İşçi yaptığı iş karşılığında ücret alır. İşçinin ücret karşılığı çalışan kişi olduğu İş Kanunu’nda iş sözleşmesinin tanımında (m. 8/1) yer alan bir esastır. Yargıtaya göre de, ücret bir çalışma karşılığı olduğundan çalışılmayan süre için ücret talebinde bulunulamaz.
Ücretin iş sözleşmesinde açıkça kararlaştırılmamış ve uzun bir süre ödenmemiş olması iş sözleşmesinin ücret karşılığı olmadığı sonucunu doğurmaz. Yapılan işin iş sözleşmesine dayandığının saptanması çalışanın işçi niteliğinde olduğunun kabulü için yeterlidir. İş sözleşmesinin varlığının kanıtlanması yazılı olması koşuluna bağlı olmayıp fiilen çalışmış olmak sözleşmenin varlığını ortaya koyar.
Yargıtaya göre, kural olarak, her iş bir ücreti gerektirir ve işi yapan işçinin ücretini sonradan da isteme hakkı vardır. Uzun süre ücret almadan çalışma hayatın olağan akışına aykırıdır. Ancak, ahlaki bir görev olarak veya hatır için yapılan bir iş ücreti gerektirmez ve böyle bir ilişki iş sözleşmesi olarak nitelenemez.
Bunun gibi, Yargıtayca kabul edildiği üzere alınan eski köşkte oturan kişinin iş sözleşmesi ile çalıştırılan bekçi durumunda olup olmadığının tespiti için binanın bir bekçiye gereksiniminin, başka bir deyişle, bu binada yıkım tarigine kadar korunması gereken ve ekonomik yönden değer arzeden kısım ve malzemelerin mevcut olup olmadığının tespiti zorunludur. Ayrıca, Yargıtaya göre, işverenle arasında bir iş sözleşmesi bulunmayan ve apartman kapıcısı olan kocası adına bazı işleri yapan kadın, yönetim ve iş ilişkisi içinde olmadığından, işçilik haklarını isteyemez.