Kleptomani Hastalığı Kapsamında Hırsızlık Suçu

Hırsızlık suçunun haksızlık unsurlarının gerçekleştiği belirlendikten sonra, böyle bir haksızlığı gerçekleştiren failin kusurlu olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu araştırmanın sonucunda işlediği haksızlıktan dolayı fail hakkında kınama yargısında bulunulabiliyorsa fail cezalandırılacak, aksi takdirde ceza verilmeyecektir. Örneğin fail, yaşının küçüklüğü (m. 31) veya maruz kaldığı akıl hastalığı (m. 32) nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip değilse, ceza sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Örneğin kleptomani hastalığına yakalanan kişi, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olmasına rağmen, maruz kaldığı bu hastalık nedeniyle davranışlarını algılamaları doğrultusunda yönlendirememektedir. Bu hastalığa maruz kalan kişi ufak tefek eşyaları çantasına atmaktan

Devamını okumak için tıklayın…Kleptomani Hastalığı Kapsamında Hırsızlık Suçu

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Hırsızlık

6545 sayılı Kanunun 62. maddesiyle 142. maddeye yeni bir fıkra (f. 5) eklenmiştir. Buna göre, “Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması halinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.” Maddeye eklenen yeni fıkra ile hırsızlık sonucunda haberleşme, enerji, demiryolu ve havayolu ulaşımında kamu hizmetinin geçici bir süre olsa da aksamasına yol açılması 142. maddenin ilk üç fıkrasına göre belirlenecek cezanın yarısından iki katına kadar artırılmasını gerektiren bir hal olarak kabul edilmiştir. Fıkrada, hırsızlığın yol açtığı kimi neticelerden hareketle cezanın artırılması öngörülmüştür. Bu nedenle,

Devamını okumak için tıklayın…Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Hırsızlık

Hekimin Yanlış Tedavi Yöntemi Seçmesi

Tedavi yöntemi seçme konusundaki genel prensip şudur; Hekim hastası için en az tehlikeli ve en az acı verecek yöntemi seçmek durumundadır. Buna karşılık hekimin hastası için daha tehlikeli veya daha fazla acılara neden olabilecek bir yöntemi seçmesi de durumun özelliklerine göre gerekli olabilir. Ancak somut olayın bunları gerektirmemesine rağmen hekimin bu yöntemleri seçmesi durumunda tedavi hatası vardır. Nitekim başka ve daha tehlikesiz narkoz yöntemini kullanmak mümkün iken, aslında daha az yan etkilere sahip fakat somut hasta bakımından kullanılması tavsiye edilmeyen yeni bir narkoz yöntemini kullanan hekim, bunun sonucunda hastanın kolunun kangren olarak kesilmesi dolayısıyla sorumlu tutulmuştur. Hekimin ilaç tedavisi ile

Devamını okumak için tıklayın…Hekimin Yanlış Tedavi Yöntemi Seçmesi

Hasta Vücudunda Yabancı Madde Unutulması

Hasta vücudunda yabancı madde unutulması öğretide “tedaviye eşlik eden hata” olarak adlandırılmaktadır. Hasta vücudunda sık unutulan maddelere örnek olarak, kompres, tampon gibi maddeler gösterilebilir ve bunlardan hastanın sağlığında ciddi zararlara ve hatta ölüme dahi yol açanlar bulunmaktadır. Hasta vücudunda yabancı madde unutulmasının nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda öğretide hekimlerin iki farklı görüş savundukları görülmektedir. Bir kısım hekimler, yabancı madde unutulmasının şanssızlık olduğunu ve çok tecrübeli ve özenli hekimlerin dahi başına gelebileceğini savunurken, bazı hekimler ise yabancı madde unutulmasının nedeninin hekimin özensizliği olduğunu ifade etmektedirler. Yargıtay, hasta karnında koher pensinin unutulmasıyla ilgili olarak “bir operatörün ameliyat sırasında mesleki değil meslek dışı dikkatinin

Devamını okumak için tıklayın…Hasta Vücudunda Yabancı Madde Unutulması

Reçetenin Hukuki Niteliği

Reçete, bizzat bir hekim tarafından eczacıya yönelik olarak düzenlenmiş bulunan ve hastaya bir ilacın verilmesi talebini içeren yazıdır. Hekimin “açık reçete” vermesi hukuka ve meslek kurallarına aykırıdır. Reçete, ceza kanunu manasında bir evrak niteliğindedir. Dolayısıyla hekim dışında bir kimse tarafından hazırlanması halinde evrakta sahtecilik suçu oluşur. Bir kamu görevlisi hekim tarafından hazırlanan reçete “resmi belge” niteliğindedir. Aile hekimlerinin kullandığı reçete gibi belgeler resmi kayıt ve evrak niteliğindedir (Aile Hekimliği Kanunu m. 5/3). Reçete düzenlenmesi, hekimin hastasını muayene ederek, gerekli gördüğü ilacı önermesi anlamını taşımaktadır. Bu nedenle, reçete düzenlenmeden önce kural olarak bizzat hastanın muayene edilmiş olması gerekir. Ancak örneğin, bir

