Susma Hakkı Nedir? Susma Hakkından Faydalanmak Aleyhe Midir?

Latince “nemo tenetur se ipsum prodere (accusare)” olarak ifade edilen susma hakkı, şu şekilde belirtilebilir; hiç kimse kendi ceza soruşturma ve kovuşturmasına kendi fiiliyle katılmak zorunda değildir. Anayasanın 38/5 maddesinde yer alan, hiç kimsenin kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağı hükmü, susma hakkını belirtmektedir. Şüpheli veya sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenmelidir (m. 147/1-e). Bu hakkın bildirilmesi, devletin soruşturma organlarıyla muhtemelen ilk defa bu vesileyle karşı karşıya gelmiş bulunan hakları konusunda belki de ilk defa bu şekilde haberdar olacak şüphelinin kolluktaki ifadesinde daha da önemlidir. Susma hakkına

Devamını okumak için tıklayın…Susma Hakkı Nedir? Susma Hakkından Faydalanmak Aleyhe Midir?

Cumhuriyet Savcılarının Yer Bakımından Yetkisi

Cumhuriyet savcılarının yetkileri hususunda özellik arzeden, yer bakımından yetki konusudur. Zira savcılık teşkilatının birliği ve bütünlüğü ilkesi gereği, yer bakımından yetki dışındaki yetki çeşitleri itibariyle, aynı başsavcılık bünyesinde bir ayrım söz konusu olmamaktadır. Cumhuriyet savcılarının yer bakımından yetkisi ile ilgili açık bir düzenleme, CMK’nın 161. maddesine eklenen yedinci fıkra ile yapılmıştır. Söz konusu hükme göre; “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.” Aslında bu

Devamını okumak için tıklayın…Cumhuriyet Savcılarının Yer Bakımından Yetkisi

Hacze Takipsiz İştirak Usulü / Hacze Takipsiz İştirakta Nasıl Bulunulur?

Takipsiz iştirak de, ilk konulan haczin dayanağı olan takibin yapıldığı icra dairesinden istenir. İcra dairesi, hacze takipsiz iştirak taleplerini borçluya ve alacaklılara bildirir ve onlara bu talebe, bildirim tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edebileceklerini bildirir. Borçlu veya alacaklılardan biri, bu süre içinde takipsiz iştirak talebine itiraz ederse, takipsiz iştirak talebinde bulunan kişinin hacze iştiraki geçici olarak kabul olunur ve kendisine yedi gün içinde mahkemede dava açması gerektiği bildirilir. Takipsiz iştirak talebinde bulunan, verilen bu süre içinde mahkemede dava açmazsa, hacze iştirak hakkı ve geçici haciz düşer. Mahkemede açılan bu davaya basit yargılama usulüne (HMK m. 316-322) göre bakılır (İİK

Devamını okumak için tıklayın…Hacze Takipsiz İştirak Usulü / Hacze Takipsiz İştirakta Nasıl Bulunulur?

Hacze Kimler Takipsiz İştirak Edebilir?

Borçluya karşı bir takip yapıp takibini kesinleştirmeden, başka bir alacaklının talebi ile konulmuş olan hacze iştirak edebilecek olanları ve bu kişilerin hangi alacaklarından dolayı hacze takipsiz (imtiyazlı) iştirak edebileceklerini belirlemek gerekir. Bunlar: Borçlunun eşi, çocukları ve vasi veya kayyımı olduğu kişiler (TMK m. 494) Bu kişilerin hacze imtiyazlı olarak iştirak edebilmeleri için, alacaklarının kanunda belirtilmiş ilişkilerden doğmuş olması gerekir: Borçlunun eşinin alacağının evlenmeden doğmuş olması gereklidir (İİK m. 101). Borçlunun çocuğunun alacağının velayetten; borçlunun vasi veya kayyımı bulunduğu kişinin alacağının vesayetten (TMK m. 466; İİK m. 206/c) doğmuş olması gerekir. Küçükler, vesayet altında bulunanlar ve kendilerine kayyım tayin edilmiş olanlar

Devamını okumak için tıklayın…Hacze Kimler Takipsiz İştirak Edebilir?

Hacze Takipsiz İştirak Nedir?

Kanun, hukuki veya fiili engellerden dolayı icra takibi yapamayan bazı alacaklıları korumak için, önceden bir icra takibi yapılmasına gerek kalmadan, bu kişilerin başka bir alacaklının talebi ile konulmuş olan hacze iştirak edebileceğini kabul etmiştir (İİK m. 101). Bu iştirake, takipsiz iştirak veya imtiyazlı iştirak (katılma) denir. Karı koca (eşler) arasında icra takibi yapılmasına hukuki engel oluşturan, yani cebri icra yasağını düzenleyen Türk Kanunu Medenisinin (eski Medeni Kanunun) 165. maddesi hükmüne 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununda yer verilmemiştir. Başka bir deyişle, karı koca arasındaki cebri icra yasağının hukuki dayanağı ortadan kalkmıştır. Ancak velayet veya vesayet altında bulunan

Devamını okumak için tıklayın…Hacze Takipsiz İştirak Nedir?

