Cumhuriyet Savcısının Tutukluyu Kendiliğinden Serbest Bırakması

Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tutukluyu veya adli kontrol altına alınmış olan kişiyi re’sen serbest bırakmak yetkisi ile de donatılmıştır (CMK m. 103/2). Tutuklamaya artık lüzum görmeyen savcıya, kamu davası henüz açılmamış olmak şartıyla sanığı derhal salıverme yetkisi tanınmıştır (CMK m. 103/2). Tutuklamanın amacı delil karartılmasını önlemek veya kaçmayı engellemek olduğu için eğer bütün deliller toplanmışsa ve kaçma şüphesi de yoksa suçu işlediğine dair “yeterli şüphe” mevcut olsa da, Cumhuriyet savcısı tutukluyu serbest bırakabilmelidir. Kanun koyucu tercihini özgürlükten yana kullanmıştır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde de, şüphe ortadan kalktığı için tutukluluk sona erer, tutuklu kendiliğinden serbest kalır (CMK m. 103/2). Savcıların

Devamını okumak için tıklayın…Cumhuriyet Savcısının Tutukluyu Kendiliğinden Serbest Bırakması

Hukuka Aykırı Tutuklama Kararı Veren Hakimin Cezai Sorumluluğu

Tutuklama şart ve nedenleri oluşmadan tutuklama kararı veren hakimin bu davranışı suç oluşturur. Örneğin davalı vekilinin ısrarla mahkemeleri reddederek, mahkemenin nüfuzunu kırdığı gerekçesiyle CMK’daki tutuklama şartları dışına çıkarak tutuklama kararı veren bir hakimin, avukatın üç saat emniyette, on dakika ceza evinde kalmasına neden olması, görevi kötüye kullanma suçu olarak kabul edilmiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 08.12.1986, K. 565).

Tutuklananın Yakınlarına Haber Verme

Yakalanan kişinin yakınlarına haber verme kovuşturma makamları tarafından yapılır. Şüphelinin kendisi konuşamaz. Fakat kişi tutuklanırsa, “bizzat” haber verme hakkı gündeme gelir. Tutuklama kararı üzerinde, hakimin ayrıca karar (izin) vermesi ile kişinin bizzat konuşarak tutuklandığını yakınlarına bildirmesi mümkündür (CMK m. 107/1, 2), ancak soruşturmanın amacının tehlikeye düşmemesi koşulu vardır. Yakınlara haber verilmesi delil karartma şüphesini artıran bir işlemdir. Bunu gösteren haller varsa bildirimin birkaç saat geciktirilmesi yerinde olur. Yakınlarına haber vermenin ne şekilde yapılacağına dair Kanunda ayrıntılı hüküm bulunmamaktadır. Bu konu Yönetmelikle düzenlenmiştir. İspat bakımından yazılı olmasında yarar bulunmaktadır. Sanığın tutuklandığını veya tutuklamanın uzatılmasına ilişkin karar verildiğini, Devletin tutuklunun bir yakınına

Devamını okumak için tıklayın…Tutuklananın Yakınlarına Haber Verme

Tutuklama Oturumu Öncesinde Müdafinin Savunma Hazırlaması

Müdafinin tutuklama kararı verilmesini engelleyebilmesi için, tutuklama kararı verilirken kullanılabilecek olan unsurları bilmesi ve bunları hukuki ve fiili açıdan değerlendirebilmek için gereken zamana sahip olması lazımdır. Bu nedenle yakalanarak tutuklamaya sevk edilen şüpheliler ile tutuklandıktan sonra tutukluluk durumunun devamına karar verilmesi söz konusu olan şüpheli ve sanıkların müdafinin soruşturma dosyasını inceleme hakkı, tutuklama tehlikesi altında bulunmayan kişilere nazaran farklılık gösterir. Mooren kararında belirtildiği gibi müdafinin dosyadaki tutuklama kararı verilirken kullanılabilecek olan belgeleri inceleme hakkı kısıtlanmamalıdır. Müdafinin dosyayı daha geniş kapsamlı olarak incelemesi yeterli değildir. Ayrıca tutuklama oturumu öncesinde hazırlık yapmak ve incelediği belgelere karşı savubma hazırlamak üzere zamana da ihtiyacı

Devamını okumak için tıklayın…Tutuklama Oturumu Öncesinde Müdafinin Savunma Hazırlaması

Tutuklama Kararının Verilmesi

Tutuklama sanığın kişi hürriyetini çok ağır bir şekilde kısan bir tedbir olduğundan, buna hakimin, daha doğrusu hakimlerin işgal ettiği bir yargılama makamının karar vermesi teminat olmak üzere kabul edilmiştir (Anayasa m. 19/3). Tutuklama kararı verme yetkisinin bağımsız hakimlere verilmesi, tutuklamanın, siyasi iktidarın aleti haline getirilmesine mani olma açısından önemli bir teminattır. Bağımsız olmayan Cumhuriyet savcısının tutuklamaya karar verebilmesi bu bakımdan büyük bir tehlike teşkil eder. Anayasa Cumhuriyet savcısının tutuklama kararı verme yetkisini bu sebeple kabul etmemiştir (Anayasa m. 19/3). Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Schiesser/İsviçre kararında yürütme ve taraflara karşı bağımsız olan hkaim dışında diğer bir kişinin tutuklama kararı vermesini Sözleşmenin