Devamını okumak için tıklayın…Reçetenin Hukuki Niteliği

Uzaktan Tedavi Yasağı

Hekim, tedaviyi bizzat uygulamak durumundadır. Hekim ve hasta arasındaki “güven ilişkisi” tedavinin hekim tarafından bizzat yürütülmesini gerekli kılmaktadır (TBK m. 506). Bizzat tedavi yükümlülüğü, uzaktan tedavi yasağı anlamına gelmektedir. Hekim, hastanın problemlerinden bizzat bir tasavvur oluşturmalı, önemli bulguları bizzat kendisi belirlemeli ve tedaviyi de direkt gerçekleştirmelidir. Mesela hekimin hiçbir muayene yapmaksızın reçete göndermesi, caiz olmayan bir uzaktan tedavi durumudur. Hekimin hastayı ve hastalığını önceden tanıması durumunda, sınırlı bir çerçevede telefonla yol göstermesine müsaade edilebilir. Bu, özellikle hafif hastalıklar açısından geçerlidir. Hekimin, kendisi bizzat gelinceye kadar telefonla ön bilgiler vermesi mümkündür.  

Sağlık Personeli Olmayan Kimselerin Yaptığı Tıbbi Müdahaleler Nedeniyle Sorumlulukları

Tıbbi müdahale yapma yetkisi zorunlu haller dışında sadece hekimlere veya yerine göre diğer sağlık personeline tanınmış bir yetki olduğundan, böyle bir yetkisi olmaksızın tıbbi müdahalede bulunan kişinin eylemi, 1219 sayılı kanunun ihlali dışında, ayrıca meydana gelen sonuca göre kasten yaralama veya öldürme suçunu oluşturur. Sadece hekim ve diğer sağlık personeli hukuka uygunluk sebebinden yararlanabilir. Hekim veya diğer sağlık personeli dışındaki kimseler sadece zorunluluk hali durumunda tıbbi müdahale yapmaları halinde cezalandırılmazlar. Nitekim yargıya intikal eden bir olayda kendini hekim gibi göstererek hasta tedavi eden, enjeksiyon uygulayan, ilaç yazan kimse yaralama suçu dolayısıyla cezalandırılmıştır. Bu kimselerin ayrıca 1219 sayılı kanunun 25. maddesi

Devamını okumak için tıklayın…Sağlık Personeli Olmayan Kimselerin Yaptığı Tıbbi Müdahaleler Nedeniyle Sorumlulukları

Cinsiyet Değişikliğinin Hukuki Şartları

Cinsiyet değişikliğine ilişkin müdahaleler de bir tıbbi müdahaledir ve bu anlamda tıbbi müdahalenin genel koşullarına tabidir. Türk Medeni Kanunu açık bir hüküm ile bu tür tıbbi müdahalelere müsaade etmiş bulunmaktadır. Konuya ilişkin olarak mevzuatımızda açık bir hüküm bulunmadığı dönemde, Yargıtay, cinsiyet değişikliği yapılmasının mümkün olmadığını, zira kişinin, vücudu üzerinde tasarruf yetkisinin bulunmadığına karar vermiştir. Bu kararında Yargıtay psikolojik endikasyonu kabul etmemiştir. Medeni Kanun’un 40. maddesine göre, cinsiyet değiştirmek isteyen transeksüellere, mahkemece izin verilebilir. Bunun için şu şartların gerçekleşmiş olması gerekir: Kişi şahsen başvuruda bulunmalı On sekiz yaşını doldurmuş olmalı Evli olmamalı Transseksüel yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu

Devamını okumak için tıklayın…Cinsiyet Değişikliğinin Hukuki Şartları

Sendika Üyeliğinden Çıkarılma

Kanuna göre, sendika üyeliğinden çıkarılma kararı ancak genel kurul kararıyla verilir. Karar, e-Devlet kapısı üzerinden Bakanlığa elektronik ortamda bildirilir ve çıkarılana da yazı ile tebliğ edilir. Çıkarılma kararına karşı üye, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde mahkemeye itiraz edebilir. İtiraz edilmemesi halinde üyelik son bulur. İtiraz edilmesi halinde, üyelik yargılama süresince ve çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder (m. 194/4). Yönetmeliğin 11. maddesinde de üyelikten çıkarılmaya ilişkin Kanunda yer alan belirtilen hükümler tekrarlanmıştır.

Sendika Aidatları

Üyelik borçlarının en önemlisi, üyenin sendika faaliyetlerinden yararlanma hakkı karşısında yer alan üyelik aidatını ödeme borcudur. Kanuna göre, sendika ve konfederasyonlara ödenecek aidatın miktarı tüzüklerinde belirtilir (m. 18/1). Kanunda, yetkili işçi sendikasına ödenecek üyelik ve danışma aidatlarının işverence kesilmesi sistemi (check-off) benimsenmiştir. Kanuna göre üyelik aidatının miktarı kuruluşların tüzüklerinde belirtilen usul ve esaslara göre genel kurul tarafından belirlenir. Üyelik ve dayanışma aidatları, yetkili işçi sendikasının işverene yazılı başvurusu üzerine, işçinin ücretinden kesilmek suretiyle ilgili sendikaya ödenir (m. 18/2). Buna göre ödenmesi gereken aidatı kesmeyen veya kesmesine rağmen bir ay içinde ilgili işçi sendikasına ödemeyen işveren, bildirim şartı aranmaksızın aidat miktarını

Devamını okumak için tıklayın…Sendika Aidatları