Hukuki İşlemlerde Geçerlilik Şekli

Uyulmadığı takdirde, hukuki işlemin geçersiz olacağı şekildir. Yani, hukuki işlem öngörülen şekle uygun yapılması gerekir. Aksi takdirde, o hukuki işlem, hüküm ve sonuç doğurmayacaktır. Geçerlilik şekli, iki kaynaktan doğar: Kanuni şekil ve taraflarca kararlaştırılan şekil (iradi şekil).

Geçerlilik Şeklinin Yarar ve Sakıncaları

Şeklin temelinde yatan bazı düşünceler vardır. Kanun, bu düşüncelere dayanarak bazı şartlarda yapılan sözleşmeleri belirli şekillere bağlamıştır. Bu düşünceler nelerdir?

1) Şekil tarafları düşündürmeye sevk eder. Bir sözleşmenin geçerliliği şekle bağlı tutulmuşsa, bunun kurulmasına ilişkin iradenin açıklanmasından önce, irade sahibi daha dikkatli olacak ve düşünceli hareket edecektir. Bu sayede, kişiler daha dikkatli kararlar verecektir.

2) Şekil, hukuki güvenlik, hukuki açıklık, hukuki kesinlik sağlar. Kişilerin açıkladıkları iradelerin ne olduğu ve ne anlama geldiği tartışması çıkarsa, bu tartışmanın çözümü kolaylaşacaktır ve hukuki güvenlik sağlanacaktır. Kimin ne gibi hak ve yükümlülük altına girdiğini, iradenin anlam ve kapsamını belirlemek kolaylaşacaktır.

3) Şekil, ispat kolaylığı sağlar. “Söz uçar, yazı kalır” deyişi geçerlilik şeklinin ispat kolaylığı sağlamadaki yararını en güzel şekilde ortaya koymaktadır.

Şeklin olumsuz yanları: Şekil işlemleri zaman kaybına ve ek masrafa yol açar. (Taşınmaz satış vaadinin noterdeki hukuki işlemleri)

1. Kanuni Şekil

Kanunun öngördüğü şekil, geçerlilik şekli olarak kabul edilir, zira kanuni şekil olmadığı zaman hukuki işlem hüküm ve sonuç doğurmaz, geçersizdir.

a. Basit Yazılı Şekil

Sözleşmenin geçerliliği için yazılı şekle resmiyet verecek bir kişiye ya da makama ihtiyaç yoktur. İşlemin basit yazılı şekle bağlı olması için, beyanın yazılı olması ve bununla birlikte imzanın olması gerekir. Basit yazılı şeklin öngörüldüğü durumlara örnek bağışlama taahhüdüdür. (BK238-TBK288) Alacağın temliki işlemi (BK163-TBK184) yine yazılı şekle uygun olarak yapılmalıdır. Yani, yazılı şekille yapılmadığı takdirde, o işlem geçerli bir işlem olmayacaktır. TBK-237’ye göre, taşınmazlarda ön alım hakkı kuran sözleşmenin geçerliliği yine yazılı şekle bağlı tutulmuştur.

Yazılı olmasının ilk şartı, sözleşmenin Türkçe yapılacak olmasıdır.

İmza konusundaki bir sorun, metnin kim tarafından imzalanacağıdır? Borç altına giren şahısların metni imzalamış olmaları gerekmektedir. Misalen bağışlama sözleşmesinde sadece tek taraf borç altına girdiği için sadece onun tarafından imzalanması yeterlidir.

Atılacak imza, kişinin ismin ve soyisminin el yazısıyla yazılmasıdır. İmzadan, o kişinin kimliğinin okunabilir, çıkarılabilir olması gerekir. Herhangi bir anlam taşımayan karalamalar, sadece ismin veya soyisminin yazıldığı teknik açıdan imza değildir.

TBK – MADDE 15/I-II- İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur.

İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır.

Dijital imza ya da elektronik imza durumlarında imzanın geçerli olup olamayacağı uzun süre tartışılmıştır. Sonrasında çıkan elektronik imza kanunuyla birlikte bunun geçerliliği kabul edilmiştir.

TBK – MADDE 14/II- Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.

Güvenli elektronik imzayla imzalanan şeyler, el ile imzalanmış gibi hüküm ve sonuç doğurur. Ancak elektronik imza kanununda güvenli elektronik imzanın istisnaları (3) vardır: Resmi şekle tabi işlemler (tapu işlemleri), kanunun özel merasime tabi tuttuğu işlemler (evlenme işlemi) ve teminat işlemleri (rehin kurarken, kefil sözleşmesinde) bakımından güvenli elektronik imza kullanılamayacaktır.

Görme engellilerin talebi halinde imza atmalarına bir engel yoktur ve imzalarında kendileri bir şahit isteyebilir. Görme engellilerin attığı imza da geçerlidir.

TBK – MADDE 15/III – Usulüne göre onaylanmadıkça veya imza ettikleri sırada metnin içeriğini bildikleri ispat edilmedikçe, görme engellilerin imzaları onları bağlamaz.

