Basit İkrar Nedir?

Basit ikrar, karşı tarafın ileri sürdüğü bir vakıanın doğru olduğunu kayıtsız şartsız bildirmektir. Örneğin, davacı davalıya on bin lira ödünç verdiğini söyler ve davacı “evet, bu parayı ödünç olarak aldım” derse, bu basit bir ifadedir. Basit ikrarın bölünmesi mümkün değildir. Yukarıdaki örnekte ikrar edilen ödünç para verme vakıası, çekişmeli kabul edilmez (m. 188/1); kesin delillerle ispat edilmiş olur.

İkrarın Etkisi

İkrar edilen vakıalar tartışmalı değildir ve ispat edilmesi gerekmez (HMK m. 172/2 ve 188/1). Daha doğrusu, mahkeme içi ikrar, bunu yapan taraf aleyhine kesin delil sağlar. Bir kesin delil, ikrardır. Yani, lehine ikrar edilen taraf, artık ikrar edilen vakıanın doğruluğunu ispat etmek için herhangi bir delil göstermek zorunda değildir. Hakim de ikrar ile bağlıdır. Bu nedenle, ikrarın doğru olup olmadığı konusunda delil dinleyemez veya bu konuda delil gösterilmesini isteyemez. Sadece ikrarın doğru olduğunu kabul etmek zorundadır. Yukarıdaki açıklamalar, taraflarca getirilme ilkesinin (HMK m. 25) uygulandığı davalar için geçerlidir. Bununla birlikte, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, hakim genellikle ikrara bağlı değildir;

Devamını okumak için tıklayın…İkrarın Etkisi

İkrardan Dönme Nedir? İkrardan Dönülebilir Mi?

Ek olarak, ikrar eden genellikle ondan dönemez (rücu edemez, cayamaz); bu nedenle ikrarı ile bağlıdır. Yalnızca ikrar eden, ikrarın maddi bir hatadan (TBK m. 30) kaynaklandığını kanıtlayarak ikrarından vazgeçebilir (HMK m. 188/2). Hukuki bir hata yapmak, ikrarın hukuki sonucunu anlamak için bir hata yapmak, ikrardan dönmek için yeterli değildir. İkrara ancak maddi hata nedeniyle geri dönülebilir. Bununla birlikte, bir maddi hata olması durumunda, ikrar eden, iki şeyi birlikte ispat etmesi gerekir: İkrar edilen vakıanın gerçeğe uygun olmadığı (gerçeğe aykırı olduğu). İkrarın maddi bir hata sonucunda yapıldığı. Bu nedenle taraf, gerçeğe uygun olmayan bir vakıayı bilerek ikrar etmiş ise bundan dönemez.

Davayı Geri Alma Yasağı

Davalının rızası olmadan davacı davasını geri alamaz (HMK m. 123). Davadan feragat etmek, davayı geri almaktan (m. 307) farklıdır. Davayı geri alan davacı, sadece davayı geri alma ve onu daha sonra tekrar açabilme hakkını saklı tutmaktadır. Davadan feragat, davalının rızasına bağlı olmadığı halde, davacının davayı geri alabilmesi için davalının rızası gereklidir (m. 123). Davacı, davalının onayıyla davayı geri alabilir. Davalının açık rızası yeterli değildir (m. 123); zımni veya üstü kapalı rıza yeterli değildir.

Davada Avukatla Temsil Zorunluluğu Var Mı?

Bazı ülkelerde (örneğin Almanya), taraflar kendi davalarını sulh mahkemeleri dışındaki mahkemelerde takip edemezler; bu nedenle, bir avukat aracılığıyla takip etmek zorundadırlar. Bir davayı takip etmek için Türk hukukunda vekil veya avukat tayin etme zorunluluğu yoktur. Sonuç olarak, dava ehliyeti (m. 51) olan herhangi bir kişi dava açabilir ve takip edebilir (m. 71; AK m. 35/3). Bunun gibi, dava ehliyeti olan kişi, kendisini savunabilir veya karşı dava açabilir. Davacı veya davalının vekil aracılığıyla davayı takip etme seçeneği kendilerine bırakılmıştır. Başka bir deyişle, avukatın temsilci olarak görevlendirilmesi zorunlu değildir; aksine, bu kişinin isteğine bağlıdır. Ancak HMK, her iki durumda da vekille temsil

Devamını okumak için tıklayın…Davada Avukatla Temsil Zorunluluğu Var Mı?

