Müdafiin CMK m. 154’ten kaynaklı savunma dokunulmazlığı bulunduğu için, Türk hukukunda müdafiin şüpheli veya sanığa yüklü suç dolayısıyla iletişiminin dinlenmesi, kayda alınması, tespiti ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi yasaklanmıştır (CMK m. 136).
Bu yasak müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında kabul edilmiş, ancak her nedense mobil telefon CMK m. 136’da sayılmayarak hariç tutulmuştur. Mobil telefonun kapsam dışında tutulmasına bir anlam veremediğimiz için burada bir kanun yapma hatası olduğunu düşünüyoruz.
Kanun, “müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları” ile “avukat bürolarının aranmasını” (CMK m. 130) düzenlemişse de, iletişimin denetlenmesinde sadece “müdafi” statüsündeki avukatı öngörmüş, aramalarda ise hukuk davalarını kapsayacak bir şekilde “avukat” terimini, CMK m. 130/2’de ise “tanıklıktan çekinebilecek kişiler” terimini kullanmıştır. Tanıklıktan çekinilebilecek kişiler arasında CMK m. 46’da avukatlar da yer aldığı halde, kanun koyucu müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telefonların da “şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla” denetlenemeyeceğini ayrıca hüküm altına almıştır (CMK m. 136).
Kanunun 136. maddesindeki bu düzenleme, CMK m. 154’teki düzenleme ile paraleldir. Nasıl müdafiin şüpheli veya sanık ile yazışmaları denetime tabi tutulamıyor ve bir “avukat” olan “müdafiin” bürosunda yapılacak arama özel kurallara bağlı ise (CMK m. 130), iletişimin denetlenmesi bakımından da, CMK m. 136’daki özel düzenleme kabul edilmiştir.