Soyut Borç İkrarı Nedir?

Borç ikrarı ya da borç tanıması bir kimsenin karşı tarafa belirli bir borcu olduğuna dair beyanıdır. Sebebi gösterilmeyen borç ikrarına soyut borç ikrarı denir.

B, A’ya olan borcunu yazılı bir belge aracılığıyla “A’ya 1000 lira borçluyum” şeklinde ifade ediyor. Yapılan işlemin hukuki niteliğinin tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu kabul edilmektedir .

B’nin A’ya böyle bir beyanda bulunmasının sebebini aralarında daha önce vuku bulmuş bir hukuki ilişkinin varlığı olabilir. Ancak B’nin A’ya borcunun altında hiçbir sebep yatmıyorsa, burada geçerli bir borç ikrarından söz edilebilir mi?

Sebebi olmayan bir borç, söz konusu olamaz. Buradaki temel problem, borç ikrarında sebep gösterilmediği takdirde, geçerli bir borç ikrarından söz edip edemeyeceğidir. Yani soyut borç ikrarı, geçerli bir borç ikrarı mıdır? Borçlar Kanunu’nun 17. Türk Borçlar Kanunu’nun ise 18. maddesine göre sebebi gösterilmese dahi borç ikrarının geçerli olduğu hükme bağlanmıştır.

Borç tanıması
MADDE 18- Borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir.

SOYUT BORÇ İKRARINDAN DOĞAN BORCUN NİTELİĞİ

Soyut borç ikrarının, eskisiyle aynı borcu mu, yoksa yeni bir borç mu meydana getireceği hususunda şekli ve maddi anlamda iki görüş ortaya çıkmaktadır.

Fransız hukukunda ortaya çıkan ve Türk hukukunda da kabul edilen şekli anlamda soyutluk görüşüne göre soyut borç ikrarı yeni bir borç meydana getirmez. Buradaki soyutluk, sadece bir ispat soyutluğudur. Alacaklının alacağını talep -ve gerekiyorsa dava- edebilmesi için sebebi ispat etmesine gerek bulunmamaktadır. Eğer borçlu, hukuki sebebin olmadığını veya o ilişkiden kendi lehine itiraz ve def’ilerin doğduğunu iddia ediyorsa bunları ispat etmesi gerekecektir.

(öncedeki örnekten devam) B, A’ya ona 1000 lira borçlu olduğunu ifade eden bir belge verdi. A’nın burada hiçbir şey ispat etmesine gerek yoktur.

Maddi anlamdaki soyutluk görüşüne göre, soyut borç ikrarı yeni bir borç meydana getirir.

B, A’ya 1000 lira borçlu olduğuna dair bir belge vermişse, burada yeni bir borç meydana gelmiştir. Borcun sebebi geçersiz ise bu görüşe göre A alacak hakkını kazanır; ancak burada bir sebepsiz zenginleşmenin varlığı söz konusu olacaktır. Bu görüşün temel argümanı BK’nın 66. maddesinin II. fıkrasındaki def’i hakkına dayanmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir