Tüzel kişiler (dernek, şirket, sendika, vakıf) şüpheli/sanık olabilir mi?

Suç işlediği sanılan kişi olarak şüpheli/sanık sıfatını ancak gerçek kişiler alabilir. Bunlar için, hayatta olmak ve gerçek kişi olmak koşullarının aranması doğal karşılanmalıdır. Gerçekten ceza hukuku alanındaki suç faili, ceza yargılamasındaki adıyla şüpheli/sanık, devletin koyduğu kurallara karşı gelen, bu isteğini açığa vurabilen, isnat(algılama) yeteneği ile kusurluluğu haiz olan bir varlıktır ve bu yetenekler de ancak gerçek kişilerde bulunur. Bu nedenle “ceza sorumluluğunun sübjektifliği” adı verilen bu ilke, tüzel kişilerin cezalandırılmasına, sanık sıfatını almalarına engeldir. Tüzel kişilerin de karıştığı bir suç varsa, bu durumda bile suçu işleyen/işleyenler gerçek kişi/kişilerdir. Bu kişiler o tüzel kişinin müdürü, memuru ya da temsilcisidirler. Böyle durumlarda

Devamını okumak için tıklayın…Tüzel kişiler (dernek, şirket, sendika, vakıf) şüpheli/sanık olabilir mi?

Sanık kimdir?

Sanık, savcının kamu davasını açması ve iddianamenin kabulüyle başlayan, hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişidir. Sanık kavramı yargılamanın aşamaları ile ilişkilendirmektedir. Son soruşturma iddianamenin kabulü ile başlamadan önce, suçlanan kişi sanık sıfatını alamaz. Sanık suç işlediği sanılan kişidir. Bu nedenle tüm ceza yargılaması mekanizması onun için harekete geçmektedir. Ortada bir fiil olmadığında, bu fiilden ötürü bir kişi de bulunmayıp, onun suçlu olduğu şüphesi yok olduğunda sanıktan da söz etmek gereksiz olmakta ve ceza yargılaması makamları ve buna katılan kişiler de hareketsiz kalmaktadır.

Şüpheli Kimdir?

Şüpheli, soruşturma evresinde, hakkında kamu davası açılmadan önce, suç şüphesi altında bulunan kişidir. Ceza Muhakemesi Kanunu(CMK), hazırlık soruşturmasını soruşturma evresi, son soruşturmayı da kovuşturma evresi olarak adlandırmıştır. Bu çerçevede, şüpheli hazırlık soruşturması aşamasında suçlanan kişinin adıdır. CMK’ya göre, hazırlık soruşturması savcının iddianamesini hazırlayıp mahkemeye vermesi ile sona erer. Şüpheli ve sanık kavramları yargılamanın aşamaları ile ilişkilendirilmektedir.

Savcının görev alanı nasıl belirlenir?

Savcı yasalarla kendine verilmiş görevleri yaparken, hangi mahkeme yanında kurulmuş savcılık örgütünde görevli ise, o yerdeki işlerde yetkilidir. Örneğin bir asliye mahkemesi yanındaki savcılıkta görevli bir savcı, o yer asliye mahkemesinin yetki alanı içine giren işlerde yetkilidir ve buralarda görülmesi gereken davaları açmak ve yürütmekle yükümlüdür. Açılan soruşturmalar suçun işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan Cumhuriyet başsavcılığınca yürütülür. İl Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın kısmen veya tamamen yapılmasını isteyebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı zorunlu olan delilleri toplar ve gerekmesi halinde alınacak kararlar bakımından bulunduğu yer sulh ceza yargıçlığından talepte bulunur.

Savcı Kimdir? Ceza Yargılamasındaki Görevi Nedir?

Savcı ceza yargılaması faaliyeti içinde yargıçtan sonra gelen en önemli süjedir. Yargıç, önüne getirilen ceza uyuşmazlığını çözen kişi olarak birinci planda rol oynarken, onun önüne uyuşmazlığı getiren ve bunun için gerekli araştırma ve hazırlığı yapan savcının da önemli rolü inkar edilemez. Ceza yargılaması içinde savcı iddia faaliyetini yürüten süjedir. Devletin temel erkleri, yasama, yürütme ve yargı olarak ayrıldığında, savcının yaptığı iş yürütme erki içinde düşünülmelidir. Savcı yargılama içinde iddia görevini yerine getiren süje olarak sonuçta adalete hizmet eden bir kişidir. Suçla mücadele konusunda, toplumda suç işlenmesi ile bozulan denge ve düzenin yeniden kurulmasında ve suçluların cezalandırılmasında, savcının büyük payı vardır.

Devamını okumak için tıklayın…Savcı Kimdir? Ceza Yargılamasındaki Görevi Nedir?

