TMK m. 194 hükmü ile Türk Hukukuna giren “aile konutu” kurumu TBK m. 349’da konut ve çatılı işyeri kiralarına uygulanacak kurallar arasında da düzenlenmiştir. Mutlak emredici nitelikteki TBK m. 349’a göre, “Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı, eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini feshedemez. Bu rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş haklı sebep olmaksızın rızasını vermekten kaçınırsa kiracı, hakimden bu konuda bir karar vermesini isteyebilir. Kiracı olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması halinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.”
Aile konutu, eşlerin evlilik birliğini devamı sırasında ortak yaşamı sürdürmesinin gerekli kıldığı “bir yerde ortak olarak oturma ihtiyacının” giderilmesinde kullanmak üzere sürekli olarak seçtikleri, kısaca aile yaşamlarının merkezi durumuna getirdikleri, konut olarak kullanmaya elverişli taşınmaz veya taşınır yerdir.
TBK m. 349/1’e göre, “Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı, eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini feshedemez.” TMK m. 194/1’de de aynen tekrarlanan bu hüküm uyarınca, aile konutu evlilik birliğindeki eşlerden birisi tarafından kira sözleşmesi ile sağlanmışsa; kiracı eş, diğer eşin açık rızası olmaksızın kira sözleşmesini feshedemeyecektir. Hükümdeki “feshedemez” ibaresi kiracının eşinin açık rızası olmaksızın ne olağan fesihte ne de haklı sebebe dayalı olağanüstü fesihte bulunabileceği anlamını taşır. TBK m. 349’un lafzı sadece kira sözleşmesinin feshi ile ilgili olsa da, kiracı eşin geçerli bir tahliye taahhüdünde bulunması için (TBK m. 352/1) dahi eşinin rızasını alması şarttır.
TMK m. 194, rızaya yetkili eşin rızası için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu rıza bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşıldığı üzere, rızanın “açık” olması gerekir.
Belirli ve somut bir fesih için verilecek olan rıza, sadece fesihten önce veya fesih sırasında değil, fesihten sonra dahi verilebilir.
TMK m. 194/2 ile aynı içerikteki TBK m. 349/2’ye göre, “Bu rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş haklı sebep olmaksızın rızasını vermekten kaçınırsa kiracı, hakimden bu konuda bir karar vermesini isteyebilir.” Hüküm, hakimin müdahalesini iki farklı sebebe bağlamıştır; Birinci sebep, rıza vermeye yetkili eşin rızasının elde edilememesidir. Böyle bir durum, eşlerden birisine ilişkin objektif sebeplerle rızanın elde edilemediği hallerde söz konusu olur. Örneğin rızaya yetkili eşin hastalığı, uğradığı kaza veya zihinsel özrü gibi sebeplerle rıza elde edilemiyorsa, kiracı eş; hakime başvurabilir. İkinci sebep; izne yetkili eşin haklı bir sebep olmaksızın izin vermekten kaçınmasıdır. İzin vermekten kaçınmanın haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı sonucuna, izin talebinde bulunan eşin, amaçlanan işlemin icrasındaki menfaatinin, ailenin ekonomik durumunun, diğer eşin ve genel olarak ailenin menfaatlerinin bir arada tartılıp, değerlendirilmesiyle ulaşılır.
TBK m. 349/3’e göre, “kiracı olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması halinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.”