Tazminat miktarı nasıl belirlenir?
Alacaklının uğradığı zarar miktarı, esaslara göre tespit edildikten sonra, mahkeme bu zararların ne kadarının tazmin edileceğine karar verecektir.
BK.m.43/I (TBK.m.51/I): Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Görüldüğü üzere Borçlar Kanunu bu hususta hakime bir takdir yetkisi vermektedir. Hakim tazminat miktarını belirlerken hem durumun özelliklerini hem de kusurun ağırlığını göz önünde bulunduracaktır. Bunun dışında BK.m. 44’de (TBK.m.52) bazı hususlar tazminattan indirim sebebi olarak düzenlenmiştir. Ayrıca doktrin ve içtihatlarda da tazminatın belirlenmesinde göz önünde bulundurulması gereken bazı noktalara işaret edilmektedir. Tazminatın belirlenmesinde indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulacak hususlar şunlardır:
Tazminatın belirlenmesinde indirim sebepleri
A. KUSURUN AĞIRLIĞI
Zarar verenin kusurunun derecesi tazminat miktarının belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır. Hakim hafif kusur durumunda tazminat miktarında bir indirime gidebilir ve uğranılan zararın altında bir tazminata hükmedebilir. Ancak eğer zarar verenin bir sorumluluk sigortası var ise, kusurun hafif olmasının bir indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulmayacağı kabul edilmektedir.
Ağır ve orta kusur tazminat belirlenirken bir indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulmaz.
Sebep sorumluluğunda kusur sorumluluğun kurucu unsuru olmadığı için, zarar verenin kusuru hafif dahi olsa tazminatta bir indirime gidilemeyecektir.
B. ZARAR GÖRENİN ZARARA RAZI OLMASI
Zarar görenin rızası aslında bir hukuka uygunluk sebebidir. Eğer rıza hukuken geçerli ise, fiil hukuka uygun olacak ve bir tazminat da söz konusu olmayacaktır. Buna karşılık eğer rıza hukuken geçerli değilse, fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmayacak ve zarar veren kişi meydana gelen zararı tazminle yükümlü olacaktır.
Ancak zarar görenin hukuka aykırı olan rızası, fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmasa bile, tazminat miktarı belirlenirken bir indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulacaktır. Zarar görenin, hukuken geçerli olmasa bile, bir rızası mevcut ise, hakim takdir yetkisini kullanarak tazminat miktarında uygun bir indirime gidebilecektir.
C. ZARAR GÖRENİN BİRLİKTE KUSURU
BK.m.44/I (TBK.m.52/I) hükmüne göre zarar görenin kusuru da bir indirim sebebi teşkil etmektedir. Zarar gören, kendi kusurlu davranışlarıyla zararın doğmasına veya artmasına katkıda bulunmuş ise tazminat miktarı belirlenirken bu husus göz önünde bulundurulacaktır.
Ancak bunun için zarar görenin kusurunun zararı doğuran tek sebep olmaması gerekir. İndirim sebebi olarak göz önünde bulundurulacak kusur, zarar görenin illiyet bağını kesecek yoğunluğa ulaşmamış birlikte kusurudur. Eğer zarar görenin ağır kusuru illiyet bağını kesmiş ve zararlı sonucun meydana gelmesinin temel sebebi zarar görenin ağır kusuru ise, sorumluluk söz konusu olmayacaktır.
Zarar görenin birlikte kusurundan söz edilebilmesi için onun ayırt etme gücüne sahip olması gerekir. Örneğin ayırt etme gücüne sahip olmayan iki yaşında bir çocuğun aniden yola fırlaması ve hızlı seyreden bir aracın altında kalması durumunda, çocuğun bu davranışı tazminat borcunda indirim yapılmasını gerektiren bir birlikte kusur olarak nitelendirilemez.
Zarar görenin birlikte kusuru ya zararın doğmasına; ya da artmasına katkıda bulunmuş olabilir. İsviçre Federal Mahkemesi iki aracın çarpıştığı bir olayda çarpışma nedeniyle dişleri zarar gören kişinin emniyet kemerini takmaması nedeniyle tazminat miktarında 1/3 oranında indirime gitmiştir.
Zarar görenin birlikte kusurunun sadece zararın doğumuna değil, doğmuş bir zararın artmasına katkıda bulunması durumunda da tazminatta indirime gidilecektir. Örneğin haksız fiil sonucunda yaralanan kişinin tedavi olmaktan kaçınması veya doktorun tavsiyelerine uymaması halinde durum böyledir. Ancak bunun için zararın artmaması amacıyla alınması gereken önlemlerin zarar gören açısından beklenebilir/kabul edilebilir olması gerekir. Yukarıdaki örnekte yararlanan şahsın tıbbi açıdan önemli riskler taşıyan bir ameliyattan kaçınması birlikte kusur olarak değerlendirilmeyecektir.
