Soyut Borç İkrarı Nedir?

Borç ikrarı ya da borç tanıması bir kimsenin karşı tarafa belirli bir borcu olduğuna dair beyanıdır. Sebebi gösterilmeyen borç ikrarına soyut borç ikrarı denir. B, A’ya olan borcunu yazılı bir belge aracılığıyla “A’ya 1000 lira borçluyum” şeklinde ifade ediyor. Yapılan işlemin hukuki niteliğinin tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu kabul edilmektedir . B’nin A’ya böyle bir beyanda bulunmasının sebebini aralarında daha önce vuku bulmuş bir hukuki ilişkinin varlığı olabilir. Ancak B’nin A’ya borcunun altında hiçbir sebep yatmıyorsa, burada geçerli bir borç ikrarından söz edilebilir mi? Sebebi olmayan bir borç, söz konusu olamaz. Buradaki temel problem, borç ikrarında sebep gösterilmediği

Devamını okumak için tıklayın…Soyut Borç İkrarı Nedir?

Ön Sözleşmeden Doğan Borçların Yerine Getirilmemesi

Ön sözleşme, taraflara ileride asıl sözleşmeyi yapma borcunu yükler. Bunun için ön sözleşmede belirlenen tarafların asıl sözleşmeyi yapmak için bir irade açıklamasında bulunmaları gerekir. Taraflar ön sözleşmeden doğan asıl sözleşmeyi yapma borcunu ifa etmekten kaçındığında, yani asıl sözleşmenin yapılmasına dair irade açıklamasından kaçınıldığında hakimin hükmü asıl sözleşmeyi yapmaktan kaçınan tarafın irade beyanı yerine geçecektir. Alman Usul Kanunu’nda yer alan bu esas Türk-İsviçre hukuku bakımından da kabul edilmektedir. A ile B bir ön sözleşme yapıyorlar. A’nın asıl sözleşmeyi yapmaktan kaçındığı durumda mahkeme kararı A’nın irade beyanı yerine geçecek ve böylelikle A ile B arasında sözleşme yapılmış olacaktır. Hakimin hükmünün yani mahkeme

Devamını okumak için tıklayın…Ön Sözleşmeden Doğan Borçların Yerine Getirilmemesi

Ön Sözleşme Kavramının Gerekliliği

Öğretide ön sözleşme kavramına gerek olup olmadığı halen tartışmalı bir husustur. Kimileri, ön sözleşme kavramının anlamsız olduğunu ileri sürerler. Deniliyor ki, eğer bir taşınmazı devretme yükümlülüğü ilk olarak asıl sözleşmeden doğuyorsa, ön sözleşmenin kendisi zaten bir sözleşmedir. Eğer, taşınmaz devretme yükümlülüğü asıl sözleşmeden doğuyorsa, o zaman ön sözleşmeye gerek yoktur. Doktrinde bazı yazarlar ise ön sözleşmeye gerek olup olmadığının teori tarafından değil, pratikteki uygulamaya göre taraflarca karar verilmesi gerektiğini ileri sürer. Ön sözleşmenin taraflarıyla asıl sözleşmenin tarafları birbirinden farklı ise ön sözleşmenin pratikte de anlam ifade eden bir hukuki kurum niteliği taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Sözleşmenin yapılması hususunda bir engel varsa

Devamını okumak için tıklayın…Ön Sözleşme Kavramının Gerekliliği

Üçüncü Şahıs Lehine Ön Sözleşme

Ön sözleşmelerde ön sözleşmenin taraflarıyla sözleşmenin tarafları genellikle aynı şahıslardır. Ancak bunun her zaman böyle olması şart değildir. Yani, asıl sözleşmenin taraflarından biri veya tamamı ön sözleşmeden farklı olabilir. A taşınmazını üzerinde bir villa yaptırması amacıyla B’ye satıyor. Yapılan satım sözleşmesinin hükümlerinden biri: “Villanın projelendirme işini C yapacaktır.” Satım sözleşmesinin kendisi bir asıl sözleşme olmasına rağmen bahsi geçen sözleşme hükmü ön sözleşme niteliğindedir. B, burada inşaat işleriyle ilgili C’yle sözleşme yapma vaadi borcu altına girmektedir. Dolayısıyla ileride B ile C arasında bir sözleşme yapılacaktır. Verilen örnekte ön sözleşmenin tarafları A ile B; asıl sözleşmenin tarafları ise C ile B’dir. İşte

Devamını okumak için tıklayın…Üçüncü Şahıs Lehine Ön Sözleşme

Ön Sözleşme’de Şekil

BK’nın 22. ve TBK’nın 29/2. maddesinde ön sözleşme bakımından bir problemi özel olarak düzenlenmiştir. Asıl sözleşmenin geçerliliği, bir şekle tabii ise ön sözleşme bakımından da aynı şekle uyulması gerekir. Doktrin bu ifadeyi şöyle tamamlamaktadır: Tarafların korunması amacıyla asıl sözleşmenin geçerliliği bir şekle tabii tutulmuşsa, ön sözleşme bakımından da aynı şekle uyulması gerekir. Borçlar Kanunu’nun 22. maddesi taşınmaz satış vaadi ve taşınmaz satımına şöyle bağdaştırılmaktadır: Taşınmaz satım sözleşmesi de taşınmaz satım vaadi de resmi şekle tabiidir. farklı olan tek şey işleme katılan resmi makamlardır. Taşınmaz satım sözleşmesinde işleme katılan resmi makam tapu memuru iken; taşınmaz satış vaadinde noterdir. Ön sözleşme nedir?

Devamını okumak için tıklayın…Ön Sözleşme’de Şekil

Ön Sözleşme Nedir?

