Nitelikli (vasıflı) ikrarda, ikrar eden, karşı tarafın ileri sürdüğü vakıanın doğru olduğunu iddia eder, ancak bunun hukuki niteliğinin iddia edildiğinden farklı olduğunu belirtir. Örneğin, davalı, davacıdan on bin lira aldığını kabul ederse, bu parayı bağış olarak değil ödünç olarak aldığını belirtirse, bu ikrar vasıflı ikrar olarak kabul edilir. Bu durumda, davacının iddia ettiği şey doğrudur, ancak onun iddia ettiği hukuki nitelik, yani ödünç, reddedilmektedir. Bu nedenle, gerekçeli inkar da nitelikli inkar olarak bilinir.
Bu durumda, davalının on bin lirayı ödünç olarak değil bağışlama olarak aldığını kanıtlaması gerekir mi yoksa davacının ödünç olarak verdiğini mi kanıtlaması gerekir? Davalının bağışlama olarak parayı aldığını kanıtlaması durumunda ikrarı bölünmüş olur; ancak davalının ödünç verdiğini kanıtlaması durumunda ikrarı bölünmemiş olur.
Hukuk alanında, nitelikli (vasıflı) ikrarın bölünemeyeceği, yani ikrar eden aleyhine bir delil teşkil etmeyeceği kabul edilir. Bunun yerine, vakıayı ileri sürenin onu ispat etmesi gerekir. Bu nedenle, vasıflı ikrarda ispat yükü (HMK m. 190; TMK m. 6), vakıayı ileri süren veya gerekçeli olarak inkar eden tarafta değildir. Yargıtay da bunu onayladı. Bir örnek;
Yukarıda belirtilen ödünç-bağışlama örneğinde, davacı, davalıya para ödünç verdiğini ispat etmelidir.
Davacı, otomobilini davalıya emanet olarak verdiğini iddia etti (TBK m. 561 ve devamı), ancak davalı otomobili rehin olarak değil emanet olarak aldığını söyledi. Davacının emanet sözleşmesini ispatlaması gerekir.
Davacı, davalının ineğini rehin olarak verdiğini iddia etti, ancak davalı, davacıdan ödünç aldığı on bin liranın teminatı olarak ineği satın aldı. Davacının ineği rehin verdiğini ispat etmesi gerekir.