Zararın doğumuna veya artmasına katkıda bulunan birlikte kusurun hangi oranda indirime yol açacağı, oransal olarak veya matematiksel formüllerle değil, hakimin takdir yetkisine göre belirlenir.
Sebep sorumluluklarında sorumlunun kusuru sorumluluğun kurucu unsuru değildir. Sorumlu kişi veya kişiler kusurları olmasa bile meydana gelen zararı tazminle yükümlü olur. Sebep sorumluluğu hallerinde Sorumlunun bir de kusuru varsa, buna “ek kusur” denir. Ek kusurun burada incelediğimiz sorun bakımından önemi şudur: Ek kusur zarar görenin birlikte kusurundan düşülür veya bazı durumlarda onu nötralize eder. Ek kusurun zarar görenin birlikte kusurundan hangi oranda düşüleceği sorunu da şematik bir biçimde, örneğin matematik formüllerle belirlenemez. Bu husus tamamen hakim takdir yetkisi kapsamındadır.
Tazminattan indirim sebebi teşkil eden kusur, zarar görenin birlikte kusurudur. Üçüncü bir şahsın birlikte kusuru tazminattan indirim sebebi değildir; bu tür durumlarda üçüncü şahıs ve zarar veren, zarar görene karşı müteselsilen sorumlu olur.
D. DİĞER SEBEPLER
BK.m.43/I’de (TBK.m.51), hakimin olayların özelliğine ve durumun gereğine göre zararın miktarını tespit edeceği düzenlenmiştir. Buna göre, şu durumlar da tazminat miktarının belirlenmesinde göz önünde tutulacaktır:
Umulmayan olaylar:
Zararın doğumuna veya artmasına katkıda bulunan umulmayan olaylar da tazminatın hesabında göz önünde tutulur. Haksız bir fiil sonucunda yararlanan kişinin bir enfeksiyon kapması nedeniyle durumunun ağırlaşması durumunda, gerçi zarar veren sorumluluktan kurtulmaz. Ancak tazminat miktarı belirlenirken bu beklenilmeyen durumun göz önünde tutulması ve uygun bir indirime gidilmesi gerekir.
Ancak söz konusu umulmayan olayın tazminattan indirim sebebi teşkil edebilmesi için, bunun illiyet bağını kesen bir mücbir sebep niteliği taşımaması gerekir; mücbir sebebin illiyet bağını kestiği durumlarda sorumluluğun şartları gerçekleşmemiş olacağından, tazminat ödeme borcu da doğmayacaktır.
Zarar görenin bünyevi istidadı:
Zarar görenin daha önceden mevcut bir rahatsızlığının zararın doğmasına veya artmasına katkıda bulunması da tazminat miktarı belirlenirken göz önünde bulundurulur. İsviçre Federal Mahkemesinin 14 Eylül 2004 tarihli kararına konu olan olayda, duran bir otomobil içinde bulunan şahıs başka bir aracın çarpması neticesinde felç olmuştur. Ancak alınan bilirkişi raporlarında, yaralan şahsın omurgasında daha önceden gerçekleşmiş bir arıza olduğu anlaşılmıştır. Zarar görende daha önceden mevcut bu rahatsızlık zararın oluşmasına veya artmasına kısmen katkıda bulunduğu takdirde bir indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulur.
Meydana gelen zararların tamamının tazmininin zarar verenin ekonomik açıdan yıkımına sebep olması: BK.m.44/II (TBK.m.52/II) hükmüne göre, zarar haksız fiili işleyen kişinin kasıt veya ağır ihmalinden kaynaklanmamış ve ortaya çıkacak zararın tam olarak tazmini onun ekonomik açıdan çok zor durumda kalmasına yol açacak ise, bu durum da tazminattan indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulacaktır.
Dikkat: Haksız fiili işleyen kişinin kasıt veya ağır kusuru varsa, onun ekonomik açıdan zor durumda kalması indirim sebebi teşkil etmeyecektir. Bu durum sadece zarar verenin kusurunun hafif kusur niteliği taşıdığı durumlarda indirim sebebi teşkil eder. Ayrıca zarar görenin sorumluluk sigortası varsa sigorta şirketinin zor durumda kalması da bir indirim sebebi oluşturmayacaktır.
Zarar görenin çok yüksek bir ekonomik gelire sahip olması:
Bazı yazarlara göre, zarar verenin sadece hafif kusurunun bulunduğu, bunu karşılık zarar görenin ekonomik durumunun çok iyi olduğu hallerde de tazminattan uygun bir indirim yapılabileceği kanaatindedir.
Hatır işleri:
Zarar, zarar verenin zarar görenin hatırına, onun yarına yaptığı bir iş nedeniyle ortaya çıkmış ise, hakim bu durumu göz önünde bulundurarak tazminat miktarında uygun bir indirim yapabilir.