Ön sözleşme, taraflardan birini ya da her ikisini asıl sözleşmeyi yapma borcu altına sokan sözleşmedir. Örneğin taşınmaz satış vaadi bir ön sözleşmedir. Bu sözleşme, ileride taşınmaz satım sözleşmesi yapma borcunu doğurur. Ön sözleşme Borçlar Kanunu’nun 22. maddesinde; Türk Borçlar Kanunu’nun ise 29. maddesinde düzenlenmiştir. Önsözleşme TBK-MADDE 29- Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir. Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır. Ön sözleşmeden bahsedilebilmesi için ileride yapılacak sözleşmenin mutlaka bir borçlandırıcı işlem olması gerekir. Taşınmaz satım vaadi sonrasında taşınmaz satım sözleşmesi yapılmaktadır ve sonrasındaysa taşınmazın tescil işlemi gerçekleşmektedir. Tescil bir tasarruf işlemidir. İlerideki yapılacak işlem olarak

Devamını okumak için tıklayın…Ön Sözleşme Nedir?

Hukuki İşlemlerde Tahvil

Hukuki işlemin tahvili, geçersiz bir hukuki işlemi varlık unsurlarını taşıyan başka bir hukuki işleme dönüştürülerek ayakta tutulmasıdır. Tahvil terimi yerine çevirme ve dönüştürme ifadesi de kullanılmaktadır. Geçersiz hukuki işlemin dönüştürüleceği hukuki işleme yedek hukuki işlem denir. Taşınmaz satım sözleşmesinin geçerli olabilmesi için sözleşmenin tapu memuru huzurunda yapılması gerekir.Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği için de noterde yapılma şartı aranır.. A ile B, notere giderek bir taşınmaz satım sözleşmesi yaptılar. Noter de buna resmi makam sıfatıyla onay verdi. Yani, noterde taşınmaz satım sözleşmesi yapılmış oldu. Bu sözleşme, şekle aykırılık sebebiyle batıl bir sözleşmedir. Çünkü, bahsedildiği gibi taşınmaz satım sözleşmesinin tapu memuru huzurunda

Devamını okumak için tıklayın…Hukuki İşlemlerde Tahvil

Sözleşmenin Tamamlanması

Sözleşmenin tamamlanması, sözleşmede bir boşluk bulunması halinde söz konusu olur. Sözleşme boşluğu, taraflarca düzenlenmesi gerektiği halde düzenlenmeyen hususlarda ortaya çıkar. Sözleşme boşluğunun olduğu durumlarda, bu boşluğun doldurulması gerekmektedir. ‒  Tarafların düzenlemeleri gereken bir noktayı düzenlememelerinin çeşitli sebepleri vardır: ‒  Sebeplerden birisi tarafların bu boşluğu fark etmemiş olmalarıdır. ‒  Bir diğeri, söz konusu sorunun sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkmış olma durumudur. ‒  Diğer bir sebep, bazı sözleşme yükümlerinin BK 19 ve 20. maddelere aykırı olduğu için geçersiz sayılmış olma durumudur. Değişik kısmi butlanda bahsedildiği üzere geçersiz sayılan hükümler yerine yedek kurallar devreye sokulur ve bu boşluk doldurulur. Sözleşmenin objektif ve sübjektif

Devamını okumak için tıklayın…Sözleşmenin Tamamlanması

Sözleşmenin Yorumlanması

Sözleşmenin kurulması aşamasında taraflar, sözleşmenin içeriğiyle ilgili aynı fikre sahip olmayabilirler. Bu noktada karşımıza yorum problemi çıkar. Yorumun söz konusu olabilmesi için, öncelikle yoruma muhtaç bir sözleşme hükmünün bulunması gerekir. Açık ve net bir hükmün yorumlanması söz konusu olamaz. Örneğin, satım bedelinin açıkça yüz bin lira olduğunu ifade eden sözleşme hükmü yorumlanamaz. Sözleşmenin bazı hükümleri göründüğü kadar açık olmadığı durumlarda da yorum yapılabilir; ancak tabii hükmün açık ve net olduğu durumlarda yorum yapılamayacaktır. A. YORUM İLKELERİ Birden fazla anlama gelen sözleşme hükümleri öğretide kabul edilen ilkelere göre yorumlanacaktır. Bu ilkeler, somut olaya göre değerlendirilerek kullanılacaktır. 1. Lafzi Yorum Yasağı Yorumun

Devamını okumak için tıklayın…Sözleşmenin Yorumlanması

İrade ve Beyan Arasındaki Uyumsuzluk

Sözleşme, karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması olduğuna göre, irade ile bunun açıklanması arasında uyum bulunması zorunludur. Bu uyumun bulunmadığı durumlarda irade uyumsuzluğundan söz edilir. Yani irade uyumsuzluğu durumunda irade, başka bir türlüyken, beyan başka bir şekilde yapılmıştır. İSTENİLEREK MEYDANA GETİRİLEN UYUMSUZLUK İrade ile beyan arasında bilerek veya isteyerek yaratılan uyumsuzluk tek taraflı olabilir, iki taraflı olabilir. 1. Tek Tarafın İsteğiyle Meydana Gelen Uyumsuzluk a. ZihniKayıt Bir kimsenin bilerek gerçek iradesinden farklı bir irade beyanında bulunmasıdır. Bu takdirde, hakim görüşe göre güven teorisi uygulanacaktır. Karşı tarafın yerinde makul, orta zekalı, dürüst biri, bu durumu bilecek ya da bilebilecek durumdaysa beyan

Devamını okumak için tıklayın…İrade ve Beyan Arasındaki Uyumsuzluk