Sendika Aidatları

Üyelik borçlarının en önemlisi, üyenin sendika faaliyetlerinden yararlanma hakkı karşısında üyelik aidatını ödeme borcudur. Sendika ve konfederasyonlara ödenecek aidatın miktarı, kanuna göre tüzüklerde belirtilir (m. 18/1). Kanun, yetkili işçi sendikasına ödenen üyelik ve danışma aidatlarının işverence kesilmesi olarak da bilinen bir sisteme geçmiştir. Kanuna göre, kuruluşların tüzüklerinde belirtilen usul ve esaslara göre, genel kurul üyelik aidatının miktarını belirler. Yetkili işçi sendikasının işverene yazılı başvurusu üzerine, üyelik ve dayanışma aidatları işçinin ücretinden kesilmek suretiyle ilgili sendikaya ödenir (m. 18/2). Buna göre ödenmesi gereken aidatı bir ay içinde ilgili işçi sendikasına ödemeyen işveren, bildirim şartı aranmaksızın işletme kredilerine uygulanan en yüksek faizi

Devamını okumak için tıklayın…Sendika Aidatları

İşçi Sendikası Üyeliğinin Koşulları

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeleri Kanununun 17. maddesinde belirtildiği gibi, on beş yaşını doldurmuş ve bu Kanun hükümlerine göre işçi sayılanların işçi sendikalarına üye olmaları mümkündür (f. 1). Ayrıca, Kanunun ikinci ila altıncı bölümleri bakımından işçi olarak kabul edilen gerçek kişiler, iş sözleşmesi dışında ücret karşılığı iş görmeyi taşıma, eser, vekalet, yayın, komisyon ve adi şirket sözleşmelerine göre bağımsız olarak faaliyet gösterebilirler (f. 4).

Meslek Sendikası Kurulabilir Mi?

2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 3. Maddesi, sendikaların meslek esasına göre kurulamayacağını belirtmektedir. 6536 sayılı Kanunda açık bir hüküm yoktur. Bununla birlikte, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 3. maddesi, kuruluşların önceden izin almaksızın kurulduğu ve faaliyette bulunduğu işkolunda faaliyette bulunduğu anlamına gelir. Bu, dolaylı olarak meslek sendikalarının kurulamayacağı anlamına gelir.

İşçi Sendikasına Üye Olup Olmamanın Cezai Güvencesi

Türk Ceza Kanununa göre, bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (m. 118/1). Bir sendikanın faaliyetinin engellenmesi halinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (m. 118/2).

Sendikacılık Faaliyetinden Dolayı İşten Çıkarma veya Farklı İşlemde Bulunma Yasağı

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun 25. maddesinde belirtildiği gibi, bir işçinin sendikacılık faaliyeti nedeniyle işten çıkarılamayacağı veya kendisine farklı işlem yapılamayacağı esastır (f. 2). Bu düzenlemeye göre, işçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde, işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyetlerde bulunmaları nedeniyle işten çıkarılamaz veya herhangi bir nedenle farklı işleme tabi tutulamaz.”(25/3) Yukarıdaki hüküm, sendikacılık faaliyetlerinin işyeri içindeki faaliyetleri de kapsayıp kapsamayacağı konusunda belirsizdir. Geçici Komisyon Sözcüsü, 274 sayılı Kanunun Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında, anılan hüküm işyeri dışında sendikacılık faaliyetlerine katılma ile ilgiliymiş gibi göstermişti. Bununla birlikte, bu hüküm,

Devamını okumak için tıklayın…Sendikacılık Faaliyetinden Dolayı İşten Çıkarma veya Farklı İşlemde Bulunma Yasağı

