Kavram olarak Vergi Usul Kanunu’nun 113 ve 114. maddelerinde düzenlenmiş olan zamanaşımı hakkında bazı yazarlar tarh zamanaşımı ifadesini kullanmakta ve bazı yazarlar da bu düzenlemeleri tahakkuk zamanaşımı olarak adlandırmaktadır. Sözü edilen maddelerde bu zamanaşımının tarh zamanaşımı mı yoksa tahakkuk zamanaşımı mı olarak adlandırılacağına ilişkin olarak bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, Kanun’un mücbir sebeple ilgili 15. maddesinde, tarh zamanaşımı kavramına yer verilmiştir. Öte yandan, VUK’un 114. maddenin birinci fıkrasında da, “…tarh ve tebliğ edilmeyen” ifadesi mevcuttur. Kanun koyucu bu hükümle idareden, bir an önce tarh ve tebliğ işlemlerinin gerçekleştirilmesini istemektedir. Burada zamanaşımına yer verilmesinin esas nedeninin, idarenin tebligat dahil vergilendirme işlerini süresinde yaparak savsaklamaması olduğu dikkate alındığında, bu zamanaşımını tarh zamanaşımı şeklinde ifade etmenin daha doğru olacağını düşünmekteyiz.
VUK’un 113. maddesinin birinci fıkrası zamanaşımını, “zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının ortadan kalkmasıdır.” şeklinde ifade ettikten sonra, onu izleyen fıkrada da “zamanaşımı, mükellefin bu hususta müraacatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder.” hükmüne yer vermiştir.
Vergi hukukunun bir kamu hukuku dalı olması nedeniyle, bu hukuk dalında yer alan zamanaşımının da aynı hukuki niteliğe sahip olacağı ifade edilmektedir. Yani vergi hukukunda da zamanaşımı, vergi alacağının kalkmasına neden olacaktır.
Ancak bu konu vergi hukukçuları arasında tartışma konusu oluşturmuştur. Bir kısım hukukçular vergi hukukundaki zamanaşımının kamu hukukundaki zamanaşımı ile aynı sonuçları doğuracağını iddia ederlerken, bir kısım hukukçular da vergi hukukundaki zamanaşımını hak düşürücü süreden zayıf ve özel hukuktaki zamanaşımından (düşürücü zamanaşımı) daha kuvvetli olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Yani bu kişiler, zamanaşımına uğramış olan vergilerin isteğe bağlı olarak ödenmesi halinde geri alınamayacağını ifade etmiştir. İkinci görüşte olanlar savunmalarını, AATUHK’nın 102. maddesindeki “zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur.” hükmüne dayandırmak istemiştir. VUK’un sistematiğine bakıldığında, kanun zamanaşımını düzenleyen 113. maddesinin, “vergi alacağının kalkması” başlığını taşıyan altıncı kısım içinde yer aldığı görülmektedir. VUK’un 3. maddesinde vergi kanunlarının nasıl yorumlanması gerektiğine değinilmiş ve maddede de “vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat göz önüne alınarak uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Adı geçen maddede kanunun sistematiğinin de yorum yaparken göz önüne alınması gerektiğinin belirtildiği ve 113. maddenin yer aldığı Altıncı Kısmın başlığının da “vergi alacağının kalkması” şeklinde düzenlendiği göz önüne alındığında, tarh zamanaşımının vergi alacağını tamamen kaldırması gerektiğini söyleyebiliriz. Kaldı ki, Kanun’un 113. maddesinde zamanaşımının, vergi alacağını kaldıracağı açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu yoruma göre AATUHK’un 102. maddesindeki mükellefin rızaen yapacağı ödeme kabul olunur hükmünü, sadece tahsil zamanaşımı hakkında uygulamanın doğru olacağını ifade etmek mümkündür. Bu bakımdan vergi hukukundaki tarh zamanaşımını da hak düşürücü süreler gibi kabul etmek yerinde olacaktır.
Tarh zamanaşımı sürelerine ilişkin yayınımıza ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.