Marka Suçlarında Uzlaşma

Türk Ceza Kanununda Uzlaşma Uzlaştırma, yasada uzlaştırma kapsamında olan suç nedeniyle yapılan soruşturma veya kovuşturmanın, davanın tarafları arasında tarafsız bir uzlaştırmacı aracılığıyla anlaşarak bitirilmesi şeklinde tanımlanabilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler CMK m. 253, 254 ve 255’ de detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu maddelerde şikâyete bağlı suçların uzlaştırma kapsamında olduğu belirtilmiştir. Bu anlamda suçun özel veya genel kanunlarda yer alıp almadığı önem arz etmemektedir. Marka Suçlarında Uzlaşma SMK kapsamında düzenlenen marka suçlarının da soruşturulması ve kovuşturulması şikâyet şartına bağlanmıştır. Suçun özel kanunlarda düzenlenmiş olması uzlaştırma açısından önem arz etmediğinden marka suçları da uzlaşmaya tabii suçlar kapsamında yer almaktadır. Uzlaştırma, yasa gereği olarak hem

Devamını okumak için tıklayın…Marka Suçlarında Uzlaşma

Marka Suçlarında Şikayet

Marka Suçlarında Şikayet Hakkının Kullanılması Marka suçlarına ilişkin yapılacak olan yargılamalarda yargılama usulünü belirlemek için öncelikle SMK m.29 ve 30’ un ele alınması gerekmektedir. Bu maddeler kapsamında özellik arz et- meyen durumlarda marka suçları da genel hükümlere tabidir. Bu kapsamda SMK’ da yer almayan düzenlemeler yönünden TCK ve CMK hükümleri uygulanacaktır. Kural olarak suçların soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesine bakılmaksızın resen yapılmaktadır365. Ancak bazı suçlar açısından kanun koyucu özel düzenleme ile şikâyet şartı getirmiş olabilir. Bu tip suçlara şikâyete bağlı suçlar denilmektedir. Şikâyet ise; mağdur veya suçtan zarar görenin yetkili makamlara başvurarak soruşturma ve kovuşturma yapılmasını

Devamını okumak için tıklayın…Marka Suçlarında Şikayet

Marka Suçlarında İçtima

Türk Ceza Kanununda İçtima Suçların içtimaı (toplanması) TCK’nde türleri ile birlikte m. 42, 43 ve 44 olmak üzere birden çok madde ile düzenlenmiştir. Birden fazla suç işlenmesi ve bir suçun diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olması halinde birleşik suç var kabul edilir. Bu halde içtima hükümleri uygulanmaz. Bir kişiye karşı aynı suç işleme kararı kapsamında farklı zamanlarda birden fazla suç ilenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanır. Zincirleme suç kapsamında tek ceza ağırlaştırılarak verilir. Fikri içtima halinde ise tek fiil ile birden fazla suçun oluşması söz konusudur. Fail bu suçlardan cezası en ağır olan suçtan dolayı cezalandırılır. Suçlarda iştirak halinde birden

Devamını okumak için tıklayın…Marka Suçlarında İçtima

Marka Suçunda İştirak

Türk Ceza Kanununda İştirak Suça iştirak TCK m.37 düzenlenmiştir. Buna göre; “Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar arttırılır.” Bu anlamda iştirak, kanunen veya niteliği gereği tek kişi tarafından işlenebilen suçun, birden fazla kişi tarafın- dan anlaşmalı olarak fiilin oluşumuna illi değeri haiz katkıda bulunarak birlikte işlemesi hali olarak tanımlanabilir. Marka Suçunda İştirak 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu m. 30 kapsamında yer alan marka suçları

Devamını okumak için tıklayın…Marka Suçunda İştirak

Türkiye’de yabancı askerlerin dokunulmazlığı var mıdır?

Bir ülkede bulunan ve suç işleyen yabancı askerlerin, istisnaen suçu işledikleri ülkenin yargılama kurallarına tabi olmamaları mümkündür. Buna örnek olarak Nato Devletlerinin aralarında yaptıkları Kuvvetler Statüsüne ilişkin anlaşma gösterilebilir. Türkiye de bunu onaylamış ve kabul etmiştir (Bu anlaşmanın resmi adı, “Kuzey Atlantik Andlaşmasına taraf olan devletler arasında Kuvvetler Statü- süne dair andlaşma” olup 6375 sayılı yasayla onama gerçekleşmiştir (RG. 1954, 8663). Bu andlaşmanın kuralları 1956 yılında bazı değişikliklere uğramıştır. (Değişiklik 6816 sayılı yasayla yapılmıştır.) (RG. 1956, 9363). Bu anlaşma gereğince, yabancı askerlerin kendi yasalarına göre yargılanmaları şu hallerde kabul edilmiştir: 1. Ülkesinde bulundukları devlet yasalarına göre eylemin suç teşkil etmemesi.

Devamını okumak için tıklayın…Türkiye’de yabancı askerlerin dokunulmazlığı var mıdır?