Bir ülkede yaşayan herkes tanıklık yapmak zorundadır. Yabancılar için de durum böyledir. Bütün bu kişiler, yöntemine uygun biçimde çağırıldıklarında, yargıç önüne gelmek zorundadırlar. Tanık gelmediğinde kendisine yaptırımlar uygulanır. Buna göre, yönteme uygun olarak çağrılan tanık gelmezse, kendisi zorla getirilir (ihzar), ayrıca kendisine gelmemekten ötürü neden olduğu giderler yüklenir ve para cezasına da çarptırılır. Gelmeyen tanık özür bildirir ve özrü kabul edilirse, yeniden davetiye ile çağrılır ve ona para cezası ve gider ödetilmez. Her tanık, istisnai durumlar hariç, yemin etmek ve beyanını yeminle kuvvetlendirmek zorundadır. 1985 yılından bu yana savcılar ve sulh yargıçları hazırlık soruşturmasında tanık dinlemeleri halinde, tanıklara yemin verdirirler. Tanığın dinlenmesi sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar, ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar, soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar yeminsiz dinlenirler. Tanık en önemli delil kaynağıdır. Tanığın beyanı olayı aydınlatma niteliğine sahiptir. Tanık doğru beyanda bulunmak zorundadır. Yalan tanıklık suçtur. Tanık beyanda bulunurken uygun olan tavır, tanığın olayı kendi bilgi ve görgüsüne göre anlatmasına fırsat vermektir. Soru-cevap biçiminde gerçekleştirilecek olan bir yöntem, gerçeğin ortaya çıkmasına engel olabilir.