Okuma yazma bilmeyenler, ya da fiziki bir özür sebebiyle imza atamayanlar için TBK-16’da bir düzenleme vardır:

MADDE 16- İmza atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler.

Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler saklıdır.

Madde eleştirisi: Parmak izi onaya tabi tutulamaz.

Paraf, imza yerine geçmez. Ancak birden fazla sayfa varsa ve bu sayfaların hepsinin imzalanması gerekiyorsa, en son sayfaya imza, diğer sayfalara paraf atılabilir.

b. Nitelikli Yazılı Şekil

Nitelikli yazılı şekilde, basit yazılı şekle ilave olarak, sözleşmenin kapsamına ilişkin bazı şartlar, bazı ek unsurlar aranır.

Miras hukukunda, el yazısıyla vasiyet, nitelikli yazılı şekle en iyi örneklerdendir. Bu vasiyetin geçerli olabilmesi için, baştan aşağı bu vasiyetin el yazısıyla hazırlanmış olması ve tarihin el yazısıyla belirtilmiş olması gerekir. Borçlar hukukunda nitelikli yazılı şekle bir örnek kefalet sözleşmesidir. Kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için (BK-484 / TBK-583) sözleşmenin yazılı olması, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın belirtilmesi gerekir. TBK, bu konuda BK’dan daha ayrıntılı şartlar aramıştır:

TBK Madde 583/II: Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da, tüketici sözleşmelerinde, sözleşmenin içinde nelerin olması gerektiği tek tek sayılmıştır. (Taksit tutarı, ödenecek faiz vb.) Sayılan bu unsurların sözleşmede tek tek belirtilmesi gerekir.

c. Resmi Şekil

Sözleşmenin geçerliliği sadece yazılı olmasına değil, aynı zamanda buna resmi bir makamın resmiyet vermesine bağlı ise, resmi yazılı şekilden söz edilir. Resmi şeklin gerçekleşmesi için işleme resmi bir makamın katılmış olması gerekir. En tipik örneği, taşınmazlara ilişkin ayni hakkın devri işleminin noter huzurunda yapılmasıdır.

Resmi makam, bir işleme resmiyet vermeye yetkili makamlardır (3). Aksi belirtilmedikçe, Türk Hukuku’nda genel yetkili makamlar, noterlerdir.

Resmi şekil, en ağır şekil şartıdır. Yazılı bir şekille yapılması gereken işlemlerin resmi şekille yapılması, o işlemin geçerliliğini etkilemez, aksine onu pekiştirir. Ancak, resmi şekil şartı koşulan bir işlem, nitelikli yazılı şekil veya basit yazılı şekille yapılamaz. Bu, yapıldığı takdirde, hukuki işlemlerin tahvili söz konusu olur.

Şekil Zorunluluğunun Kapsamı

Sözleşmenin, objektif esaslı noktalarını n yapılan şekilde yer alması gerekir. Bir taşınmaz satım sözleşmesinde, alıcı ve satıcı, satım konusu şey, satım bedeli, ödenip ödenmediği belirlenmiş olmalıdır. Objektif esaslı noktalar dışında kalan yan noktaların, şeklin kapsamına girmesi, objektif esaslı noktaları açıklığa kavuşturuyorsa o işlemde yan noktalar da aranacaktır. (Satım bedelinin ne şekilde ödeneceğine dair bir hüküm)

İsviçre doktrinine göre sübjektif esaslı noktalar da şekilde yer almalıdır. Federal mahkeme, doktrinde kabul edilen bu esasa bazı sınırlamalar getirmektedir. Federal mahkemeye göre, niteliği gereği, ilgili sözleşme tipinin unsurlarından birini oluşturan sübjektif esaslı noktaların şeklin kapsamında yer alması gerekir. Örneğin bir taşınmaz satım sözleşmesi yapılırken, taraflar arasında “taşınmaz satım sözleşmesiyle birlikte yapılmak istenen bir ödünç sözleşmesi” yapılacağı kararlaştırılmış olabilir. Burada, ödünç sözleşmesi taşınmaz satım sözleşmesinin doğal çerçevesinde yer alan bir unsur olarak karşımıza çıkmaz. Dolayısıyla burada sübjektif esaslı nokta, sözleşme tipinin unsurlarından biri olmadığı için şekilde yer alamaz. Yani tapu kaydında, ödünç sözleşmesinin belirtileceğine dair bir gereklilik yoktur.

Sözleşmenin yapılması için, bir şekil öngörülmüşse, bunun değiştirilmesinde de o şekil şartı aranacaktır. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler, bunun dışındadır ve bu durum BK-12 / TBK-13. maddede hükme bağlanmıştır:

TBK – MADDE 13- Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır.

Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da uygulanır.

Borç, ibra sözleşmesiyle (TBK-132) sözleşme yapılırken tabi olunan şekle bağlı olmadan tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.

Taraflarca Kararlaştırılan Şekil / İradi Şekil

Kanun, hukuki işlemin geçerliliği için şekil öngörmemiş olmamasına rağmen, taraflar bir şekil zorunluluğu getirmiş olabilir .