Kaçak İçin Zorunlu Müdafi Görevlendirilmesi

Mahkeme, duruşma sırasında kaçak sanığın müdafii olmaması durumunda barodan bir avukat görevlendirmesini ister (CMK m. 247/4). Bu müdafi için vekaletname koşulu yoktur. Kişi esasen kaçak ve yakalanamadığı için vekaletname alınması mümkün değildir. Dikkat çekici olan, zorunlu savunma sistemi sadece kovuşturma evresi için tasarlanmıştır. Kaçaklar hakkındaki muhakemeyi soruşturma evresini kapsayacak şekilde genişleten yasa koyucunun soruşturma evresinde de zorunlu müdafilik öngörmesi gerekirdi. Kaçak şüpheli veya sanık hakkında gıyabi tutuklama kararı verilirken, CMK m. 101/3 ile öngörülen zorunlu müdafilik de uygulanacaktır.

Kaçak Kararı Verilmesi

Bir sanığın veya şüphelinin “kaçak” olduğuna karar vermek için bir prosedür izlenmelidir (CMK m. 247/2). Sanık veya şüpheli hakkında CMK m. 248/2’de listelenen suçlardan biri hakkında soruşturma veya kovuşturmanın başlaması ilk koşuldur. Cumhuriyet savcısı, sanığa mahkeme tarafından önce tebligat yapılmasına rağmen buna uymaması nedeniyle, bu şüpheliye zorla getirme kararı verilmiş ancak uygulanmamış olacaktır. Bu ön koşullar gerçekleşmişse, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı sanığın ilan yoluyla davet edilmesine karar verir. Çağrı ilanı, “on beş gün içinde gelmediği takdirde 248. maddede gösterilen tedbirlere hükmedilebileceği” uyarısını içerir ve bir gazetede yayınlanır. Bu ilan, yasada özel olarak düzenlenen şekilde yapılır. Bu ilan, sanığın bilinen konutunun

Devamını okumak için tıklayın…Kaçak Kararı Verilmesi

Kaçak Kimdir? Kaçak Tanımı

Kaçak, hakkındaki soruşturma veya kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak için yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan kişidir (CMK m. 247/1). 2016-6763 sayılı kanun, kaçak kavramını genişletmiş ve soruşturma evresini de kapsamıştır. 2016 sonrası OHAL döneminde yurt dışına kaçan darbe şüphelilerini yurda geri getirmek için yapılan bu düzenlemeler, hukuk devleti ilkelerini zedelememek için kalıcı olmalıdır. Ceza Muhakemesi Kanununun 247. ve 248. maddelerinin ikinci fıkraları, hakkında yürütülen soruşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurtiçinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan şüpheliler için geçici olarak uygulanır (KHK m. 668/m.3-b). Madde 12, KHK 680’de yapılan değişiklikle, 247. maddenin ikinci fıkrasının (b) bendine “şüpheli veya” ibaresi eklenmiş

Devamını okumak için tıklayın…Kaçak Kimdir? Kaçak Tanımı

Müdafiin İletişiminin Denetlenmemesi Kuralı

Müdafiin savunma dokunulmazlığı (CMK m. 154) nedeniyle, Türk hukukunda müdafiin şüpheli veya sanığa yüklü suçla ilgili iletişiminin dinlenmesi, kayda alınması, tespiti ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi yasaktır (CMK m. 136). Bu yasak müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki tüm telekomünikasyon araçları kabul edildi, ancak CMK m. 136’da belirtilmediği için mobil telefon dahil edilmedi. Mobil telefonun kapsam dışında tutulmasının yasal bir hata olduğunu düşünüyoruz. Kanun, “avukat bürolarının aranmasını” ve “müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçlarını” (CMK m. 130) düzenlemişse de, iletişimin denetlenmesinde sadece “müdafi” statüsündeki avukatı öngörmüştür; CMK m. 130/2’de ise “tanıklıktan çekinebilecek kişiler” terimi kullanılmıştır. Kanun koyucu, CMK m.

Devamını okumak için tıklayın…Müdafiin İletişiminin Denetlenmemesi Kuralı