihli ve 2016/720 değişik iş sayılı kararına yönelik 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca haklı nedenlere dayanmayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE, dosyanının mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.