Bileşik İkrar Nedir?

Bileşik (mürekkep ikrar veya karmaşık ikrar) ikrarda bulunan taraf, diğer tarafın ileri sürdüğü vakıayı ikrar eder; fakat ikrarına, bu vakıadan çıkan hukuki sonucu hükümden düşüren (ortadan kaldıran) ve bu (ikrar edilen) vakıanın doğumu ile ilgili bulunmayan başka bir vakıa (veya vakıalar) ekler. Örneğin davalı “davacının bana verdiği on bin lirayı ödünç olarak aldım, fakat bu parayı kendisine ödedim” diyebilir. Yahut davalı, “bu on bin lirayı davacıdan ödünç olarak aldım, fakat ben de davacıdan on bin lira alacaklıyım, bu alacağım ile borcumu takas ediyorum” diyebilir. Her iki örnekte de davalı, ödünç verme vakıasını tam olarak ikrar etmektedir; ancak ikrarına, bundan (ikrardan)

Devamını okumak için tıklayın…Bileşik İkrar Nedir?

Nitelikli (Vasıflı) İkrar Nedir?

Nitelikli (vasıflı) ikrarda, ikrar eden, karşı tarafın ileri sürdüğü vakıanın doğru olduğunu bildirir; ancak, bunun hukuki niteliğinin iddia edildiğinden başka olduğunu ifade eder. Örneğin davalı, davacıdan on bin lira aldığını ikrar eder, fakat bu parayı ödünç olarak değil de bağışlama olarak aldığını bildirirse, davalının ikrarına vasıflı ikrar denir. Burada davacının ileri sürdüğü vakıa ikrar edilmekte, fakat onun iddia ettiği hukuki nitelik (ödünç) inkar edilmektedir. Bu nedenle, nitelikli ikrara gerekçeli inkar da denir. Acaba, burada davalı on bin lirayı aldığını ikrar etti diye, davalının bu parayı ödünç olarak değil bağışlama olarak aldığını mı ispat etmesi, yoksa davacının bu parayı ödünç olarak

Devamını okumak için tıklayın…Nitelikli (Vasıflı) İkrar Nedir?

Basit İkrar Nedir?

Karşı tarafın ileri sürdüğü bir vakıanın doğru olduğunu kayıtsız şartsız bildirmeye basit ikrar (adi ikrar) denir. Örneğin davacı davalıya on bin lira ödünç verdiğini bildirir ve davalı da “evet bu parayı ödünç olarak aldım” derse, bu bir basit ikrardır. Basit ikrarın bölünmesi söz konusu olamaz. Yani, yukarıdaki örnekte ikrar edilmiş olan ödünç para verme vakıası, çekişmeli sayılmaz (m. 188/1); kesin delille ispat edilmiş olur.

İkrarın Etkisi

İkrar olunan vakıalar, çekişmeli sayılmaz ve ispatı gerekmez (HMK m. 172/2 ve 188/1). Yani mahkeme içi ikrar, bunu yapan (ikrar eden) taraf aleyhine kesin delil teşkil eder. İkrar, bir kesin delildir. Yani, lehine ikrar yapılan taraf, ikrar edilen vakıa için artık delil göstermek ve o vakıanın doğruluğunu ispat etmek zorunda değildir. Hakim de ikrar ile bağlıdır; ikrarın doğru olup olmadığı hakkında delil dinleyemez, bu hususta delil gösterilmesini isteyemez; ikrar edilmiş olan vakıanın doğru olduğunu kabul etmek zorundadır. Yukarıdaki açıklamalar, taraflarca getirilme ilkesinin (HMK m. 25) uygulandığı davalar içindir. Buna karşılık, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, hakim ikrar ile kural olarak

Devamını okumak için tıklayın…İkrarın Etkisi

İkrardan Dönme Nedir? İkrardan Dönülebilir Mi?

İkrar eden, kural olarak ondan dönemez (rücu edemez, cayamaz); yani, ikrarı ile bağlıdır. Yalnız, ikrar eden, ikrarın maddi bir hatadan (TBK m. 30) doğduğunu ispat ederek ikrarından dönebilir (HMK m. 188/2). Hukuki bir hata (yani, ikrarın hukuki sonucunu bilmede hata) ikrardan dönme için yeterli değildir. İkrardan ancak maddi hatadan doğduğu gerekçesiyle dönülebilir. Ancak, maddi hata halinde de, ikrar eden ikrardan dönebilmek için iki hususu birlikte ispat etmek durumundadır; İkrar edilen vakıanın gerçeğe uygun olmadığı (gerçeğe aykırı olduğu). İkrarın maddi bir hata sonucunda yapıldığı. Bu nedenle taraf, gerçeğe uygun olmayan bir vakıayı bilerek ikrar etmiş ise bundan dönemez.

Davayı Geri Alma Yasağı

Davacı, davalının rızası olmaksızın davasını geri alamaz (HMK m. 123). Davayı geri almak, davadan feragat etmekten (m. 307) farklıdır. Davayı geri alan davacı, bununla talep sonucundan, yani hakkının özünden feragat etmemekte, sadece davasını geri almakta ve onu ileride tekrar açabilme hakkını saklı tutmaktadır. Davadan feragat davalının rızasına bağlı olmadığı halde, davacının davayı geri alabilmesi için davalının rızası şarttır (m. 123). Davacı, davalının rızası (muvafakati) ile davayı geri alabilir. Davalının rızasının açık olması gerekir (m. 123); zımni (üstü kapalı) rıza yeterli değildir.

Davada Avukatla Temsil Zorunluluğu Var Mı?

Bazı ülkelerde (örneğin Almanya’da), taraflar, sulh mahkemeleri dışındaki mahkemelerde davalarını kendileri takip edemezler; bir avukat aracılığı ile takip etmek zorundadırlar. Türk hukukunda, bir davanın takibi için vekil (avukat) tayin etme (davayı avukat aracılığı ile takip etme) zorunluluğu yoktur. Bu nedenle dava ehliyeti (m. 51) olan herkes, davayı kendisi açabilir ve takip edebilir (m. 71; AK m. 35/3). Bunun gibi, dava ehliyeti olan davalı da, davayı kendisi takip edebilir (kendisini savunabilir; karşı dava açabilir). Davacı veya davalının davayı vekil aracılığı ile takip etmeleri kendi takdirlerine (iradelerine) bırakılmıştır. Yani vekili (avukatı) temsilci olarak görevlendirme, zorunlu değil, isteğe bağlıdır. Ancak HMK, iki durumda

Devamını okumak için tıklayın…Davada Avukatla Temsil Zorunluluğu Var Mı?