Sendikalı-Sendikasız İşçi Ayırımı Yasağı

Eskiden olduğu gibi, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesinden Kanununda, işçilerin işe alınması, çalıştırılması ve işlerine son verilmesi sırasında, genellikle sendikalı veya sendikasız olarak ayrım yapılması yasaktır (m. 25). Kanunun 25. maddesinin ilk fıkrası işe alma ve çalıştırmaya son verme ayırım yasağını ele alır. Maddenin üçüncü fıkrasında ayırım yasağının sınırları tanımlanmıştır. Kanun, işçilerin işe alınmasını, belirli bir sendikaya üye olmalarını veya üye olmalarını gerektirmez. Toplu iş sözleşmeleri ve iş sözleşmeleri bu hüküme aykırı olamaz (m. 25/1 ve m. 8). Bu hüküme aykırı koşullar konulmuşsa bunlar geçersiz olacaktır (TBK m. 27). Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda, sadece işçi almada değil, çalıştırma

Devamını okumak için tıklayın…Sendikalı-Sendikasız İşçi Ayırımı Yasağı

Şifa Garantisi Yasağı

Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanun Tasarısı’nın 12. maddesi, “Hasta ile tıp biliminin sınırları haricinde sözlü veya yazılı olarak tıbbi anlaşmalar yapılamaz veya güvenceler verilemez.”” Hekimin tedavi özerkliği ve özgürlüğü, hekimin iyileşmeyi garanti etmesine izin vermemektedir. Nitekim Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin on üçüncü maddesinde belirtildiği gibi, “tabip ve diş tabibi, ilmi icapları uygun olarak teşhis koyar ve gereken tedaviyi tatbik eder.” Bu eylemlerinin mutlak surette şifa getirmemesinden dolayı deontoloji açısından muaheze edilemez. Yargıtay da aynı fikirdedir: Vekil, iş görürken hedeflediği sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca ulaşmak için yaptığı çabaların dikkatli bir şekilde gözden kaçırmasından sorumludur. Hekim hastasına şifa veremezse

Devamını okumak için tıklayın…Şifa Garantisi Yasağı

Bağlantısız Bileşik İkrar Nedir?

Bağlantısız bileşik ikrarda, ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında hiçbir ilişki yoktur. Bu nedenle, ikrar edilen vakıa olmadan da ikinci (ikrara eklenen) vakıa mevcuttur. Örneğin, davalının “Dava konusu on bin lirayı davacıdan ödünç olarak aldım, fakat ben de davacıdan on bin lira alacaklıyım, bu alacağım ile borcumu takas ediyorum” şeklindeki beyanı bağlantısız bir bileşik ikrardır. Davacının alacağı ile davalının karşılık alacağı arasında bir ilişki yoktur. Doktorların çoğu, bağlantısız bileşik ikrarın bölünebileceğine inanıyor. Ayrıca, bağlantısız bileşik ikrarların bölünmesi gerektiğini savunuyoruz çünkü: Bu durumda, iddia eden tarafın iddia ettiği vakıa ile ikrar eden tarafın iddia ettiği vakıa arasında

Devamını okumak için tıklayın…Bağlantısız Bileşik İkrar Nedir?

Bağlantılı Bileşik İkrar Nedir?

Bağlantılı bileşik ikrarda, ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında doğal bir ilişki vardır; ikrar olunan vakıanın doğal bir sonucudur. Bağlantılı bileşik ikrarın bölünep bölünemeyeceği konusunda bir tartışma vardır. Yargıtay da bağlantılı bileşik ikrarın (nitelikli ikrar gibi) bölünemeyeceğini savunmaktadır. Bu nedenle, “ödünç aldım, fakat ödedim” örneğinde, davacı davalıya on bin lira ödünç verdiğini kanıtlaması gerekir; aksi takdirde, davalının ödeme yaptığını kanıtlaması gerekmez. Bu yaklaşım, bağlantılı bileşik ikrarın bölünmesine izin vermez. çünkü ikrar eden taraf, Yargıtayın bazı kararlarında benimsenen karşı görüşün kabulü nedeniyle iddia edilen vakıayı inkar eder. Karşı tarafın borcun doğduğunu (ödünç aldığını) iddia etmesine rağmen bunu

Devamını okumak için tıklayın…Bağlantılı Bileşik İkrar Nedir?