Devamını okumak için tıklayın…Tutuklama Kararının Verilmesi

Tutuklama Kararı Verilmesi İstemi

İki yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlar dışındaki suçlarda şüphelinin tutuklanmasına soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, kovuşturma evresinde de, gene Cumhuriyet savcısının istemi üzerine karar verilir. Ancak kovuşturma evresindeki tutuklama kararı mahkemece re’sen de verilebilir. CMK ile soruşturma evresinde sulh hakiminin re’sen tutuklama kararı verme yetkisi kaldırılmıştır. Mülga CMUK m. 158’deki yetki, nedeni anlaşılamayan bir şekilde ortadan kaldırılmıştır (CMK m. 163/1). Buna karşılık kovuşturma evresinde mahkemenin re’sen tutuklama kararı vermesi yetkisi sürmektedir (CMK m. 101/1). Cumhuriyet savcısının tutuklama isteminin mutlaka gerekçeli olması ve adli kontrolün neden yetersiz kalacağı açıklamasının, hukuki ve fiili nedenlere yer verilerek yapılmış olması gereklidir. Tutuklama

Devamını okumak için tıklayın…Tutuklama Kararı Verilmesi İstemi

Önleme Tutuklaması Nedir?

Kanunda terör suçlarında kaçma şüphesi ve delillerin karartma şüphesi aramadan tutuklama kararı verilmesi kabul edilmiştir (StPO m. 112/3). Ayrıca hukuk düzenini ağır bir şekilde tehlikeye düşüren suçların yeniden işlenmesi tehlikesi varsa tutuklama kararı verilebilmektedir. Devlete suçla mücadelede gerekli yetkileri veren bu hükümlerin aktarılmamış olması yerinde değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tekrar suç işleme tehlikesinin önlenmesi amacıyla tutuklama kararı verilmesini Sözleşmeye aykırı görmemiştir. CMK’nın gerekçesinde de failin kamu düzenini ısrarlı ve istisnai bir şekilde bozması karşısında, düzeni iade zorunluluğunu sağlamak amacı ile tutuklama kararı verilebilen Fransız Kanununu örnek gösterilmiş ve CMK m. 100’ün bu doğrultuda anlaşılması gerektiği vurgulanmıştır. Biz Kanunda açıkça

Devamını okumak için tıklayın…Önleme Tutuklaması Nedir?

Riskin Erken Saptanması ve Yönetimi Komitesi

Bu komite, TTK m. 378 hükmünde, riskin erken saptanması ve yönetimi başlığı altında düzenlenmiştir. Madde 366/2 hükmündeki komitelerin isteğe bağlı olmasına ve sadece yönetim kuruluna yardımcı komiteler niteliğinde olmasına karşılık, 378. maddede öngörülen riskin erken saptanması ve yönetimi komitesi, hisseleri borsada işlem gören anonim şirketler için zorunlu olup, yönetim kuruluna yardımcı komite niteliğinde değil, aksine yönetimi, yönetim kurulunu ve genel kurulu devamlı teyakkuz halde tutan ve gereğinde yetkili organlarca derhal etkili önlemlerin alınmasını sağlayan, sorumluluk sisteminin merkezinde yer alan bir komitedir. Ancak, niteliği itibariyle bu komite de, sadece iç kontrol mekanizmasıyla ilgili olup, şirketin dışa karşı sevk ve yönetimiyle ilgili değildir. Riskin erken

Devamını okumak için tıklayın…Riskin Erken Saptanması ve Yönetimi Komitesi

Anonim Şirkette Denetim Komitesi

TTK 375. maddesinin (c) bendinde, yönetim kuruluna, muhasebenin, finans denetiminin ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde finansal planlama için gerekli düzenin kurulması ve buna ilişkin ilkeleri tespit etme görevi öngörülmektedir. Gerekçede de belirtildiği üzere, finansal denetim düzeninin kurulması, şirketin işi ve işlemlerinin denetlenmesine ilişkin bir iç denetim sisteminin ve bunu yapacak örgütün (bölümün) gösterilmesidir. Halka açık şirketlerde, muhasebeden tamamen bağımsız, uzmanlardan oluşan, etkin bir iç denetim örgütüne gereksinim vardır. İşte yönetim kurulu icra yetkisi olmayan üyeleri arasından bir finans denetimi ve denetim komitesi oluşturur.

Yönetim Kuruluna Yardımcı Komiteler

Yönetim kurulunun görev dağılımıyla ilgili olarak TTK m. 366/2 hükmünde, yönetim kurulunun, işlerin gidişatını izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak veya kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla yönetim kurulu üyelerinden ve/veya üye olmayan kişilerden komiteler ve komisyonlar kurabileceği öngörülmektedir. Bu haller yönetim kurulunun yürütme yetkisinin devredilmesiyle ilgili bir “delegasyon” olmayıp, sadece yönetim kurulunun daha bilgili ve bilinç karar alabilmesini sağlayabilmek için kendi içinde amaca uygun yaptığı bir iş bölümü söz konusudur. Özellikle TTK m. 367 hükmü uyarınca, yönetim kurulu iç yönergeye göre yönetimi, kısmen veya tamamen yönetim kurulu üyelerine veya üçüncü kişilere devredebilir. Ticaret Kanunumuzdaki komite ve komisyonların görev ve

Devamını okumak için tıklayın…Yönetim Kuruluna Yardımcı Komiteler