Kira Tespit Davasını Açma Süresi ve Kararın Etkisi

Tarafların kira sözleşmesinde serbestçe belirledikleri kira bedeli yenilenen dönemde kiraya veren tarafından serbestçe artırılamaz. Taraflar yenilenen döneme ait kira bedeli üzerinde uyuşamazlarsa veya taraflardan birisi sözleşmede belirlenen kira bedelini tespit şartlarına uymazsa malik sıfatına sahip olsun veya olmasın kiraya veren, -veya 19/10 sayılı İBK’da belirtilmese de- kiracı mahkemeye başvurarak yenilenen her kira dönemi için kira bedelini tespit ettirebilir. TBK m. 345/1’de vurgulandığı gibi, kural olarak “Kira bedelinin belirlenmesine ilişkin dava her zaman açılabilir.” Ancak kural olarak kira tespit davası TBK m. 345/1’e göre her zaman için açılabilse de, Taraflar kira sözleşmesini yaparken yenilenen her kira döneminde kira bedelinin artırılacağı üzerinde

Devamını okumak için tıklayın…Kira Tespit Davasını Açma Süresi ve Kararın Etkisi

Kira Sözleşmesinin Eşin Rızası Olmadan Feshedilmesi Mümkün Mü?

TMK m. 194 hükmü ile Türk Hukukuna giren “aile konutu” kurumu TBK m. 349’da konut ve çatılı işyeri kiralarına uygulanacak kurallar arasında da düzenlenmiştir. Mutlak emredici nitelikteki TBK m. 349’a göre, “Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı, eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini feshedemez. Bu rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş haklı sebep olmaksızın rızasını vermekten kaçınırsa kiracı, hakimden bu konuda bir karar vermesini isteyebilir. Kiracı olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması halinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.” Aile konutu,

Devamını okumak için tıklayın…Kira Sözleşmesinin Eşin Rızası Olmadan Feshedilmesi Mümkün Mü?

Bağışlama Sözü Veren Bağışlayanın Aciz Vesikası Alması veya İflası

TBK m. 296/2 hükmü şu şekildedir; “Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.” TBK m. 296/2 lafzı, “eski Borçlar Kanunu m. 245’teki “iptal olunur” ifadesini kaldırarak, aciz belgesi alması veya iflasının açılmasıyla bağışlayanın borçlusu olduğu bütün bağışlama sözü vermeleri kendiliğinden (ex lege) sona ereceğini daha açık bir şekilde, mehaz İBK m. 250/2 hükmüne de uygun olarak vurgulamıştır. Aynı şekilde eski Borçlar Kanunu m. 245/2’nin lafzındaki “iflasın ilanı” ifadesinin “iflasın açılması” şeklinde okunması gerektiği öğretide vurgulanmış; TBK m. 296/2’de bu kabule uygun olarak “iflas kararı” üzerinden kaleme alınmıştır. Her ne kadar TBK m.

Devamını okumak için tıklayın…Bağışlama Sözü Veren Bağışlayanın Aciz Vesikası Alması veya İflası

Bağışlamanın Geri Alınmasında Hak Düşürücü Süre

Bağışlayan TBK m. 295 ve m. 296’ya dayanan geri alma hakkını geri alma sebebini öğrendiği tarihten itibaren hesaplanacak bir yıl içerisinde kullanabilir (TMK m. 297/1). Geri alma beyanının hak düşürücü süre olan bir yıl içerisinde bağışlanan veya mirasçılarına varması şarttır. TBK m. 297 bu noktada ikili bir ayırım yapmaktadır. TBK m. 297/2, bağışlayanın geri alma sebebini öğrendiği ve fakat bir yıllık süre dolmadan öldüğü durumda geri alma hakkının mirasçılara geçeceğini ve mirasçıların arta kalan süre içerisinde bu hakkı kullanabileceklerini kabul ederken; TBK m. 297/3 bağışlayanın sağlığında geri alma sebebini öğrenemediği durumda, mirasçıların bağışlayanın ölümünden başlayarak bir yıl içinde geri alma

Devamını okumak için tıklayın…Bağışlamanın Geri Alınmasında Hak Düşürücü Süre

İcra Edilmemiş Bağışlama Sözü Vermenin Geri Alınması

TBK m. 296/1’de öngörülen sebeplerden birisinin gerçekleşmesi üzerine, bağışlayan icra edilmemiş bir bağışlama sözü vermeyi geri alabilir ve bağışlama sözü vermenin ifasından kaçınabilir. Hukuksal Nitelik Burada bir bozucu yenilik doğuran bir hak olarak, bağışlama sözü vermeyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldıran bir geri alma (dönme) hakkının kullanılması söz konusudur. Geri Alma Sebepleri TBK m. 296’nın öngördüğü geri alma sebepleri şunlardır: Bağışlananın bağışlayana veya yakınlarından birisine karşı ağır bir suç işlemesi  TBK m. 295/1/b/1 uyarınca bağışlananın, bağışlamadan sonra bağışlayana veya bir yakınına karşı ceza hukuku anlamında ağır bir suç işlemesi halinde bağışlayan bağışlamayı geri alabilir. Örneğin bağışlananın bağışlayana hakaret etmesi, bağışlayanı

Devamını okumak için tıklayın…İcra Edilmemiş Bağışlama Sözü Vermenin Geri Alınması