Taşınır satım sözleşmesinin geçerliliği şekle tabi değildir. Ancak, taraflar kendi iradeleriyle sözleşmenin yapılmasını bir şekle bağlayabilirler. Bunun tam tersi olan, kanunun aradığı şekli, taraflar iradeleriyle kararlaştırarak, şekle tabi olmaksızın yapamazlar. (Taşınmazlara ilişkin sözleşmenin tapuda yapılması) Yani taraflar, sözleşmede şekle ilişkin hususları artırabilirler; ancak kanun tarafından belirlenmiş hususları iradeleriyle yok sayarak sözleşmeyi yapamazlar.

TBK – MADDE 17- Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.

Herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin hükümler uygulanır.

TBK madde 17’ye göre, kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmede, taraflar bir şekil kararlaştırmalarına rağmen o şekli uygulamamışlarsa, o şekil karine olarak tarafları bağlamaz ve sözleşme geçerlilik şartını kaybeder.

Yazılı şekil karinesi: taraflar işlemin şekle tabi olduğunu kararlaştırmış fakat şeklin türünü belirlememiş iseler, karine olarak yazılı şeklin kararlaştırıldığı kabul edilir.

İSPAT ŞEKLİ

Usul Hukukunu ilgilendiren bu ispat şekli, o hukuki işlemin ispatı bakımından aranmaktadır. İşlem, şekle uygun yapılmasa bile, geçerlidir; ancak ihtilaf ortaya çıktığında, onu ispat edebilmeniz için, öngörülen ispat vasıtalarını ifade etmeniz gerekir.

HUMK-288’e göre yapıldığı andaki miktar değeri 2 bin 5 yüz lirayı aşan ve bir hukuki işlemden kaynaklanan iddiaların, senetle ispatlanması gerekir.

Taşınır satımı bakımından, yazılı bir geçerlilik şekli yoktur. “5000 liraya bu saati satıyorum” ve “5000 liraya bu saati alıyorum” açıklamaları yapıldığında sözleşme kurulmuş olur. Ancak taraflardan birinin borcu ödememesi halinde dava açıldığı takdirde, (2500 lirayı geçtiği için) bunu senetle ispat etmek gerekmektedir. Eğer senetle ispat edilemiyorsa dava reddedilecektir.

ŞEKLE AYKIRILIĞIN HUKUKİ SONUCU

Şekle aykırılığın hukuki sonucunda, doktrinde iki görüş ön plana çıkmıştır.

1) Klasik Butlan Görüşü

Bu görüşe göre şekle aykırı sözleşme, batıldır. Butlanı, sadece taraflar değil, menfaati olan üçüncü kişiler de ileri sürebilir. Taraflar ileri sürmese bile bunun, hakim tarafından re’sen göz önünde tutulması gerekir.

Federal mahkeme ve Yargıtay içtihatlarında, butlan, iki durumda yumuşatılmaktadır. İki durumda, butlanı ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edeceği kabul edilmektedir. Yani, bu iki durumda butlan göz önünde bulundurulmaz ve sözleşme şekle aykırı olmasına rağmen, sözleşme fiilen sonuç doğurur:

‒  Tarafların kendi rızalarıyla ve şekle aykırılığın farkında olarak, sözleşmeden doğan belli başlı borçlarını yerine getirmiş iseler, şekle aykırılığı bilmelerine rağmen ifa etmiş iseler, sonradan butlanı ileri sürmek, dürüstlük kuralına aykırı olacak ve hakkın kötüye kullanılmasını oluşturacaktır.

İsviçre Federal Mahkeme görüşüne göre, sözleşmede şekle aykırılık, bilinmesine rağmen ifa edilmişse, bu durum her zaman hakkın kötüye kullanılması sayılmaz, sözleşmenin şartlarının göz önünde bulundurulması gerekir.

‒  Hileli davranışlarla şekle aykırılığa yol açan tarafın, sonradan şekle aykırılığı ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılmasını oluşturacaktır. İşlem, şekle aykırı olmasına rağmen, sanki şekle uygun yapılmış gibi hüküm ve sonuç doğuracaktır.

2) Kendine Özgü Geçersizlik Görüşü

Bu görüşe göre işlemin şekle uygun olarak yapılmadığını, sadece sözleşmenin tarafları ileri sürülebilir. Klasik butlan görüşünden farklı olarak kendine özgü geçersizlik görüşünde üçüncü şahıslar şekle aykırılığı ileri süremez. Hakim, taraflar iddia etmediği sürece şekle aykırılığı re’sen göz önünde bulundurmaz.

Tarafların şekle aykırılığın farkında olarak sözleşmeden doğan belli başlı borçlarını ifa etmesi, şekle aykırılığı giderir. İfa ile birlikte, şekle aykırılık giderilmiş olacaktır ve işlem geçerlilik kazanacaktır. Klasik butlan görüşünde, bu sonuca hakkın kötüye kullanılması argümanıyla ulaşılırken, burada ifanın gerçekleşmesi, işlemin geçerlilik kazanması için bir geçerlilik şartı sayılmıştır.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir